Afi Can

Melih Cevdet ANDAY

Afi Can

  • 872

Elime nereden ulaştığını hatırlayamadığım bir kağıt vardı masamda, papirüs desem sanırım
daha doğru tanımlamış olurum. Parmaklarım arasında dikkatle evirip çevirdiğim papirüsün
eski ve oldukça yıpranmış hali ilgimi çekti.
Özenle açtım.
Üzerinde Edip Cansever’in “masa” şiiri yazılıydı.
Okuyup bitirmiştim ki karşımda boş duran sandalyede elinde sigarası ile Edip Cansever
belirdi.
İrkildim.
Sonra irkilmemin yarattığı tedirginliğin yerini şaşkınlık aldı. Her iki durumda da afallamıştım.
Eğer hortlamadıysa mümkünatı yoktu böyle bir şeyin. Sessizce bir mühlet bakakaldım.
Düşünceliydi. Birazda rahatlamış gibiydi. Ölmüş olmasından kaynaklı olmalı diye geçirdim
içimden. Neden hiç konuşmuyordu. Ölüler konuşamazdı ama bu ölü olarak kalanlar için
geçerliydi. Kendisi ise şimdi karşımda diri ve canlı bir şekilde oturmaktaydı. Krem rengi
boğazlı kazağı üzerinde lacivert ceketiyle, hal böyle olunca kafam karıştı.
Titreyen sesimle...
"Merhaba" diyebildim ancak.
Cevap vermedi.
Öylece başı önde duruyor içli içli sigarasını içiyordu.
Rahatsız etmememin daha doğru olacağını düşündüm.
-Merhaba.
-Merhaba evlat. dedi en babacan sesiyle,
Bu sefer Edip Cansever’de karşılık verdi.
-Merhaba delikanlı merhaba... dedi ve ekledi.
Melih Ağabey sen nasılsın... dedi. İçten bir sesle
Aynı kibarlıkla karşılık verdi Melih Cevdet Anday.
Bir süre sessizlik oldu. Sanki kafamda ki soruları sormamı bekliyorlardı. Konu seçimleriyle
alakalı bir şeyler sormak istedim.
-Konularınız dedim konularınız modern kentteki günlük yaşamdan alınıyor. İnsana dair
sıkıntıları, yaşama dair üzüntüleri.... Ancak diğer üstatların tersine doğal manzaraları,
parkları bahçeleri, kuşları, yağmuru doğa olaylarını daha çok kullanıyorsunuz.
Melih üstat cevap verdi.
-Yapılarla, yapılanlarla kısacası insan elinden çıkmış şeylerle ilgilenmiyoruz da ondan. Dedi.
Üstadın bu dolaysız anlatımı beni etkilemişti. Ses etmeden usulca anlamaya istekli
olduğumu belirterek dinlemeye devam ettim.
Kağıdın arka yüzünü çevirdim. Melih Cevdet Anday’ın “her akşam böyle değilim” şiiri vardı
onu da okudum. kafamı kaldırdığımda boş olan diğer sandalye de Melih Cevdet belirdi.
Bıyıkları hala gür ve canlıydı. Ne yapacağımı iyice şaşırdım. İki büyük üstat masamdaydı.
Çekinerekten de olsa Üstat melih Cevdet Anday’a da seslendim.
Yerimiz kısıtlı olduğu için devamını bir sonraki hafta yayınlayacağız arkadaşlar. Hepinizi
seviyorum değerli okurlar. Sevgiyle kalın,sağlıcakla kalın edebiyatla kalın...

Yazarın Diğer Yazıları