Prof. Dr. Nihat Aycan

Mustafa Kemal'i Atatürk Yapan Bazı Sosyal ve Düşünsel Unsurlar

Prof. Dr. Nihat Aycan

  • 3849

Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal’in Atatürk olmasını sağlayan düşünsel ve sosyal unsurlar; Ali Güler’in Truva yayınlarında 2013’de, Dehanın Kodları başlıklı kitabı ile Anıtkabir derneği yayınlarının cilt 1 ve 2 deki Atatürk’ün Okuduğu Kitaplardan yararlanılarak sosyolojik bakış açısına göre yeniden okumayla belirlenmiştir. Buna göre belirlenmiş bazı ölçütler unlar: aile, arkadaşlar, eğitim çevresi ile okuma-öğrenme isteğiyle bunları pratiğe aktarış ve onu etkileyen düşünsel unsurlar şeklindedir. Belirlediğimiz ölçütlerle tematik bir çerçevede Mustafa Kemal Atatürk’ü incelerken, Mustafa’yı önce Kemal, sonra Atatürk yapan düşünsel ve sosyal unsurlar belirtilmiştir. Bu yazıyı kaleme almamdaki amacım, yüzyılların nadir olarak yetiştirdiği bir dâhinin bazı çevre koşulları ile kişisel niteliklerine dikkat çekerek onu hatırlatmak ve toplumumuzdan daha nice Atatürk’ler yetişebileceğini göstermektir. Ayrıca en olumsuz koşulda bile; kişilere yapıcı, her koşula bir çözüm bulabileceklerini fark ettirip, kendileri ve çevreleriyle barışık yaşamalarını sağlamaktır. 
Aile, insanların dünyada ilk karşılaştığı, gözünü açtığı temel toplum kurumudur. Mustafa’nın ailesi çekirdek, modern aile yapısında, yani anne baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşmuştur. Anne Zübeyde Hanım, Baba Ali Rıza Efendi; kardeşler Fatma (1871), Ahmet (1874), Ömer (1875), Makbule (1885) ve Naciye (1889)’dir. Kendisi dördüncü çocuk olarak, (1881)’de dünyaya gelmiştir. Fatma’yı dört, Ömer’i sekiz, Ahmet’i dokuz yaşında kaybettiğinden, Mustafa bunlarla ilgili bir anı hatırlamaz. Sadece on iki yaşına kadar yaşayan “öğrenme meraklısı” dediği Naciye’yi, bir de kendinden sonra vefat eden, “diğer kardeşinden çok farklı olduğunu” söylediği Makbule’yi (1956) hatırlar. Vikipedi,’ye göre, Makbule hanım, zengin bir iş adamı ve Milletvekili ile evlense de evlilik yürümemiş, boşanma ile bitmiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün önerisiyle, Makbule hn, 1930’da Fethi Okyar’ın kurduğu Serbest Cumhuriyet Fırkasına girmiştir. Bu parti de kısa sürede, birkaç ay sonra kapatılınca Makbule hn’ da partiden ve siyasetten ayrılmıştır. Bir süre kardeşi Mustafa Kemal Atatürk ile Çankaya köşkünde kalmış, sonra Çankaya köşkü yanına yaptırılan Camlı köşke taşınmış, ölünceye kadar da burada yaşamıştır . Atatürk’ün ölümünden sonra CHP’ye mektup yazan Makbule hn. “geçinemediğini, maaşının arttırılmasını” istemiştir. Bu talep CHP tarafından Atatürk’ün vasiyeti ile iş bankası gelirinden aldığı aylık bin lira maaş aldığı, bu vasiyete aykırı hareket edilemeyeceğini gerekçe gösterilerek kabul edilmemiştir. Ancak Makbule hn. Benimle yakından alâka gösterecek kimsem yoktur. Âhiren kocamdan de boşanmış olduğumdan, en büyük tesellimi Cumhuriyet Halk Partisi’nin sine-i şefaketine (şefkatli göğsüne) sığınmakla buluyorum. Vaziyetimi ve mâruzatımı nazar-ı itibara alarak, sayılı bulunan ömrümü rahatça geçirebilmek için ödeneğimin artırılmasını dilemekteyim… şeklinde ısrar etmesi üzerine, durumu 1948 yılında meclise getiren CHP, buradan çıkan yasa ile “vatani hizmet aylığı” bağlanarak ek gelir sağlanmıştır . Makbule hn. Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili anılarını, Büyük Kardeşim Atatürk (1952) ve  Ağabeyim Mustafa Kemal (1952) şeklindeki kitaplarda yayınlamıştır. Baba Ali Rıza Efendi, öğretmen çocuğudur. Gümrük memurluğu yapmıştır. Memurluktan istifa ederek kereste ticareti yapmaya başlamış; askerlik ile ilgilenmiştir. Selanik’te kurulan Gönüllüler Tabur’unun kurucularındandır. İşi sırasında kendisinden haraç isteyenlerle çatışmayı göze alacak yapıdadır. Anne Zübeyde Hanım, güçlü iradeye sahiptir. Eğitim görmese de okuma-yazmayı öğrenmiş; bilge özelliğiyle Mustafa üzerinde etkili olmuştur. Mustafa, babasını hastalığı nedeniyle on iki yaşındayken kaybeder. Anne, varlıklı kişi Ragıp Efendi ile evlenir. Ragıp Efendi varlıklı da olsa Zübeyde Hanımın evine yerleşir. Mustafa evliliği onaylamaz. Evi terk edip, halasını evine gider. Altı ay kadar dayısının çiftliğinde kalır. Ragıp Efendi ona iyi davransa da Annesine nadiren uğrar. Yatılı Manastır Askeri liseye gitmesiyle, aile ortamından uzaklaşmaya başlamış, tatiller dışında ailesi ile görüşmemiştir.  İstanbul’daki harp okuluna girmesiyle de ailenin yaşadığı yer, Selanik’ten ayrılır. Anlaşıldığı gibi aile yapısı, Mustafa Kemal’i özgürlüğüne düşkün, sorumluluk sahibi ve mücadeleci bir kişilik yapısında yetişmesini sağlamıştır.  
Eğitim, aileden sonra kişiliğin oluşması, biçimlenmesini sağlayan toplum kurumudur. Herkesin ilk eğitim kurumu ailesidir. Ali Rıza Efendi oğlu Mustafa’ya daha küçük yaşlardayken “adam olmak için okumak öğrenmek şart, başka çare yok” diyerek; eğitime değer veren, aydın düşünceli bir babadır. Ancak, Muhafazakâr değerlere bağlı anne Zübeyde hanımın ısrarı ile baba Mustafa’yı okula özel bir törenle gittiği mahalle mektebine verse de, Mustafa’nın buradaki öğretmelerinden yaşadığı kötü deneyim, bu okuldan ayrılmasını hızlandırmıştır. Sonra Mustafa, babanın baştan beri istediği mahalle mektebinden oldukça farklı, çağdaş eğitim veren, meşhur eğitimci Şemsi Efendi’nin öğretmen olarak görev yaptığı feyziye okuluna verilir. Mustafa buradaki eğitimine düzenli olarak devam eder. Anne istemese de mahalledeki bir Subay ile babasının etkisiyle Mustafa’nın gönlünde asker olmak vardır. Anneden habersiz askeri rüştiye sınavına giren Mustafa, sınavda başarılı olur. Askeri rüştiyeler nitelikli öğretim kadrosuyla Türkçe ’ye önem vermekle birlikte, o zamanlarda geçerli olan yabancı dil Fransızca eğitime de erkenden başlamakta, spor salonları bulunmakta, öğrencilerin liyakate göre yükselmesini ve disiplini esas almaktadır. Kumandanlar astlarından daha yüksek ve âlim olmalıdır ilkesini benimseyen Mustafa, öğrenmeye istekli ve okuma tutkunudur. Bu tutkunluk sadece okuduklarını hızlıca tüketmek değil, okuduklarını eleştirerek değerlendiren, sentezleyen, önceki okuduklarıyla bütünleştiren şekildedir. Bütün bunlardan da düşünceye ulaşır. Mustafa’ya göre düşünüş biçimi zayıf, çürük, yanlış, sefih olan bir sosyal topluluğun bütün çabası boşunadır. İtiraf etmek zorundayız ki, bütün İslam dünyasının sosyal toplumlarında hep yanlış düşünce biçimleri egemen olduğu için, doğudan batıya kadar İslam memleketleri, düşmanların ayakları altında çiğnenmiş ve düşmanların esaret zincirine girmiştir.  Bu durumdan kurtulabilmek için aydınlarla halk arasında bir uyum sağlamak gerekir diye düşünür. Mustafa’nın tutku düzeyindeki okuma isteği alışkanlığa dönüşmüş; notlar, anı defterleri, kitap siparişleri ve özel kütüphane oluşturmaya kadar uzanmıştır. Kısaca Mustafa’nın okuma ve yazma faaliyetindeki başarısı, sınıfta farklı olmasını sağlamış, matematik dersindeki üstün başarısı bu öğretmenin dikkatini çekmiş ve Mustafa’ya “yetenekli, olgun, yaratıcı” anlamı olan Kemal adını vermiştir. Gelecekte Atatürk adını da alarak tarihe mal olacak Mustafa Kemal, askeri rüştiyenin ara sınıflarını derece ile bitirirken, son sınıftan da dereceyle, sınıf altıncısı olarak mezun olur. Mustafa Kemal Kuleli Askeri Lisesine gitme hazırlığı yaparken, askeri rüştiyedeki öğretmenlerinden Hasan Bey; daha iyi yetişmesi için Manastır Askeri İdadisine gitmesini önerir. Mustafa Kemal çok sevdiği, saydığı bu öğretmenini kırmaz, tavsiyesine uyarak Manastır idadisinde öğrenimine başlar. Okulun öğrencileri sadece Selanik Rüştiyesindekiler değil, Manastır bölesine bağlı Üsküp, İpek, İşkodra ve Yanya’dan gelen öğrenciler de vardır. Mustafa Kemal kısa sürede bunlara ve öğrenim şartlarına intibak eder. Bu sıradaki samimi arkadaşlarından Ömer Naci’nin edebiyat ve şiir merakı, Mustafa Kemal’de de başlayacaktır. Durumu fark eden öğretmeni Mehmet Asım Efendi, Mustafa Kemal’e “asker olmak istiyorsa şiirden uzaklaşması gerektiğini” söyler. Mehmet Asım Efendi Mustafa Kemal’in saygı duyduğu bir öğretmen olduğundan, Mustafa Kemal şiir ile ilgilenmemeye başlar. Askeri Lisenin ara sınıflarını da derecelerle bitiren Mustafa Kemal, bu okuldan sınıf ikincisi olarak mezun olur. Aslında sınıf birincisi ile not ortalaması aynıdır, kısaca sınıfta iki birinci vardır. Mustafa kemal Harp Okulu eğitimi için İstanbul’a gelir. Harp Okulunun ara sınıflarını dereceyle bitiren Mustafa Kemal, buradan sekizinci olarak mezun olmuştur. Sonra devam ettiği Askeri Akademinin ilk sınıfında öğrencilerin Derslerine çok iyi çalışmalarının yanı sıra memleketin idare ve siyasetinde fenalıklar olduğunun konuşmaya başladıklarını söyler Mustafa Kemal’i bir akşam Kazım Karabekir’in yakını İstanbul Boğazındaki köşküne davet eder. Davete icabet eden Mustafa Kemal o akşam köşkte yatılı kalmıştır. Köşke Mustafa Kemal ile birlikte bir Paşa da davet edilmiştir. Paşa Mustafa Kemal ile sohbetinde, ülkenin çok kötü yönetildiğini, ancak baskı rejiminden kurtaracak birilerinin de olmadığını söylediğinde Mustafa Kemal bir an tereddüt eder. Tereddüt, paşanın padişah ajanı olarak kendisinin ağzını yoklamak, fikirlerini öğrenmek olduğundandır. Ancak hemen kendini toparlar ve cesaretle Paşa’ya ülkeyi kötü durumdan kurtaracak bilinçli insanların var olduğunu söyler. Bu sözden çok etkilenen Paşa, evladım, sende çok bariz bir yetenek görüyorum. Allah seni daima başarılı kılsın der. Aslında Mustafa Kemal dahi özelliğini eğitimde göstermiş, bütün dâhilerde olduğu gibi sınıf sistemini benimseyen, özgürlüğünü, yeteneğini kısıtlayan eğitimin hiçbir kademesinde tam başarılı olmamıştır. Bu nedenle Harp Akademisi ara sınıflarını da dereceyle bitiren Mustafa Kemal, on üç kişilik son sınıftan beşinci olarak mezun olmuştur. Mustafa Kemal’in kültürel, düşünsel temellerinin eğitimle iyiden iyiye şekillenmeye başladığı anlaşılır.        
