- Haberler
- Kültür Sanat
- Sokak Fotoğrafçısı Erdoğan, 'Beni Fotoğraf Makinesiz Göremezsiniz'
Sokak Fotoğrafçısı Erdoğan, 'Beni Fotoğraf Makinesiz Göremezsiniz'
İstanbul'un keşmekeşliğinden kaçan ve 2017 yılında Fethiye'ye yerleşen sokak fotoğrafçısı Mithat Erdoğan ile sokak fotoğrafçılığı üzerine konuştuk.
Fotoğrafçılık eğitimi almasa da yüreğinden geldiği hisle fotoğraflarını çeken ve dikkatleri üzerine çeken bir isim Mithat Erdoğan. Hiç aklında yokken eşinin bir gün kendisine hediye ettiği fotoğraf makinesiyle fotoğrafçılığın dünyasına dalış yapıyor Mithat Erdoğan. Ancak dijital fotoğraf makinesinden çok analog fotoğraf makinesiyle tutkuya dönüşüyor ondaki fotoğraf çekme aşkı.
FRT TV’de hafta içi her sabah yayınlanan ve Selin Bayraktar Köktener ile Hülya Kulalı’nın sunduğu Bi Sabah 1 İnsan Programının konuğu Mithat Erdoğan’dı. Moderatör Hülya Kulalı’nın sorularını cevaplayan Sokak Fotoğrafçısı Mithat Erdoğan, fotoğrafçılığa dair merak edilen soruları yanıtladı.
Sizi tanıyabilir miyiz?
İsmim Mithat Erdoğan. 1984 Adana doğumluyum. İ.Ü. İktisat bölümünden mezun olduktan sonra 10 sene kadar uluslararası bir mali danışmanlık şirketinde vergi denetçisi & vergi danışmanı olarak görev aldım. 2017 Kasım ayında işimden istifa edip Fethiye’ye, Kayaköy’e yerleştim. O zamandan beri de kendi ofisimi açtım ve vergi denetimi ve vergi danışmanlığı hizmeti veriyorum.
“BENİ FOTOĞRAF MAKİNESİZ GÖREMEZSİNİZ”
1) Fotoğraf çekmeye ne zaman başladınız? Bu konuda eğitim aldınız mı?
Fotoğraf çekmeye 2015 yılında başladım, daha sonra 2016 yılında Analog Fotoğraf makineleri ile fotoğraf çekmeye başlayınca fotoğrafa, özellikle sokak fotoğrafçılığına olan ilgim bir hayli arttı ve şu anda beni fotoğraf makinesiz göremezsiniz, her gün muhakkak yanıma fotoğraf makinemi alırım.
2) Neden Sokak fotoğrafçılığı? Sokak fotoğrafçılığından ne anlamalıyız?
Sokak fotoğrafçılığı insanlığı ya da belirli bir kitleyi sosyolojik açıdan incelediği gibi aynı zamanda günümüzün görsel dokümantasyonunu da oluşturuyor. Bu bağlamda yaşadığımız tarihin görsel kaydını tutmakla birlikte olayları ve toplumları derinlemesine inceliyor.
Benim için de bir nevi şahsi görsel günlüğüm diyebilirim. Sinemaya olan tutkumun ve sevgimin de beni fotoğrafçılığa yönelttiğini söyleyebilirim.
Her ne kadar adında “sokak” olsa da ben sokak fotoğrafçılığının sadece sokakta olmayacağı kanaatini taşıyanlardanım. Herhangi bir mekân gözetmeksizin insanların halini – durumunu belgeleyen, günlük hayat ve yaşantılarını aktaran bir fotoğrafçılık türü aslında.
Hatta içinde insan olmadan da insan yaşantısı ve durumu ile ilgili bilgi veren herhangi bir fotoğraf sokak fotoğrafı adı altında tanımlanabilir.
