Vakıflar
Prof. Dr. Nihat Aycan
- 1977
Bugünkü konumuz vakıfladır. Basınımızda Diyanet İşleri Başkanlığının vakıflarına çok yüksek ödenek aktarması, TÜRGEV, ENSAR gibi vakıfların da sık eleştiri alması üzerine vakıf konusu inceleyelim istedim. Vakıfları genel, kuşatıcı değerlendirilmesi için, Vakıflarımızın ne olup olmadığını en yalın şekliyle tanıtıp, çeşit ve yaygınlığını belirli bir sistematikte tanıtacağım. Bunu için; vakıf nedir, amacı, tarihçesi, türleri, hizmetleri, Cumhuriyetin kuruluşundan, Mustafa Kemal Atatürk’ün vakıflarla ilgili görüş ve beklentisinden günümüze, vakıfların genel durumunu belirteceğim.
Vakıf nedir?
En yalın anlamıyla vakıf ; bir hizmetin gelecek dönemlerde de yapılması için belirli şartlar altında ve resmi yollarla bir kişi veya topluluk tarafından yapılan para yardımı ya da bir malı ammenin mülkü hükmünde olmak üzere bir veya birkaç gayeye müebbeden tahsis etmek şeklinde tanımlanır. Türk medeni kanunda ise vakıflar , gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal toplulukları şeklinde tanımlanmıştır. Yine aynı kanunda vakıfların Cumhuriyetin Anayasa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasanın temel ilkelerine, hukuka, ahlâka, millî birliğe ve millî menfaatlere aykırı veya belli bir ırk ya da cemaat mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulamayacağı belirtilmiştir. Sonuçta vakıf denilince , “tarih boyunca süregelmiş yardımlaşma ve dayanışma duygusunun kurumsallaşmış hali olduğundan, tüm insanlığın mutluluğunu amaçlayan bir sistemler bütünü” anlaşılmalıdır.
Vakıfın amacı
Vakfın amacı vakıfa göre değişse de, tüm vakıfların özünde yardımlaşma ve dayanışma vardır. Eski Türklerden beri bütün sosyal gruplarda var olan dostluk, kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma, İslamiyet ile daha da güçlenmiştir. Vakıflar, servetin zengin kesimlerden toplumun daha fakir kesimlerine doğru akışını gerçekleştirmeyi amaçlamakla; sosyal dengelerin kurulmasında ve sosyal bütünleşmenin sağlanmasında, toplumsal barışın sürekliliğinde, sınıf çatışmalarının önlenmesinde, kamunun hizmet taleplerinin yerinde karşılanmasında, siyasî ve ekonomik istikrarın sağlanmasında katkı sağlar. Bunu yaparken de ticari amaç gütmezler . Kısaca vakıflar, vakıf bilincinin canlandırılarak, vakıf kurumunun özünde barınan kardeşlik ve yardımseverlik duygularını yaşatarak, gelecek kuşaklara aktarılmasını amaçlar. Kuruluş amaçlarında eğitim şartı bulunan vakıflar, faaliyetlerini gerçekleştirmek amacıyla Türk Milli Eğitiminde Yükseköğretim düzeyinde organizasyonlar, yani Bezmiâlem Valide Sultan Vakıf Üniversitesi ile Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversiteleri oluşturulmuştur.
Vakıfların tarihi
Türk toplumunda vakıfların tarihi, İslamiyet’in başlangıcı Peygamber ve halifelere kadar geriye gider. Vakıflar Selçuklu ve Osmanlı döneminde o denli gelişmişlerdir ki Devletin bazı görevleri bu vakıflarla yerine getirilir olmuştur. Bu durum; vakfın belirli toplulukları kapsamasından çok, bütün insanları, hatta hayvanları ve doğayı da içine alacak şekilde genişlemesine yol açmıştır. Cumhuriyetle birlikte vakıflar için ayrı bir yönetim birimi, Vakıflar Genel Müdürlüğü oluşturulmuştur. Söz konusu genel müdürlük vakıfları, vakfedenlerin iradesi doğrultusunda, günümüz şartlarına uygun olarak yaşatmak, geliştirmek ve gelecek nesillere aktarmak misyonu ile evrensel değerler ve çağdaş yöntemler ile insanlığı, vakıf ruhu ve medeniyetinde birleştiren öncü bir kurum olmak vizyonuna sahiptir Yeni düzenleme ile vakıfların bazısı kapatılırken, çeşitliliği artmıştır. Osmanlı ve Selçuklu Döneminden günümüze intikal etmiş bazı vakıflar varlıklarını devam ettirmektedir. Bu vakıflardan yöneticileri olmayanların yönetimini Vakıflar Genel Müdürlüğü kendisi üstlenerek devamını sağlamıştır. Bu vakıflarla günümüzde yeni kurulan vakıfların kuruluş, dağılış ve denetim işlemlerini gerçekleştiren Vakıflar Genel Müdürlüğü, bütün vakıflar adına, kurucularının belirledikleri öğrencilere burs verme, muhtaç vatandaşlara aylık maaş ve gıda yardımı yapma gibi amaçlar doğrultusunda hizmet vermektedir. Bunlarla birlikte Vakıflar Genel Müdürlüğü, vakıf eserlerin onarımlarını da gerçekleştirir. Söz konusu durumdaki vakıf sayısının 52.000 olduğu belirtilmiştir .
