Afi Can

İnsanın Yalnızlığı

Afi Can

  • 318

Karanlık sokaklarda bir patlama... Yine birileri bir şeyleri havaya uçurmuş. Bu sefer sadece bir alet değil, bir iletişim ağı, bir güven kırıntısı tuzla buz olmuş. İsrail, Lübnan'daki çağrı cihazlarını hedef almış. Kulağa sadece teknolojik bir saldırı gibi geliyor, değil mi? Ama işin aslı, bu boku yediğinizde geriye kalan sosyal ve stratejik pislik çok daha derin. Ve tabii ki, insanın o lanet yalnızlığı, iletişim denen o incecik ip... Hepsi bir anda suratına çarpıyor.
Lübnan gibi karmakarışık bir yerde, çağrı cihazları sadece konuşmak için değil, birbirimize tutunmak için var. Aileler, dostlar, iş arkadaşları... Hepsi o cihazlarla bağlı. Şimdi o bağ koptu, toplumda güven denen şeyin içine edildi, korku salındı. İnsanlar en basit iletişim araçlarından bile mahrum kalınca, çaresizlik ve yalnızlık hissi daha da ağır basıyor. Kırılgan gruplar? Onlar zaten dipte, bu daha da beter eziyor onları.
Bu izolasyon, insanın o zaten var olan yalnızlığını daha da derinleştiriyor. Sartre'ın dediği gibi, "Cehennem başkalarıdır." Ama başkaları olmadan da cehennem kapıda bekliyor. İletişimsizlik, insanı kendi iç dünyasına hapseder, varoluşsal kaygılarını ve korkularını daha da alevlendirir. Herkes kendi sessiz çığlığını duyarken, dünya daha da anlamsız bir yer haline gelir.
İsrail'in bu hamlesi, sadece iletişimi kesmekten daha fazlası. Belki de amaç, Lübnan'daki direniş gruplarını zayıflatmak, halkın moralini bozmak, ülkeyi daha da istikrarsızlaştırmak. Bu tür asimetrik savaş taktikleri, modern çatışmaların yeni yüzü. Teknoloji, hem silah hem de hedef haline geliyor. Güçlü olanın zayıfı ezdiği bu dünyada, adaletin sesi kısılıyor, vicdanın nefesi kesiliyor.
Bu eylem aynı zamanda iktidarın psikolojisini de gözler önüne seriyor. İktidar, iletişimi kontrol etme ve manipüle etme gücünü de beraberinde getirir. İletişim kanallarını kesmek, bir tür psikolojik savaş taktiğidir. Hedef, düşmanı yalnızlaştırmak, korkutmak ve moralini bozmaktır. Ama bu sadece bir oyun değil, insanların hayatlarıyla oynanan acımasız bir oyun, bir insanlık suçudur.
Çağrı cihazlarının sustuğu bir dünyada, geriye kalan sadece sessizlik ve belirsizliktir. Bu eylem, sadece Lübnan'ı değil, tüm bölgeyi etkileyecek sonuçlar doğurabilir. Umuyorum ki, bu karanlık günlerin ardından, daha adil ve barışçıl bir gelecek doğar. Ama bu olay, aynı zamanda insanlığın varoluşsal bir krizin eşiğinde olduğunu da gösteriyor. İletişimin kırılganlığı, iktidarın manipülasyon gücü ve insanın yalnızlığı... Bu sorunlarla yüzleşmeden, gerçek bir barış ve adalet mümkün değil. Belki de hepimiz, bu sessizliğin içinde kendi içimizdeki şeytanlarla yüzleşmek, acıya rağmen umudu ve insanlığı korumak zorunda kalacağız.
Lübnan'ın kadim topraklarında, bir gece ansızın bir sessizlik çöktü. Yalnızca telefon hatları değil, bir güven bağı, bir umut köprüsü paramparça oldu. İsrail'in çağrı cihazlarını hedef alması, görünürde bir askeri taktik olsa da, ardında bıraktığı sosyal ve varoluşsal yıkım çok daha derinlerde yatıyor. Bu eylem, insanın iletişimsizliğe mahkum edildiği bir dünyanın acısını ve çaresizliğini acı bir şekilde gözler önüne seriyor. Ama aynı zamanda, suskun bir direnişin de tohumlarını ekiyor.
