Afi Can

Ödünç Özgürlük (Kısa Öykü)

Afi Can

  • 554

Biz bir ulusuz!

Bu aralar ayrılıkçıların tamamı kendilerini haklı göstermenin coşkusuna bu sözler ile kapılmış vaziyette,yaptıkları her dayatmayı, fenalığı bu basit söze indirgemekte… Temeli olmayan Türk tipi villa gibi.... Kendiliğinden yıkılmaya mahkum…

Ukrayna biz Ulusuz diyor, Kürtler biz ulusuz diyor, Basklılar biz ulusuz diyor.. diyor da diyorlar…

Hdp okullarda kürtçe eğitim istiyor. Çocuklarımız kendi dilleri olan kürtçeyi unuttular, atalarının mezarlarını okuyamıyorlar diye propaganda ve mağduriyet bestesi yapıyorlar.

İktidar kürtçeye izin vermiyor okullarda ama arapçayı zorunlu ders yapıyor, mazeret aynı atalarımızın mezarlarını okuyamıyoruz diye…

Hdp doğuda sokak isimlerinin kürtçe yazılmasını talep ediyor, iktidar arapça yazılmasını…

Hdp Kuzey Irak ile stratejik müttefikliği öneriyor, iktidar araplarla iş birliğini… 

Hdp ölen Kürtler için toplumun, devletin harekete geçmesi gerektiğini söylüyor. İktidar, Gazze ve diğer Araplar için harekete geçmemiz gerektiğini söylüyor. Doğu Türkistan onların açısından bir önem arz etmiyor. Bölgeye bakıyosunuz Kürtleri öldüren Araplar, Arapları öldüren Kürtler ama tasasını Türkler çeksin istiyorlar, ilginç bir durum.

Saddam kürtleri öldürür sürer, Türkler kucak açar, Esad Arapları bombalar, sürer, Türkler kucak açar. Din kardeşlerimiz ya da kader kardeşlerimiz kadar değerimiz olmadı kendi topraklarımızda…Alınmamak elde değil. Batıdan bahsetmiyorum bile.. O başka günün meselesi…

Rahmetli Özal PKK’yı başımıza musallat etti. Erdoğan’da yakın zamanda çeteleşmesi ve milli güvenlik sorunu olması an meselesi olan Arapları… Sonumuz hayırlara vesile olsun…

Bu düşüncelerle davetlisi olduğum toplantıya geldim.


"Kimi seçersek seçelim, sonuçlar ne olursa olsun: Hepimiz sosyal demokratız," diyordu eskimiş tüvit ceketli adam, manda yoğurdu ile yapılmış ayran dolu bardağını yudumlarken. Onun bu gözlemi beni şaşırtmadı, çünkü davetli olduğum bu seçim partisi siyasal islam hareketinin ünlü ideologlarından birinin Fethiye’de ki  villasında verilen bir yemekti.

Etrafa bakınırken, yardımsever bir ruh beni aydınlatmaya başladı.

Tüvit ceketli adamın, yerel öğretmenler sendikası sekreteri değil de, ülkenin en tutucu gazetesinde başmakaleler yazan ve kendisinden kaçınılan bir gazeteci; mutfaktan peynir alan oldukça şık giyimli adamın sarayın'ın en parlak mimarlarından biri olduğu; spor ayakkabılı somurtkan kadının Sosyal ve Aile Bakanlığının yüksek mevkilerinden birinde yıllarca bulunduğu; şakakları kırlaşmış resim öğretmeni gibi görünenin resim öğretmeni değil, eski bir büyükelçi olduğu; kendisiyle kimsenin ilgilenmediği, bütün gece fotoğraf çeken fotoğraf makinalı bayanınsa, olağan bir foto muhabiri ya da ev sahibinin teyzesi değil, Suudi Kraliyet ailesinin en zengin varislerinden biri olduğu ortaya çıktı. 

Bana öyle geliyor ki Türkiye’de  iktidarda ki Siyasal İslam Partisi, diğer partilerle aynı düzlemde bir parti olmaktan çok uzak. Baskıcı bir rol oynuyor, yani bütün oyuncuların siyasal açıdan hayatta kalabilmeleri için gereken oyunun kurallarını o koyuyor. 

Bu sonuca nerden vardın derseniz, bir çok sohbeti dinledim ve halkın içler acısı durumuna detaylıca göz gezdirdim. Görünen oydu ki, bu siyasal kültürün gerçek mirasçıları, yani siyasal islamcılar, bambaşka rejimlerin, teokrat rejimlerden bolşevik rejimlere kadar hiçbirinin başaramayacağı bir projeyi başarmışlardı: insanın uysallaştırılmasını. Fethiye’nin tenha sokaklarından evime dönerken bu mucizeyi nasıl gerçekleştirdiklerini sordum kendi kendime. 

Ödünç alınmış özgürlüğüme bakarak.

Sevgiyle kalın,sağlıcakla kalın… Ödünç özgürlüğün tadını çıkarın…
 

Yazarın Diğer Yazıları