Mustafa Kemal Atatürk’ün vakıflarla ilgili görüşleri
Mustafa Kemal Atatürk vakıflarla ilgili görüşlerini 1 Mart 1922 ve 1 Mart 1923 tarihli Türkiye Büyük Millet Meclisindeki konuşmaları ile Yurt gezileri sırasında zamanın Başbakanı İsmet İnönü’ye çektiği telgraf ile belirtmiştir. Bunlardan 1 Mart 1922 tarihli Türkiye Büyük Millet Meclisindeki konuşmasında vakıflar hakkında şunları söylemiştir:
Efendiler;
Vakıfların varoluş esprisi göz önüne alınınca; bunun dinî müesseseler ile beraber hizmet ve sosyal dayanışmayı hedeflediği ortaya çıkar. ''Vakıfların imarethaneler, bîmarhâneler, hastahaneler, kütüphaneler, kervansaraylar, hamamlar, çeşmeler, mektepler, medreseler ve diğer irfan müesseselerini kapsamış olması, vakıflara ait konuların çözümünde uyulması zorunlu olan esasları göstermektedir". Mustafa Kemal Atatürk 1 Mart 1923 tarihli Türkiye Büyük Millet Meclisindeki konuşmasında da vakıflarca bir önceki yıl yapılan ve yapılamayan hizmetleri değerlendirmiş; vakıfların önemine şu sözleriyle dikkat çekmiştir.
Efendiler!
Geçen sene arz etmiştim. Bu sene de tekrara mecburum ki, vakıflar konusu mühimdir. Memleket ve milletin hakiki menfaati yönünden tetkik ve günün gereklerine uygun bir şekilde çözülmesi lâzımdır, çok gereklidir." Mustafa Kemal Atatürk, Yurt gezileri sırasında zamanın Başbakanı İsmet İnönü’ye çektiği telgrafla, inceleme gezilerinde çeşitli yerlerdeki müzelerle eski sanat ve medeniyet eserlerini de gözden geçirdiğini, acele onarımı gerektiren abideler olduğu, bunların tamirin gecikmesinin tamamen ortadan kalkmalarına sebep olacağından, tamamının uzman kişiler kontrolünde onarımının yapılması talimatı vermiştir .
Vakıfların türleri, sınıflandırılması
Vakıflar, önceleri kişisel ihtiyaçların karşılanmasını amaçlarken, daha sonra hayatın tüm alanlarındaki ihtiyaçları karşılamaya yönelince çeşitlenmiş, çeşitli türlerle varlık bulmuşlardır. Vakıfların ayrıntısında kaybolmadan değerlendirmek için, 2001’deki Türk Medeni Kanunu’ndaki vakıfları ele aldık. Türk Medeni Kanunu’nda vakıflar, bu kanundan önce ve bu kanundan itibaren olmak üzere iki genel başlıkta sınıflandırılır. Türk Medeni Kanunu öncesi vakıflar, mahiyetleri (Hayri zürri vakıflar), mülkiyetleri (sahih, sahih olmayan vakıflar), idareleri (mazbut, mülhak, cemaat ve esnaf vakıfları) ile kullanım şekilleri bakımından (icare-i vahideli, tek kira sözleşmesi ile gelir getiren vakıf; icare-i vahide-i kademeli (Cumhuriyet dönemiyle uygulamadan kalkmış) şeklinde dört gruptadır. Bunlardan, Hayri Vakıflar, geliri tamamen veya kısmen muhtelif hayır şart ve hizmetlerine tahsis edilmiş vakıflardır. Kullanım şekillerine göre ikiye ayrılır. Birincisi, doğrudan doğruya toplum yararlanır. Örneğin, okul, camii gibi. Diğeri gelirinden yararlanılanlardır. Örneğin, akarlar, yani gayrimenkuller. Zürri Vakıflar, herhangi bir hayır şartı olmayıp, gelirinin tamamı vakfın sahiplerine tahsis edilmiş vakıflardır. Bu vakıfların nesebinin, sahiplerinin yok olması halinde, bir hayri hizmete tahsis edilmektedir. Sahih Vakıflar, her çeşit maddi varlıklarının mülkiyeti, vakfın hükmü şahsiyetine ait olan vakıflardır. Bu tür vakıflarda vakfedilen menkul ve gayrimenkuller vakfın malvarlığını oluşturur. Sahih Olmayan Vakıflar, Devlet Başkanı veya onun izniyle, Devlet arazisi üzerinde meydana getirilen vakıflardır. Burada arazinin rakabesi (kuru mülkiyeti) Devlete aittir. Buna vakıf denmesinin nedeni, devamlı bir tahsis olmasından ileri gelir. İcare-i Vahideli Vakıflar, belli bir değer veya süreyle kiraya verilen vakıflardır. Türk Medeni Kanunu'na göre kurulan vakıflar ise, bir mamelekin, elinde bulunan ya da sahip olunanların bütünü; gerçekleşmemiş veya gerçekleşeceği anlaşılan her türlü geliri veya ekonomik değeri olan haklarla kurulmuş vakıflardır. Türk Kanunu Medenisinin yürürlük tarihinden önce kurulmuş ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilen vakıflara “Mazbut Vakıf” denir .
Mülhak ve Esnaf Vakıflar. Mülhak Vakıflar, Medeni Kanunu’ndan önce kurulan vakıflar olup, Anayasaya aykırılık teşkil etmeyen vakfiye şartlarına göre Meclis tarafından atanacak yöneticiler eliyle yönetilir ve temsil edilirler. Mülhak vakıflara ait hayrat olarak kullanılması mümkün olmayan taşınmazlar; vakıf yöneticisi veya temsilen yönetilen mülhak vakıflarda Vakıflar Bölge Müdürlüğünün talebi üzerine, Meclis kararı ile gayece aynı veya en yakın başka bir hayrata dönüştürülebilir, akara yani gayrimenkule devredilebilir veya paraya çevrilebilir. Bu paralar aynı surette diğer bir hayrata tahsis olunur. Vakıfların hayrat taşınmazları haczedilemez, rehin edilemez. Mülhak vakıflar da diğer vakıflar gibi, Vakıflar Genel Müdürlüğünün denetimine tâbidir .Esnaf vakıfları, mülhak vakıfların tabi olduğu hükümlere tabidir. Bu vakıflar, esnafın seçtiği, Türkiye’de oturan yönetim kurulu tarafından yönetilir.
Cemaat Vakıfları. Cumhuriyet öncesi gayrimüslim Türk vatandaşlarının oluşturduğu hayır kurumlarıdır. 1936 yılı düzenlemeleriyle Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlanan ve bu genel müdürlükçe denetlenen söz konusu hayır kurumları “vakıf" olarak anılmaya başlanmıştır. Belirtilen düzenlemeler ile 2003-2018 yılları arasında, 1084 tanınmaz mal cemaat vakıfları adına tescil edilirken; 21 taşınmaz malın bedeli de cemaat vakıflarına ödenmiştir. Türk Medeni Kanununa göre belli bir cemaati desteklemek amacıyla vakıf kurulması mümkün olmadığından; yeni cemaat vakfı kurulması da hukuken mümkün değildir. Vakıf şekline dönüştürülerek kabul edilen cemaat vakıfları, yönetim kurulu kararıyla mal edinebilir, malları üzerinde her türlü tasarrufta bulunabilirler. Örneğin, kira, intifa, üst hakkı vb.nin hibe, karşılıksız bağışı Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün iznine tabidir. Vakıflar Genel Müdürlüğü, farklı din ve etnik kökenlere mensup Türk vatandaşlarca kullanılan ibadethanelerin onarımını yapmıştır. Örneğin;
• Edirne Merkez Havra (Büyük Sinagog)
• Balıkesir Gökçeada Aya Nikola Kilisesi
• Balıkesir Gökçeada Ayamarina Rum Ortodoks Kilisesi
• Hatay İskenderun Süryani Katolik Kilisesi (Vakıflar Meclisi kararıyla İstanbul Süryani Katolik Vakfına tahsis edildi.)
