Duvarda asılı bir saat var, tik-takları bozuk. Hep geriye sayıyor. İmralı’da bir adam konuşuyor, ağzından çıkan her kelime paslı bir bıçak gibi saplanıyor karnıma. Öcalan diyorlar ona. Kimi “terörist”, kimi “kurtarıcı”. Benim için farketmez. Hepsi aynı b*kun laciverti. İktidar dediğin, bir bar tezgahının arkasında oturan sırıtkan bir bartender’dır. Senin viskini sulandırır, sonra gülerek izler nasıl içtiğini.
Erdoğan’ın planına gelince… Plan mı? Plan, ayyaşın sabahki baş ağrısını unutmak için içtiği ilk kadehtir. 2015’te Dolmabahçe’de masaya oturmuşlar, “barış” diye gevelemişlerdi. Sonra ne oldu? Kan. Her zaman olduğu gibi. Şimdi yine aynı numara. “Af” diyorlar, “anayasa değişikliği” diyorlar. Hepsi birer kumarhane fişi. Sen oynuyorsun, onlar kazanıyor.
Bak, tarih tekerrür eder çünkü insan aptaldır. Nixon,stalin, hatta Hitler mi? Onlar da aynı b*ku yedi. Weimar’da bira içip nutuk atıyordu, sonra anayasayı tuvalet kâğıdına çevirdi. Erdoğan da Kasımpaşa’dan çıkıp geldi, “halkın adamıyım” dedi. Şimdi sarayında oturuyor, demir yumruğunu sallıyor. Aynı hikâye, farklı bir gece.
________________________________________
Öcalan’ın açıklamaları, bayat bir sigara gibi tüttürülüyor. “Silah bırakın” diyor. Kim dinler? İktidar, bu sesi bir megafon gibi kullanıp halka pompalıyor. Ama PYD/YPG’den bahis yok. Neden? Çünkü dışarıda savaş, içeride propaganda lazım. Tıpkı Roma’nın gladyatörleri gibi: Halk eğlensin diye arenaya kan akıt, sonra sarayda şarap iç.
DEM Parti’ye gel… Onlar da bu oyunda bir piyon. İktidar, sandalyelerini çalmak için kadeh kaldırıyor. “Gelin anayasa değiştirelim,” diyor. Meclis 400 kafalı bir canavar. Transferler, pazarlıklar, rüşvet kokan el sıkışmalar… Hepsi bir komedinin sahnesi. Ben bu oyunu daha önce gördüm. Adına “demokrasi” diyorlar, ama perde arkasında hep aynı koku: Çürüme.
________________________________________
2015’teki o “tarihi an”ı hatırlıyor musun? Masalar, lambalar, gülücükler… Sonra her şey bir anda bitti. İktidar, HDP’yi bir peçete gibi buruşturup attı. Şimdi yine aynı numara. Öcalan’ı Meclis’e çağırıyorlar, af dileniyorlar. Ama kim inanır? Benim gibi bir ayyaş bile bu kadar ucuz viski içmez.
Halk ne mi düşünüyor? Halk, sokaklarda, aç. İşsizlik, enflasyon, kiralar… Öcalan’ın lafları mı doyuracak onları? S*ktir et. İktidar, halkın açlığını “vatan sevgisi”yle bastırıyor. Tıpkı annemin bana söylediği yalanlar gibi: “Yarın daha iyi olacak.” Hiçbir zaman olmadı.
________________________________________
Erdoğan, 2028’de yeniden aday olmak istiyor. Anayasayı değiştirmek için 360 oy lazım. DEM Parti’ye bakıyor, “Verin şu oyları,” diyor. Vermezlerse milletvekili transferi. Bu ne demek? Demokrasi, bir genelev gibi işliyor. Parayı bastıran istediği kızı alıyor.
Tarih tekerrür eder dedim ya… Hitler, Napolyon, Mussolini. Hepsi aynı dansı yaptı. Gücü ele geçir, sonra delicesine salla. Erdoğan da aynı dansın figürlerini öğrenmiş. Ama biliyor musun? Her dans biter. Müzik durduğunda, yalnız kalakalırsın.
________________________________________
İktidar, PKK ile pazarlık masasında. Bu, bir mezarlıkta rakı içmeye benzer. Ölülerin kemikleri üzerinde kadehler tokuşturursun. Ama bir ara, elin titrer. Öcalan susuyor, YPG’den bahsetmiyor. Neden? Çünkü iktidarın dış politikada eli kanlı. Suriye’de bombalar patlıyor, ama içeride “barış” nutukları atılıyor. İki yüzlülük, bir fahişenin makyajı kadar kalın.
Halk ne yapacak? Hiçbir şey. Hep hiçbir şey yaptığı gibi. İçmeye devam edecek. Televizyonlarda çıkanları izleyip küfredecek. Sonra uyuyacak. Ertesi gün aynı bok.
________________________________________
“Hayat, bir kadeh şarap gibidir. Dibini gördüğünde, artık içinde ne kadar zehir olduğunu anlarsın.” Türkiye, bu kadehin dibini görüyor. İktidarın zehri, Öcalan’ın sözleri, DEM Parti’nin tutarsızlıkları… Hepsi birbirine karışmış.
Belki de çözüm, kadehi devirmekte. Yere çal, cam kırıklarına basarak yürü. Kanayan ayakların, gerçeğin tek tanığı olsun. Ama kim yapacak bunu? Ben değilim. Sen de değilsin. Hepimiz, bu çürümüş sistemin paslı dişlileriyiz.
İşte bu yüzden tarih tekerrür eder. Çünkü insan, aptallığından ders almaz. Öcalan konuşur, Erdoğan güler, biz içeriz. Yarına dair umut yok. Sadece bugünün sarhoşluğu var. İçmeye devam.
Sonuçta, Türkiye'nin geleceği, liderlerin vizyonundan çok, halkın iradesine ve demokratik kurumların gücüne bağlı. İktidar, riskli bir dans oynuyor; halkın tepkisinden çekinmediği söylenemez, ama bunu propaganda ile aşabileceğini sanıyor. İkinci bir Dolmabahçe fiyaskosu, ülkeyi daha derin bir uçuruma sürükler. Uzun vadede, bu yarım adımlar ne barışı ne güveni sağlar. Gerçek bir çözüm için cesaret ve samimiyet gerek; şu an her ikisi de gölgede gibi.
Sevgiyle kalın,sağlıcakla kalın… Keyifli haftalar dilerim…