Sevgili okurlar,
Bu hafta ülkemizde ve dünyada yaşanan olumsuz gelişmeler, bir kez daha geleceğe dair kaygılarımızı artırdı. Gündemimiz, ekonomik belirsizlikler, siyasi kutuplaşmalar ve sosyal adaletsizliklerle dolu. Bu olumsuz tabloya, iklim değişikliğinin etkileri ve artan güvenlik endişeleri de eklenince, geleceğe dair umutlarımız sönmeye yüz tuttu.
Ekonomik Krizin Gölgesi
Enflasyonun yükselişi, döviz kurlarındaki dalgalanmalar ve işsizlik oranlarındaki artış, vatandaşlarımızın belini büktü. Özellikle düşük gelirli kesimler, bu durumdan en çok etkilenenler oldu. Artan yaşam maliyetleri karşısında vatandaşlarımız, temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanır hale geldi. Hükümetin bu konuda yeterli önlemler almadığı eleştirileri de giderek artıyor.
Siyasi Kutuplaşmanın Bedeli
Siyasi partiler arasındaki çekişme ve kutuplaşma, ülkemizin birlik ve beraberliğini zedelemeye devam ediyor. Yapıcı eleştiri yerine, birbirini suçlama ve karalama kampanyaları ön plana çıkıyor. Bu durum, toplumda derin yaralar açmakta ve çözüm üretmeyi zorlaştırmaktadır.
Sosyal Adaletsizliklerin Artması
Gelir dağılımındaki adaletsizlik, eğitimde fırsat eşitsizliği ve sağlık hizmetlerine erişimdeki sorunlar, toplumda büyük bir huzursuzluk yaratıyor. Zengin ile fakir arasındaki uçurumun giderek açılması, sosyal patlamaların riskini artırıyor.
İklim Değişikliğinin Yansımaları
Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkileri, ülkemizde de kendini göstermeye başladı. Şiddetli yağışlar, kuraklıklar ve aşırı sıcaklar, tarım üretimimizi olumsuz etkileyerek gıda güvenliğimizi tehdit ediyor. Ayrıca, deniz seviyesinin yükselmesi kıyı bölgelerimizde yaşayan milyonlarca insanı etkileyecek.
Güvenlik Endişelerinin Artması
Terör saldırıları, siber saldırılar ve sınır ötesi tehditler, güvenlik güçlerimizin üzerine büyük bir yük bindiriyor. Bu durum, vatandaşlarımızın güvenlik endişelerini artırırken, aynı zamanda turizm gibi sektörleri de olumsuz etkiliyor.
Yaşanan bu olumsuz gelişmeler karşısında, umutsuzluğa kapılmak yerine çözüm odaklı bir yaklaşım benimsemeliyiz. Siyasetçiler, sivil toplum kuruluşları ve tüm vatandaşlar, el ele vererek bu sorunların üstesinden gelmek zorundayız. Aksi takdirde, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak mümkün olmayacaktır.
Özellikle Dilan Polat salınırken,ülkenin kötü gidişatına değinen kimselerin yani Dilnura’ların zindana atıldığı bir ülkede yaşamak çoğu zaman insanın kalbini kırıyor. Adalet adaletsizlere,namussuzlara hizmet ettiği sürece ülkede birşeyleri değişeceğini ummak en hafif tabirle ahmaklık olur.Buna göz yumanlar veya çanak tutanlar ise kelimenin en geniş anlamında kolsuzdur…
İyi insanların evlerine giderken başlarına birşey gelmemesi için dışarı çıkmaya,haklarını savunmak için seslerini çıkarmayan,ellerinde ki mal ve mülklerin kimin keyfine göre dağıtılacağına üzülenlerin ülkesi oldu.
Herkese iyi haftaları dilerim. Kazasız belasız bir daha ki yazımız da buluşmak ümidiyle…
Sevgiyle kalın,sağlıcakla kalın…
Cumhuriyetle Kalın…