• Hatay İskenderun Rum Katolik Kilisesi (Vakıflar Meclisi kararıyla Antakya Rum Katolik Kilisesi Vakfına tahsis edildi)
• Diyarbakır Sur Ermeni Protestan Kilisesi
• Diyarbakır Sur Ermeni Katolik Kilisesi
• Gaziantep Nizip Fevkani Kilisesi
• Gaziantep Şahinbey Havra
• Balıkesir Ayvalık Cunda Taksiyarhis (Ayanikola ) Kilisesi
• Hatay Arsuz Mar Yuhanna Kilisesi
• Hatay Yayladağı Rum Ortodoks Kilisesi
• Antalya Alanya Hıdırellez (Saint George) Kilisesi (Vakıflar Meclisi kararıyla Alanya Belediyesine Tahsisli)
• Çanakkale Gökçeada Kaleköy Manastırı
• Bursa Osmangazi Fransız Kilisesi
• Edirne Merkez İtalyan Kilisesi
• İstanbul Fatih Aya Yorgi (Rum Ortodoks) Kilisesi
• Adıyaman Merkez Mor Petrus- Mor Pavlus Kilisesi
• Kilis Merkez Havra
• İstanbul Fatih Kastoria Sinagogu
Onarımı/Restorasyonu devam eden taşınmazlar ise, İstanbul Fatih Turisina Manastırı (ve Kütüphanesi), İstanbul Beyoğlu Sina Baldukyasko (Terra Santa) Kilisesi ve İstanbul Beşiktaş Andonyan Manastırıdır. Ayrıca Hatay Yamandağ Yoğunluk Köyündeki Ermeni Kilisesi’nin de projesinin hazırlandığı belirtilmiştir .
Türkiye uluslararası alanda işbirliği yapılmasında yarar gördüğü hallerde, karşılıklılık (mütekabiliyet) olması koşulu ile Dışişleri Bakanlığı'nın görüşü alınmak suretiyle, İçişleri Bakanlığı'nın izniyle Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü mevzuatına göre yurtdışında kurulan Yabancı vakıfların Türkiye’de şube temsilcilikleri açmalarına izin verilmiştir. Bu vakıflar, Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre kurulan Yeni Vakıflarla ilgili mevzuata tabidir. İş ve işlemleri Vakıflar Kanunu çerçevesinde Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir .
Cumhuriyet dönemiyle birlikte, kişilerin isteğiyle bağımsız mahkemeler tarafından kurulup, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından kuruluş senedine uygunluk yönünden denetlenen birçok yeni vakıf oluşturulmuştur . Sadece İstanbul’da 1931-1967 yıllarında kurulan tesis, yeni vakıflar, aşağıda grafik 1’de, amaçlarına göre kurulmuş tesis, yeni vakıflar da grafik 2’de gösterilmiştir.
Grafik 2’de görüldüğü gibi, Cumhuriyet dönemiyle birlikte dini vakıflar dışındaki vakıfların kamu hizmetleri içindeki yaptıkları azaltılmış, bu hizmetler başka kuruluşlarca yapılır olmuştur .
Cumhuriyet dönemiyle birlikte kurulan vakıflarda eğitim, kültür, sağlık ve sosyal yardımlaşma amaçlarının olduğu görülür. Her dönemde toplumumuzun en önemli değeri olan eğitim, vakıf medeniyetinin temel meselesi olmuştur. Vakıflar, okul çağındaki fakir çocukların eğitim ve öğretimine vakfiye hükümleri doğrultusunda katkı sağlamak amacıyla orta ve yükseköğretim öğrencileri için yurtlar açmıştır. 1954 yılında açılmaya başlayan yurtlar içerisinde 1973 yılında İstanbul’da bulunan Kız Yüksek Öğretim Yurdu’nda (1961) 106, Yüksek Öğrenim Erkek Öğrenci Yurdu’nda (1956) ise 707 öğrenci kalmaktaydı. 2000 yılına gelindiğinde 200 kişilik bir öğrenci yurdu, diğer tüm yurtlarla birlikte Bakanlar Kurulu kararı ile Millî Eğitim Bakanlığı’na devredilmiştir. İstanbul’da kurulan Vakıf Üniversiteleri, aşağıda tablo 1’de gösterilmiştir .
