FRANSA SEÇİMLERİ SONRASI TÜRKİYE-FRANSA İLİŞKİLERİ VE EUROSAM /SAMP/T HAVA SAVUNMA SİSTEMLERİNİN DURUMU
ATİLLA DUYAR
- 910
Avrupa Birliği'nin (AB) Almanya ile birlikte en önemli ülkesi konumundaki Fransa'da liberal politikalara ve AB'ye bağlılığı ile bilinen Emmanuel Macron'un 5 yıl daha görev yapacak olması uluslararası toplumun büyük çoğunluğu tarafından olumlu bir gelişme olarak görülmektedir.
Bu değerlendirmenin önemli bir unsuru da Fransa gibi önemli bir gücün aşırı sağcı bir iktidar tarafından yönetilmeyecek olması düşüncesidir. Hatta aşırı sağcı iktidarlar Avrupa Birliği Anayasasına da ters bir durum yaratmaktadır.
Bunun da ötesinde ,yakın gelecek de Türkiye-Fransa ilişkilerinin daha da gelişeceğini değerlendirmekteyim.
Seçim sonuçlarıyla ilgili ilk ve kapsamlı değerlendirmeyi yapan Türkiye'nin Paris Büyükelçisi Ali Onaner, iki ülke arasında son yıllarda gerginlik ve tartışma yaşandığını ancak son bir yılda tarafların çabaları sonucu bu sorunların geride bırakılması konusunda önemli bir ilerleme sağlandığını anımsattı.
Yine Ali Onaner ‘’Bir sene öncesine kıyasla Türkiye-Fransa arasında karşılıklı anlaşamama sorununu büyük ölçüde aştık. Artı Macron, Türkiye ile işbirliğinin ne kadar önemli ve faydalı olduğunu, Türkiye'nin Avrupa ve NATO için ne kadar vazgeçilmez bir müttefik olduğunu bugün daha iyi görüyor" sözleriyle gelinen noktanın Ankara açısından önemini ortaya koyuyordu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un 24 Mart 2022 de Brüksel'de düzenlenen NATO Zirvesi sırasında baş başa görüştüklerini düşünürsek iki liderin birçok önemli konuyu "iki yakın müttefik" olarak ele aldıklarını ve birlikte atılacak adımları konuştuklarını bilmek için müneccim olmak herhalde gerekmeyecektir .
2017'de ilk kez göreve gelen Macron'un ilk yıllarında, Ankara-Paris arası ilişkilerde çok olumsuz bir tablo görünüyordu. AKP nin hatalı bir politika uygulayarak 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrası tüm Batı ülkeleriyle ilişkilerini bozması, AB ile müzakere sürecinin fiilen sonlanması, insan hakları ve demokratik kriterlerde yaşanan büyük gerileme gibi unsurlar Fransa ile ilişkilere yansıyan olumsuzluklar olarak ortaya çıkmış idi .
Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "acemi siyasetçi" olarak tanımladığı Macron'a basın aracılığıyla sert eleştirilerde bulunması, Fransa Cumhurbaşkanı'nın da bunlara aynı tonda küstahça yanıt vermesi diplomatik kutuplaşmayı artıran bir başka unsur olmuştu.
Ankara-Paris ilişkilerinde normalleşmenin 2021'in başlarından itibaren geliştiğini değerlendirmekteyim. Burada en önemli konulardan biri Türkiye ve AB'nin Doğu Akdeniz gerilimini geride bırakma konusunda uzlaşmaları ve Joe Biden'ın Kasım 2020'de ABD Başkanı seçilmesinin ardından Ankara'nın hem Batı hem de Orta Doğu ülkeleriyle ilişkilerinde normalleşme sürecini başlatması olmuştur.
Bu adımları en üst düzeye taşıyan gelişme ise Rusya'nın 24 Şubat'ta başlattığı Ukrayna işgalidir.
