Afi Can

Menfaat ve Gerçek

Afi Can

  • 481

Bizi soyanlar göçmen ve yoksul değil; buralı ve zengin..... 

İnsanımızın gerçekleri değil de menfaatlerini netleştirmeye çalıştığı birkaç güncel  konu üzerine düşünme fırsatım oldu. Konuları bir kaç açıdan ele almaya çalıştım. Konular üzerine Biraz da araştırma yapma şansım oldu ve toplumumuzda ki siyaset temelli ahlaki yozlaşmayı, fikri kısırlığı, manevi çöküşü kendime şöyle açıklayabildim.

1-) toplumun gerçek seviyesinin siyasette yansımasını bulması. Siyasetin toplumun en çiğ beklentilerine cevap vererek istediğini alabileceğini çözmesi.

2-) Bizim yönetim şeklimiz “insanın devlet için varolduğu” yönetim biçimidir. Gelişmiş ülkelerde ise “devlet, insan için” vardır. Bu yüzden siyaset hep vatan,millet, devlet kelimeleri üzerinden yapılır. İnsan konuşulmaz, bireysel haklar konuşulmaz. O yüzden insanlar bireysel olarak eksiktir, eğitimsizdir. İnsana yatırım yapılmaz, devlete yatırım yapılır. Devleti yaşat ki millet yaşasın değil mi?

3-)Kalabalık olanın haklı sayıldığı ülkemizde kalabalığın manen yozlaşmış olması...

Gösteriş için yaşayan, en büyük amacı başkalarına nasıl bir hayat yaşadığını göstermek olan, sade ve alçakgönüllü yaşantıları küçümseyen, çirkeflik ve hak aramayı, zeki olmakla düşüncesizliği karıştıran bir toplum haline geldik. Kendine yeten ve kendini bilen değil, kendini başkalarına, başkalarının kabul edeceği gibi yansıtan insanlarla dolduk. Örnek aldığımız insanların ve kurumların, temeli sağlam  değil artık. Bir çeşit riyakarlığı ve kurnazlığı övme orkestrası. Birşeyleri başarmak için yaşayan insanlar değil,bir takım insanların takdirini kazanmak için yaşar hale gelmiş olması, geleceğimizin pek de iyi sayılmayacak bir girdaba savrulmasi gibi geldi bana…

Keyifli haftalar dilerim. Sözleri mi özetleyen Cyrano de Bergerac şiiri ile bitirmek isterim.


—    Ne yapmak gerek peki?

Sağlam bir arka mı bulmalıyım?

Onu mu bellemeliyim?

Bir ağaç gövdesine dolanan sarmaşık gibi Önünde eğilerek efendimiz sanmak mı?

Bilek gücü yerine dolanla tırmanmak mı?

İstemem!

Herkesin yaptığı şeyleri mi yapmalıyım Le Bret?

Sonradan görmelere övgüler mi yazmalıyım?

Bir bakanın yüzünü güldürmek için önünde şaklabanlık edip, Taklalar mı atmalıyım?

İstemem! Eksik olsun!

Her sabah kahvaltıda kurbağa mı yemeli?

Sabah akşam dolaşıp pabuç mu eskitmeli?

Onun bunun önünde boyun mu eğmeli?

İstemem!

Eksik olsun! Ciğeri beş para etmezlere mi “yetenekli” demeli?

Eleştiriden mi çekinmeli?

“Adım Mercuré dergisinde geçse” diye mi sayıklamalı?

İstemem! Eksik olsun böyle bir şöhret!

İstemem! Eksik olsun!

Korkmak, tükenmek, bitmek… Şiir yazacak yerde eşe dosta gitmek.

Dilekçeler yazıp içini ortaya dökmek?

İstemem! Eksik olsun! İstemem! Eksik olsun!

Ama şarkı söylemek, düşlemek, gülmek, yürümek…

Tek başına… Özgür olmak… Dünyaya kendi gözlerinle bakmak…

Sesini çınlatmak, aklına esince şapkanı yan yatırmak…

Bir hiç uğruna kılıcına ya da kalemine dokunmak…

Ne ün peşinde olmak, para pul düşünmek,

İstediğin zaman Ay’a bile gidebilmek.

Başarıyı alnının teriyle elde edebilmek.

Demek istediğim asalak bir sarmaşık olma sakın.

Varsın boyun olmasın bir söğüdünki kadar.

Yaprakların bulutlara erişmezse bir zararın mı var?

-    Dök içindeki öfkeyi dostum.

Ama saklama benden beni sevmediğini. Hj

Yazarın Diğer Yazıları