Afi Can

'Varoluş Böyle Bi' Şey işte, da'

Afi Can

  • 120

Varoluşçuluk filozofu muyum ben? Hayır, lan. Ben sadece her gün uyanıp sigaramı yakıp dünyanın lanetli olduğunu düşünen bir herifim. Ama bu varoluş denen şey, hayat denen bu baştan savma iş, hepimizin ortak derdi değil mi?
Sartre'lar, Camus'lar filan çıkıp duruyor, "Varoluş önce gelir, öz sonra," "İnsan özgürdür," falan filan diye. Güzel laflar, ama sokaktaki adamın umurunda mı bunlar? Sokaktaki adam sadece karnını doyurmaya, bir çatı altında barınmaya çalışıyor.
Benim anladığım kadarıyla, varoluş şu: Doğuyorsun, büyüyorsun, çalışıyorsun, sevişiyorsun, ölüyorsun. Arada biraz gülüyorsun, biraz ağlıyorsun. Hepsi bu. Ama bu sırada bir sürü soru işaretiyle karşılaşıyorsun. Kimim ben? Neden buradayım? Nereye gidiyorum?
Varoluşçular diyor ki, bu soruların cevabını kendin bulacaksın. Tamam da, ben bulamamışken sen mi bulacaksın? Hayat zaten yeterince zor, üstüne bir de bu felsefi derinlikleri düşünmek mi?
Benim tavsiyem şu: Kafana takma fazla. Yaşa, iç, seviş, çalış, eğlen. Sonra bir gün gözlerini yumup sonsuzluğa doğru yolculuğa çıkacaksın. O zamana kadar keyfini çıkar.
Varoluşçuluk falan hikaye. Önemli olan şimdiki anı yaşamak. Bir şiirde de denmiş ya, "Yaşamak güzel şey be." Evet, güzel şey. Ama bir o kadar da zorlayıcı.

Ey zavallı insan, bu dünyaya neden geldin ki zaten? Bir sigara dumanı gibi tükenip gideceksin. Hayat dediğin ne ki? Bir dizi başarısızlık, hayal kırıklığı ve içki kokan sabahlar. Varoluşçuluk filan diyorlar, felsefe filan diyorlar. Bence bunların hepsi birer palavra. Hayatın anlamı mı? Yok öyle bir şey. Yok!
Varoluşçular ne diyor biliyor musunuz? Özgürsün, her şeyi sen seçiyorsun filan. Hahah! Ne özgürlüğü? Kiralar yükseliyor, iş bulamıyoruz, sevgilimiz bizi terk ediyor. Bu mu özgürlük? Bence daha çok bir hapishane.
Sartre'ye göre biz kendimizi yaratıyormuşuz. Peki, ben kendimi neden böyle bir çöplüğe attım? Camus'a göre hayatın anlamı yokmuş. Haklı adam. Yok işte, hiçbir bok yok. Nietzsche'ye göre Tanrı öldü. Evet, öldü de yerine ne geçti? Hiçbir şey.
Bu filozofların hepsi bir araya gelse ne çıkar? Birlikte bir bar açarlar, içip sabahlara kadar hayatın anlamsızlığı üzerine konuşurlar. Ben olsam onlara katılırım. Ama kalkıp da bu saçmalıkları insanlara anlatmam. Ne gerek var? İnsanlar zaten yeterince mutsuz.
Varoluşçuluk diye bir şey yok. Olan tek şey, bu dünyada boğulma çabası. Hepimiz birer balık gibiyiz, suyun içinde çırpınıyoruz. Ne kadar çırpınırsak çırpınalım, sonunda yine boğuluyoruz.
Peki, bu kadar kötümser olmanın ne anlamı var? Çünkü gerçek bu. Hayat güzel değil, acımasız. İnsanlar kötü, dünya daha kötü. Ama ne yapalım? Kabul etmek zorundayız.
Bazen düşünüyorum, belki de bu kadar acı çekmek için yaratıldık. Belki de hayatın anlamı budur: acı çekmek, mücadele etmek ve sonunda yok olmak.
Ama yine de umut etmek istiyorum. Belki bir gün, bir köşede, küçük bir mutluluk bulabiliriz. Belki de bir bardak şarap, bir sigara ve güzel bir kitap, hayatı biraz daha yaşanılır kılabilir. Kim bilir?
Sonuç olarak, varoluşçuluk falan boş işler. Hayatın anlamını kendin bulmak zorundasın. Ama unutma, büyük ihtimalle bulamayacaksın. O yüzden rahat ol, akışına bırak kendini. Belki bir gün her şey yoluna girer, belki de girmez. Kim bilir?
Varoluş böyle bi' şey işte, lan. Anlayana aşk, anlamayana hikaye.
Herkese keyifli haftalar dilerim.Sevgiyle kalın,sağlıcakla kalın…
 

Yazarın Diğer Yazıları