Tablo 1- İstanbul’da Kurulan Vakıf Üniversiteleri
Ülkemiz, Türk ve İslam kültürünün en büyük değerlerinden olan vakıf anlayışı sayesinde, günümüzde sayısı milyonlarla ifade edilen eski eserin sahibi olmuştur. Vakıflarda müzeciliğin ilk adımları İstanbul’da atılmıştır. Vakıflar teşkilatı, XIX. yüzyıl ortalarında vakıf binalarındaki taşınır eski eserleri toplamaya ve koleksiyonlar oluşturmaya başlamıştır. Bu eserlerden;
1914 yılında Evkaf-ı İslamiye Müzesi’ni,
1967 yılında İstanbul Amcazade Hüseyin Paşa Medresesi’nde, Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi’ni,
1967 yılında İstanbul Sultan Selim Medresesi’nde Yazı Sanatları Müzesi’ni (1984 yılında Beyazıt Medresesi’ne taşınmış ve Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesi adını almıştır.),
1979 yılında İstanbul Sultanahmet Camii Hünkâr Kasrı’nda Halı Müzesi’ni,
1982 yılında İstanbul Sultanahmet Camii altındaki fil ahırlarında Kilim ve Düz Dokuma Yaygılar Müzesi’ni açmıştır.
Evkaf-ı İslamiye Müzesi, 1925’te zamanın Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanmış, günümüzde de Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi olarak faaliyetlerini sürdürmektedir.
Osmanlı’dan günümüze intikal eden ve birçoğu vakfedilen yazma eserler, günümüzde yine bir vakıf eseri olan Süleymaniye Külliyesi’nde Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı bünyesinde araştırmacıları, ilgi duyanları beklemektedir. Bugün itibarıyla çeşitli sorunlarıyla ilgili yeni vakıfların sayısı 4.682’dir. Anlaşıldığı gibi vakıflar üstlendiği sosyal kültürel ve ekonomik rollerle hayatın her alanında varlığı hissedilmiş, hissettirilmiştir. Türk kültür ve medeniyetinin çekirdeğini oluşturan ve kurumsallaşmış yardım anlayışını ifade eden vakıf müessesesi, 1048 yılından bugüne kadar Anadolu topraklarında kendi geliştirdiği “vakıf şuuru” etrafında yardım etmek isteyen ile yardıma ihtiyacı olan arasında köprü vazifesi gören bir toplum kurumu olmuştur .
Anlaşıldığı gibi vakıflar, başta sosyal güvenliği sağlamak olmak üzere önceleri kişisel ihtiyaçları karşılamak için kurulurlarken, sonraları hayatın her alanında faaliyet göstermişlerdir. Vakıflar Genel Müdürlüğünün kişisel hizmetlerinden hayır hizmeti, muhtaç aylığı, engelliler için muhtaç aylığı verilerek yerine getirilirken , kuruluşu Cumhuriyet öncesine dayanan, aşevi hizmeti ile yurt içi, yurt dışı kuru gıda yardımları şeklinde verilmektedir. Böylece kişiler, vakıf aracığıyla başkalarına yararlı olmanın mutluluğunu yaşarken, toplumda da iyi dilek ve saygıyla anılmalarını sağladığı için; daha on dokuzuncu yüzyıldaki vakfiyelerin yüzde yedisi, mesleği olmayan halk kadınlarına aittir . Kadınlar, Anadolu’nun bir ili Çorum’da cami ve eğitim öğretim kurumu ile ilgili birçok vakıf yaptırmıştır . Dolayısıyla vakıflar toplum hayatımızın her yönünde, eğitim, ekonomi, siyaset, sağlık, kültür ve daha birçok alanda her dönemde var olmuşlar; var olmaktalar ve var olmaya devam edecekleri için sosyolojik bir olgu olarak dört kavramla belirtilebilir. Bu kavramlar tek biçimlilik, çeşitlilik, değişme ve sürekliliktir. Söz konusu kavramları, vakıf örneği ile somut şekilde tanıyalım:
Tek biçimlilik; herkesin aklına aynı düşünce, kavram ya da açıklamanın gelmesi veya hayal etmesi tek biçimliliktir. Vakıf denilince, herkesce; özellikle ihtiyaç sahiplerine yardım eden bir organizasyon, kurum anlaşılması tek biçimliliktir.
Çeşitlilik; adından da anlaşılacağı gibi, çeşitlilikten; farklılıklar yelpazesi, spektrumu anlaşılır. Hizmet, amaç, yapı, tür ve daha birçok ölçüte göre vakıflar çeşitlilik gösterir.
Değişme; belirli bir durumdan başka bir duruma geçme, dönüşme değişmedir. İlk vakıflar ile günümüz vakıfları karşılaştırıldığında, birçok bakımdan değişiklik geçirdiği görülür.
Süreklilik; geçmişte var olmuş, bugün var ve gelecekte de muhtemelen varlığını sürdürecek olma sürekliliktir. Vakıflar için de aynı şey söylenebilir. Vakıflar oldukça gerilere giden bir geçmişe sahiptir. Bugün varlıklarını sürdürmekte, gelecekte de var olmaya devam edeceklerdir.