Arkadaş çevresi. Mustafa Kemal Selanik Askeri Rüştiyesindeyken tanışıp hayatının sonuna kadar da yanından ayrılamayacak kadar samimi olduğu arkadaşları; Nuri Conker, Salih Bozok, Fuat Buca’dır. Manastır Askeri İdadisindeki en samimi arkadaşı “Ömer Naci”’dir. Onun etkisi ile Mustafa Kemal şiire, edebiyata ilgi duymuştur. Harp okulunda, liseden tanıdığı Ahmet Tevfik ile de samimi olan Mustafa Kemal, önceden tanıdığı Lütfi Müfit Özdeş ile de yakın arkadaştır. Bunların dışında Ali Fuat Cebesoy, Arif Ayıcı, Hayri Tırnovacık, Kazım Karabekir, İsmail Hakkı Pars, Kazım İnanç, Kazım Özalp, Ali Fethi Okyar, Asım Gündüz de Mustafa Kemal’in arkadaşlarıdır. Samimi arkadaşlık Mustafa Kemal’in bir başka yönünü, ince ruhluluğunu ortaya çıkarırken; milli mücadele ile Cumhuriyetin kuruluşu ve bir ülkeyi yeniden oluşturmaya kadar giden ortak hareketi sağlayacak şekilde sağlam temele dayalı arkadaşları olmuştur. Samimi olacağı arkadaşları iyi gözlemlemiş, dostluğunu da hayatının sonuna dek sürdürmüştür.      
Mustafa Kemal’in Atatürk olmasında etkileşim, okuma ve okuduğunu pratiğe aktarma. Mustafa Kemal doğumundan ölümüne dek başta anne, baba ve kardeşleri olmak üzere, herkesle etkili iletişime girmiştir. Böylece hem kendisi etkilenmiş, hem de etkileşimdeki kişileri etkilemiş ve uzun süreli sağlam ilişki kurmuştur. Örneğin, okulda kurduğu arkadaşlıklar, milli mücadele ve sonrasında devam etmiştir. İlk Öğretimdeki öğretmeniyle etkileşiminde yenilikçi düşüncelerin temelleri atılırken, Harf İnkılabında kullandığı heceleme-okuma yöntemini buradan aktardığı bilinir. Mustafa Kemal Fransızca öğretmeniyle etkileşiminin, yabancı dil öğrenmesi kadar, kendi eğitim alanda da yansıdığını anlatır. Tarih bilinç ve kültürü oluşturarak bu alanda ufuk açanın tarih öğretmeni olduğunu söyler. Öğretmenlerle etkileşim Mustafa Kemal’de çağdaş toplum düşüncesinin temellerini atarken, tutum ve davranışlarındaki farklılıkla öğretmenlerinin dikkatini çekmiş; sosyal/siyasi bazı konularda görüş alışverişinde bulunmuşlardır. Düzenli, titiz ve kişisel bakımına dikkat eden bir kişi olmasında annesiyle, okuma isteğinde de babası ile etkileşimini yadsıyamayız. Mustafa Kemal’in okuma/öğrenme isteğinin tutku düzeyinde olmasının babasının bu yöndeki kıvılcımını içselleştirmesi, hayatının sonuna kadar da bunu benimsemesidir. Onun düşünce sistemini oluşturarak Atatürk olmasını sağlayan okuma şeklidir. O Alman, Japon komutanların hayatlarını okurken, kendini onların yerine koyarak okumaktadır. Okumaya başladığında, uyku, yemek gibi temel ihtiyaçlarını bile en alt düzeye indirir; bütün zamanı okumaya ayırır. Okumaktan gözleri yaşardığında, yanına ıslak bez alır, onlarla gözlerini kuruladıktan sonra ara ermeden okumaya devam eder. Okumak için fırsat yaratır, her gece yatmadan önce mutlaka okur; hatta seyahatlerde, savaş karargâhında çeşitli türden kitaplar okur. En çok okumalarını tarih, coğrafya, biyografi gibi sosyal bilimlerin askerlik, siyasal bilimlerle edebiyat alanlarında yapmıştır. Bunları hukuk, ekonomi, sosyoloji, din, dil, felsefe ve diğer bilimler izlemiştir. Çok dikkatle