Çağrı cihazları, özellikle Lübnan gibi karmaşık bir toplumda, yalnızca iletişim kurmak için değil, aynı zamanda bir sosyal bağ kurmak, birbirimize tutunmak içindi. Aileler, dostlar, iş arkadaşları arasındaki bu bağın kopması, toplumda bir güvensizlik ve yabancılaşma girdabı yaratıyor. İnsanlar en temel iletişim araçlarından yoksun kaldığında, çaresizlik ve izolasyon hissi daha da ağır basıyor. Bu durum, özellikle kırılgan grupları daha da derin bir umutsuzluğa itiyor.
Bu izolasyon, insanın varoluşsal yalnızlığını daha da derinleştirir. Başkalarıyla bağlantı kuramamak, insanı kendi iç dünyasının sınırlı alanına hapseder, varoluşsal kaygılarını ve anlamsızlık hissini daha da alevlendirir. Herkes kendi sessiz çığlığını duyarken, dünya daha da anlamsız bir yer haline gelir. İnsan, kendi varoluşunun anlamını sorgulamaya başlar, Tanrı'ya isyan eder, acı içinde kıvranır. Ama aynı zamanda, bu acı içinde, umut tohumları da yeşermeye başlar. İnsan, kendi içindeki gücü keşfeder, dayanışmanın ve direnişin önemini daha iyi anlar.
İsrail'in bu eylemi, sadece iletişimi kesmekten daha fazlasını amaçlıyor olabilir. Belki de hedef, Lübnan'daki direniş gruplarını zayıflatmak, halkın moralini bozmak ve ülkeyi daha da istikrarsızlığa sürüklemektir. Bu tür asimetrik savaş taktikleri, modern çatışmaların acımasız yüzünü temsil ediyor. Teknoloji, hem bir silah hem de bir hedef haline geliyor. Ancak bu oyunun sonunda kazanan yok, sadece daha fazla acı, daha fazla yıkım, daha fazla insanlık dramı var.
Bu eylem aynı zamanda iktidarın acımasızlığını ve insanın insana yapabileceği kötülüğü de gözler önüne seriyor. İktidar, iletişimi kontrol etme ve manipüle etme gücünü de beraberinde getirir. İletişim kanallarını kesmek, bir tür psikolojik savaş taktiğidir. Hedef, düşmanı yalnızlaştırmak, korkutmak ve moralini bozmaktır. Ama bu sadece bir oyun değil, insanların hayatlarıyla oynanan acımasız bir oyun, bir insanlık suçudur.
Ancak insan, bu acımasızlık karşısında dahi onurunu korumayı başarır. Direniş, umut ve dayanışma, insanın içindeki en güçlü silahlardır. İktidarın baskısı altında bile, insan ruhu özgürlüğünü ve direncini asla kaybetmez.
Çağrıların sustuğu bir dünyada, geriye kalan sadece sessizlik ve belirsizlik değildir. Bu eylem, yalnızca Lübnan'ı değil, tüm bölgeyi etkileyecek sonuçlar doğurabilir. Umut, bu karanlık günlerin ardından daha adil ve barışçıl bir geleceğin doğmasıdır. Ancak bu olay, aynı zamanda insanlığın umutsuzluğun kıyısında olduğunu da gösteriyor. İletişimin kırılganlığı, iktidarın acımasızlığı ve insanın yalnızlığı... Bu sorunlarla yüzleşmeden, gerçek bir barış ve adalet mümkün değil. Belki de hepimiz, bu sessizliğin içinde kendi içimizdeki şeytanlarla yüzleşmek, acıya rağmen umudu ve insanlığı korumak zorunda kalacağız.
Ama unutmayalım ki, insan ruhu güçlüdür. Direniş, umut ve dayanışma, insanın içindeki en güçlü silahlardır. İktidarın baskısı altında bile, insan ruhu özgürlüğünü ve direncini asla kaybetmez. Bu karanlık günlerin ardından, insanın zaferi mutlaka gelecektir.
Hepinize keyifli haftalar dilerim. Sevgiyle kalın sağlıcakla kalın..


 

Yazarın Diğer Yazıları