İki liderin Brüksel buluşmasında "Türkiye ve Fransa olarak birlikte neler yapılabilir?" sorusuna yanıt aradıklarını, örneğin Ukrayna'nın güneydoğusundaki liman kenti Mariupol'den insani tahliyeler konusunun gündeme geldiğini ve Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve Macron'un Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodmir Zelenskiy'nin yanı sıra Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile de görüşebilen ender liderler olduğunu da unutmamak gerekir sanıyorum.
Ukrayna savaşı ile birlikte NATO'nun ön plana çıkmış olması ve Türkiye'nin ittifak ile birlikte hareket etmesinin Fransa açısından da çok önemli bir unsur olduğunu değerlendirmekteyim.
Son dönemde ivmelenen normalleşmeye paralel olarak iki ülke arasındaki diyaloğun ve temasların arttığı gözlemleniyor. Burada en önemli somut süreçlerden bir tanesi ise Türkiye'nin
Fransız-İtalyan konsorsiyumu EuroSam ile yeniden SAMP/T hava savunma sistemlerinin birlikte üretimi konusunda masaya oturacağının açıklaması oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 Mart'ta Macron ve İtalya Başbakanı Mario Draghi ile yaptığı görüşmelerin ardından üçlü diyalog platformunun yeniden işletileceğini açıklamış, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da Fransa seçimlerinin ardından bu buluşmanın koordine edileceğini söylemişti.
NATO sistemleri ile entegre edilebilen SAMP/T hava savunma sistemleri için yapılan çalışmalar, Türkiye'nin Barış Pınarı Operasyonu nedeniyle askıya alınmıştı. Seçim sonrası süreçte bu yöndeki temasların artarak devam etmesinin bekleniyor olduğunu da görmekteyim.
Türkiye-Fransa arasındaki diyaloğun özellikle bölgesel konularda da arttığı görülmektedir. Libya konusunda daha akılcı ve merkezi bir pozisyona geçen Türkiye ve Fransa'nın anlaşmazlık noktalarını azaltıp benzer bir noktaya geldikleri hem Ankara hem de Paris tarafından sık sık siyasi analistler tarafından dile getirilmektedir. Afrika ile ilişkiler konusunda da üst düzey temaslar yapan Türkiye ve Fransa , birbirlerini rakip olarak görmek yerine ortak anlayış geliştirme hedefini ön plana çıkarma arayışına gireceklerini değerlendirmekteyim.
Sonuç olarak;
Türkiye'nin Fransa ile ilişkilerinin normalleşmesine paralel olarak AB ile başta tam üyelik müzakereleri, gümrük birliği modernizasyonu ve vize serbestisi alanlarına olumlu yansıması beklentisi de her yerde konuşulmaktadır .
Ancak Fransa ile yaşanan bu normalleşmenin Türkiye-AB sürecine yansımasını beklemenin gerçekçi olmadığı değerlendirmesi de bazı Avrupalı siyaset bilimcileri tarafından öne çıkan bir durum olmaktadır.
Avrupa Birliği penceresinden Türkiye'nin insan hakları ve demokrasi sicilinin yarattığı olumsuzlukların yanı sıra Yunanistan'ın bilinen karşıtlıkları bu sürecin ilerlemesinin önündeki engeller olarak sıralanmaktadır.
Ayrıca Macron'un Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğine eskiden beri karşı çıktığı, Türkiye ile farklı bir statüde ilişki geliştirilmesine ilişkin görüşünde radikal bir değişiklik olmadığı kaydedilmektedir. Fakat; yine bazı Fransız siyaset bilimciler Türkiye de önümüzdeki yıl yapılması beklenen genel seçimlerin sonucuna göre MACRON’un pozisyon alacağının da aşikar olacağını söylemektedirler.
Bu merkezde Türkiye-Fransa ilişkilerinin geleceği 2023 yılından sonra şekillenecek gibi durmaktadır. Hatta , AKP’nin seçimi kazanamayacağı görüşünde olan AB ve FRANSA’nın yeni pozisyon almalarını 2023 seçimlerinden sonrasına bırakacağını değerlendirmekteyim.
Tüm okuyucularımın Bayramını Kutlar esenlikler dilerim.