yaptığı okumalarında, önemli gördüklerini önem derecesine göre farklı renkli kalemlerle ya da önemli, çok önemli, mühim, çok mühim, dikkat, soru işareti simgesiyle belirtir. Sadece okumakla yetinmez, okuduklarını yetkin kişilerle tartışırdı. Mustafa Kemal kültür ve sanat savaşının kitapla olacağını belirtmiştir. Kitap siparişlerini kendi bütçesinden ödemektedir. Ayrıca Mustafa Kemal’in bu özelliğini bilen yerli ve yabancı birçok kişi; yazar, çevirmen, yayıncı tarafından kitap bağışlanır. Çankaya köşkünün projesi yaptırılırken, büyük bir çalışma masası ile özenle tasarlanan kütüphane ilk sırayı alır. Ancak kütüphane, kısa zamanda kitapları almaz olmuştur. Mustafa Kemal sadece okumakla yetinmemiş, okuduklarını pratiğe aktarmıştır. Daha öğrencilik yıllarında arkadaşları ile çıkardığı gazeteye yazı yazmaya başlamış; sonra “Minber”, “Hâkimiyet-i Milliye”, “Vakit” gibi gazetelere başyazı yazmaya devam etmiştir. Derlemeciler tarafından yayımlanmış konuşma, demeç, telgraf ve mektup, anı, günlük, notları hariç; kendi adıyla, başta Nutuk olmak üzere askerlikle ilgili yedi kitap; kendi adı olmasa da tamamı ya da bir kısmını onun yazdığı kabul edilen Geometri, Medeni Bilgiler gibi kitapları vardır. Okuma ile bilgi hazinesini genişleten Mustafa Kemal, insanlarla etkileşimiyle hem onlardan etkilenmiş hem onları etkilemiştir.    
Mustafa Kemal’in Atatürk olmasında, yaşadığı olaylardaki gözlemleri ve düşünürler etkilidir. O ülkesi ile dünyada olup bitenleri, düşünce akımlarını, yabancı dilden de yaptığı okumalarla takip etmiştir. Ayrıca hem öğrencilik hem görevi nedeniyle değişik yerlerde bulunması, buradaki farklı koşulları yaşayarak görme fırsatı vermiştir. Askeri tatbikat izlemek için gittiği Fransa ile askeri ateşe olarak görev yaptığı Bulgaristan deneyimi uygar Batı’yı tanımasını sağlarken; Trablusgarp deneyimi de Batı’nın öteki yüzünü, sömürgeci yanını tanımasını sağlamıştır. Onu etkileyip hayranlığını kazanan üç düşünür, insanlığı yüceltme, çağdaşlaşmayı esas alan Tevfik Fikret; vatan, hürriyet kavramlarını topluma mal etmek isteyen Namık Kemal; Türklüğü öne çıkaran Mehmet Emin Yurdakul’dur. Mustafa Kemal, ulusal benliğinin gururunu Mehmet Emin Yurdakul’un anlatımlarında bulduğunu söylerken; Namık Kemal’i Türk milletinin yüzyıllardan beri beklediği sesi olarak belirtmiştir. Tevfik Fikret’i özel sohbetlerde sık sık gündeme getirir. Ziya Gökalp’in Türk kimliğini koruyarak çağdaşlaşma düşüncesinden çok etkilenen Mustafa Kemal; Gökalp ile yetinmeyip, Gökalp’i etkileyen Emilé Durkheim’ın iki eserini Türkçeye çevirtmiş, eserlerinden birini Türkiye’ye getirterek orijinalinden kendisi okumuştur. Bunlarla birlikte Descartes ve Kant’ın akılcılık; Auuste Comte’un olguculuk anlayışlarından etkilenirken; Rousseau’nun toplum sözleşmesini bazı yerlerini işaretleyerek, Montesquieu’nün kanunların ruhunu ise bazı yerlerin altını çizerek dikkatle okumuştur. Mecliste Kanunların Ruhu’ nu okuduğundan gururla söz etmiştir. Sonuçta, Mustafa Kemal’in Atatürk olmasında yukarıda kısaca belirtilen sosyolojik birçok unsur etkili olmuştur.   

Yazarın Diğer Yazıları