TOPÇU,'ZAFERE YENİDEN ULAŞACAĞIZ'
ADD Fethiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Haydar Murat Topçu, 30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle bir açıklama yaptı. Yapılan açıklama da, 'Bütün bu ahval ve şerait içinde dahi umutsuzluğa kapılmıyoruz. Türkiye'nin kaynakları 95 yıl öncekinden çok daha zengin, gençleri daha bilinçli, yetişmiş kadroları daha güçlüdür. Bu zenginlikle yeniden zafere ulaşacağız' dedi
ADD Fethiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Haydar Murat Topçu, 30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle bir açıklama yaptı. Yapılan açıklama da, "Bütün bu ahval ve şerait içinde dahi umutsuzluğa kapılmıyoruz. Türkiye’nin kaynakları 95 yıl öncekinden çok daha zengin, gençleri daha bilinçli, yetişmiş kadroları daha güçlüdür. Bu zenginlikle yeniden zafere ulaşacağız" dedi. ADD Fethiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Haydar Murat Topçu,büyük zaferin 2. yılında Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından Dumlupınar'da yapılan konuşmayı hatırlatarak açıklamasına başladı. Topçu açıklamasında şu görüşlere yer verdi: “Meydan muharebesi, sadece karşı karşıya gelen iki ordunun çarpışması değildir. Ulusların çarpışmasıdır. Meydan muharebesi, ulusların tüm varlıklarıyla, bilim ve fen alanındaki düzeyleriyle, ahlaklarıyla, kültürleriyle, kısacası tüm maddi ve manevi güç ve erdemleriyle her türlü araçlarıyla çarpıştıkları sınav alanıdır…' Büyük Zaferin 2. yıldönümünde, zaferin kazanıldığı Dumlupınar’da yaptığı konuşmada ebedi Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk 95 yıl önceki başarımızı böyle anlatıyor. Birinci Paylaşım Savaşı sonrası dayatılan Sevr Anlaşmasını tanımayarak Mustafa Kemal Paşa önderliğinde kutsal bir mücadeleye giren Türk ulusunun, zaferini ilan ettiği andan itibaren ülkemizi yağmalama girişimleri hüsranla sonuçlanan emperyalistler, bu yenilgilerinin öcünü alma girişimlerine hiç ara vermediler. Nitekim Büyük Zaferi tescil eden Lozan Antlaşması sonrası Lord Curzon İsmet Paşa'ya bu emelini açık bir şekilde ifade etti. 15 Mayıs 1919 günü İzmir limanında kukla askerlerin üniformalarıyla başlayıp 9 Eylül 1922 tarihinde yine İzmir’de noktalanan macera artık başka araçlar kullanılarak sürecekti. Tekelleri, banka ve sigorta şirketleri, ajanları, TV kanalları, akıl hocaları, işbirlikçileri yeni savaşın araçları olacaktı. Türk ulusu “tüm varlıklarıyla, bilim ve fen alanındaki düzeyleriyle, ahlaklarıyla, kültürleriyle, kısacası tüm maddi ve manevi güç ve erdemleriyle” yeni ve bitmez tükenmez bir saldırıya hedef olacaktı. Bu tehlikeyi çok iyi bilen Atatürk “ Bundan sonra çok önemli zaferlere kavuşacağız. Ama bu zaferler süngü zaferleri değil, iktisat, bilim ve kültür zaferleri olacaktır” diyecek ve devrimleri gerçekleştirecek, devrimlerini Gençliğe Hitabe ve Bursa Nutku’nda açıkça belirttiği gibi gençliğe emanet edecekti. Doğaldır ki emperyalizmin hedefinde de devrimlerimiz, ulusal bağımsızlığımız ve çağdaş laik cumhuriyetimiz olacaktı." Topçu, "Ne acıdır ki 66 yıldır “dahili ve harici bedhahlar” aracılığı ile her geçen gün adım adım hedeflerine yaklaştılar. Bu sinsi saldırı 15 yıldır açıkça ilan edilerek bütün kalelerimize girilmesi noktasına getirildi. Şimdilerde 'inlerine gireceğiz' diye yırtınanlar 'ne istedilerse verdiler'. Sonuçta 30 Ağustos’un muzaffer ordusunun içine sızdırılmış hainleriyle Türk ordusuna darbe yapıp binlerce yıllık ordu geleneklerimizi yıktılar. Türk askerinin kafasına çuval geçirilmesine ses çıkarılmayarak atılan ilk adımlar, Silivri zindanına onlarca general, yüzlerce subayın doldurulması, yüzlerce şerefli subayın casusluk suçlaması ile yargılandığı sırada kozmik odalarına girilmesiyle sürdü. 'Şeyhler, dervişler, mensuplar' ülkesi olmayacağımıza inanırken, silahlı kuvvetlerimizin, adalet sistemimizin, polisin, eğitimin, sporun ve hayatın her alanının cemaat mensuplarınca ele geçirildiğini, cemaat imamlarınca yönetildiğini acı bir şekilde gördük. Büyük zaferden 95 yıl sonra böyle bir tablo ile karşı karşıya olmak acı verici. Daha acısı büyük Atatürk’ün bizleri bu konuda sarsacak şekilde uyarmış olmasına rağmen bu sonuca gelinmesi. Atatürk’ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış” politikasını küçümseyip, hatta alay ederek, “komşularla sıfır sorun” politikaları güdenler politik geleceklerini sıfırlamış, “stratejik derinlik” adına Ortadoğu’da emperyalizmin kazdığı çukura düşmüşlerdir. 'Bütün bu ahval ve şerait içinde dahi' umutsuzluğa kapılmıyoruz. Türkiye’nin kaynakları 95 yıl öncekinden çok daha zengin, gençleri daha bilinçli, yetişmiş kadroları daha güçlüdür. Bu zenginlikle yeniden zafere ulaşacağız. Bankalar, fabrikalar, limanlar, santraller, haberleşme, ulaşım, madenler, petroller, yine bizim olacak. Üniversiteler özgürce bilim üretecek. İşçilerimiz örgütlü, kadınlarımız özgür, çocuklarımız geleceğe güvenle bakacak. Yine biz kazanacağız. Türkiye tam bağımsız olacak.Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti."