Afi Can

HALKI DİSİPLİNE ETMEK!

Afi Can

  • 1374

"Günün şuuru olmak yerine, geçmişin belleği olan o kadar çok hayat var ki
şaşıyorum....Devamlı yanların da taşıdıkları mumyalanmış fikirlerine bağlılıkları insanı çoğu
zaman korkutuyor..." Balığın Arzusu/ Afi Can
Merhaba sevgili okurlarım. İçinde bulunduğumuz yılın bu son günlerine gelinceye kadar,
dünyada iktidarı elinde bulunduran politikacıların ve sermayedarların birbirinden fantanstik
kararları ile acı çektik, sarsıldık ve yorulduk.Yeni yılın tüm insanlığa huzur, mutluluk, sağlık
ve barış getirmesini temenni ederim.
Bu hafta bütün bir yılımızı sizlerin huzurunda değerlendirmek istedim ve insanımızın
gerçekleri değil de menfaatlerini netleştirmeye çalıştığı birkaç güncel konu üzerine
düşündüm. Her birine ayrı ayrı değinmeyeceğim. Fazla vaktinizi almak istemem. O yüzden
genel olarak konuları birkaç açıdan ele almaya çalıştım. Konular üzerine biraz da araştırma
yapma şansım oldu ve toplumumuzda ki siyaset temelli ahlaki yozlaşmayı, fikri kısırlığı,
manevi çöküşü kendime şöyle açıklayabildim.
1- Toplumun gerçek seviyesinin siyasette yansımasını bulması. Siyasetin toplumun en çiğ
beklentilerine cevap vererek istediğini alabileceğini çözmesi.
2- Bizim yönetim şeklimiz "insanın devlet için varolduğu" yönetim biçimidir. Gelişmiş
ülkelerde ise "devlet insan için" vardır. Bu yüzden siyaset hep vatan,millet, devlet kelimeleri
üzerinden yapılır. İnsan konuşulmaz, bireysel haklar konuşulmaz. O yüzden insanlar bireysel
olarak eksiktir, eğitimsizdir. İnsana yatırım yapılmaz, devlete yatırım yapılır. Devleti yaşat ki
millet yaşasın değil mi?
3-Kalabalık olanın haklı sayıldığı ülkemizde kalabalığın manen yozlaşmış olması…
Şuan içinde bulunduğumuz bu durumun yarattığı sorunların sebep ve sonuçlarını gelin
birlikte inceleyelim.Ezelden beri İktidarların ve halkın menfaatleri sürekli olarak çatışır. Bu durum gücü elinde
bulunduran iktidarların halkın üzerinde egemenlik kurmaya çalışmasını açıklar. Amaçlarına
varmak için iktidarlar ekonomik, sosyal, askeri tüm enstrümanları halkın üzerinde
kullanmaktan çekinmezler. Lakin günümüzde iktidarlar ,daha da ileri giderek insan bedeni
ve iradesi üzerinde hak iddia etmeye başlamışlardır. Bunun içinde çeşitli suçlar yaratarak
halkın üzerinde egemenlik kurmayı amaçlamaktadırlar. Açık konuşmak gerekirse bunun
kölecilikten farkı yoktur. İnsanların bedenleri, düşünceleri ve ruhları üzerinde hak iddia
etmek hiçbir devletin görevleri arasında değildir.. Bu tutum insanların kendi iradelerini ortaya
koymasını kısıtlayıcı olmasından çok öte olan bir tutumdur. İnsan iradesinin alıkonmasıdır
ve kabul edilmemesi gereken bir anlayıştır. Suçu ve suçluyu toplum üretir ve tanımlar,
devletler değil. Bir şeyin suç olması devlet eliyle dayatılıyorsa ya da din adamları vasıtasıyla
zorlanıyorsa bu dehşet verici bir tiranlığın sonucudur. Bunu neden söylüyorum, müsade
buyrun açıklayayım.Eğer dikkatli bakacak ve tarafsız fikir yürüyecek olursak açıklıkla şunu görebiliriz. Günümüz
adalet sisteminde cezalar suçla mücadele etmeye yönelik değildir daha çok halkı disipline
etmeye dönüktür. Ama politikacıların görmezden gelmek istedikleri birşey var. Halk asker
değildir. Belirli bir takım kaidelerin altında ezilmeyi kabul etmemelidir. Asker herşeyden önce
uzaktan tanınan biridir, işaretler taşımaktadır. Gücünün ve cesaretinin doğal işaretleri..
Bedeni gücün ve yavuzluğun armasıdır. Devletin nişanesidir. Bedensel bir onur retoriğinin
şekil bulmuş halidir. Halkı askerleştirmeye çalışmak bu yönde gayret sarfetmek insanlığa
ihanettir. Adına suç diyerek halkı cezalandırarak disipline etmeye çalışmaktan devletler
vazgeçmelidir.Halkın kendi iradesini gönlünce kullanabilmesi için birilerinin rızası olması şart değildir.
Patronların ve iktidarların (politikacıların) koyduğu bir takım kural ve kaidelere bağlanması
günümüz dünyasında kabul edilemez. Patronların ve politikacıların refah ve huzurunu
halkın özgürlük ve mutluluğundan üstün görmeyi benimsemek yanında ahlaki
yozlaşmaları getirir.Nitekim şuan için görmezden geldiğimiz ahlaki çöküşün sonucunda, gösteriş için yaşayan,
sade ve alçakgönüllü yaşantıları küçümseyen, çirkeflik ve hak aramayı, zeki olmakla
düşüncesizliği karıştıran bir oluşum haline geldik. Kendine yeten ve kendini bilen değil,
kendini başkalarına, başkalarının kabul edeceği gibi yansıtan insanlarla dolduk. Örnek
aldığımız insanlar ve kurumlar, temeli sağlam, yapı taşları değil artık. Bir çeşit riyakarlığı ve
kurnazlığı övme orkestrası. Bir şeyleri başarmak için yaşayan insanlar değil bir takım
insanların takdirini kazanmak için yaşar hale gelmiş olmamız geleceğimizin pek de iyi
sayılmayacak bir girdaba savrulmasi gibi geldi bana… Umarım hızla çökmekte olan
ahlakımızı yeniden toplumsal bir mutabakatla sağlarız. Sözlerime son vermeden önce
unutulmamalıdır ki siyasetin işi ayrıştırmaktır. Halkın işi ne olursa olsun bir arada kalabilmeyi
başarmaktır. Hepinize keyifli hafta sonları dilerim. Sevgiyle kalın, sağlıcakla kalın..

Yazarın Diğer Yazıları