“FOTOĞRAFÇILIK BECERİLERİNİZİ GELİŞTİRMENİZ MÜMKÜN”
3) Türkiye’de fotoğrafçılığa olan ilgi nasıl? Üniversitelerde Fotoğrafçılık bölümü var. İyi bir fotoğrafçı olabilmek için bu yeterli mi?
Aslında son dönemde fotoğrafçılığa olan ilgide ciddi bir artış söz konusu ama tabi instagram’da insanların çektikleri selfieler, yedikleri yemeklerin, ya da yaptıkları tatilde ne kadar keyif aldıklarının göstergesi olan fotoğraflardan bahsetmiyorum. O kısım bana biraz statü endişesi ve varoluş mücadelesi gibi geliyor zira.
Belirli estetik, sanatsal ya da bilgi-belge minvalinde kaygılar içererek çekilen fotoğraflarda da artışlar söz konusu ve ülkemizde birçok yetenekli fotoğrafçı mevcut. İyi fotoğraflar çekmek için fotoğrafçılığın eğitimini almak tabi ki önemli ama kendi kendini eğiterek, bol bol fotoğraf çekip, diğer fotoğrafçıların işlerine bakıp, bol bol sergi gezip film izleyerek hatta müzik dinleyerek fotoğrafçılık becerilerinizi geliştirmeniz ve iyi bir fotoğrafçı olmanız mümkün.
Yani iyi bir fotoğrafçı olabilmek için sadece üniversitelerdeki fotoğrafçılık bölümlerinden mezun olmak şart değil bence.
4) İyi bir fotoğraf çekebilmek için ‘iyi bir fotoğraf makinesi’ olması mı gerekir?
Ekipman konusunda da günümüzde çok fazla imkân mevcut. Hepimizin cebindeki akıllı telefonlar zamanının büyük fotoğrafçılarının kullandıkları ekipmanlardan geri kalır seviyede değiller. Akıllı telefonunuzla rahatlıkla sokak fotoğrafçılığı yapabilirisiniz.
Ben şahsen daha çok analog (filmli) fotoğrafı tercih ediyorum ama dijital fotoğraf ekipmanlarımı ve akıllı telefonumu da kullanıyorum sokakta fotoğraf çekerken.
Fotoğrafçılıkta iyi bilinen bir deyiş vardır; “En iyi fotoğraf makinesi, o an yanında olandır” diye. Dolayısıyla ekipmanın önemini her ne kadar yadsımasam da Yanınızda sürekli fotoğraf çekebileceğiniz bir akıllı telefon olması da sizin sokak fotoğrafı çekmenize olanak sağlayacaktır prensip olarak.
Ayrıca yine Ara Güler’in dediği gibi ; “En iyi makina en iyi fotoğrafı çekseydi en iyi daktiloya sahip olan da en iyi romanı yazardı.” Yaşar Kemal’e mükemmel bir daktilo da verseniz, sıradan bir kurşun kalem de verseniz İnce Memed serisini yazacaktı neticede, olaya böyle bakmak lazım.
Ekipman önemli değil demiyorum, yanlış anlaşılmasın ama, olay sadece iyi ekipman değil, bunun altını çizmek mühim bence.
5) Fotoğraflarınıza baktığımız zaman insan unsuru ağırlıklı ama fotoğraflarınız da genelde hangi unsurların olmasına dikkat ediyorsunuz?
Ben sanırım sizin de belirttiğiniz gibi insan unsuru ağırlıklı fotoğrafları daha çok tercih ediyorum ve çekmeyi seviyorum fakat sokak fotoğrafçılığında da bir sürü farklı yaklaşım mevcut. Farklı fotoğrafçılar farklı yaklaşımlar sergilemişlerdir ama
Candid dediğimiz tür; sokakta ya da yaşam alanlarında insanları haberleri olmadan çekmek. Bunun bazı dezavantajları olabiliyor tabi ki. İnsanların hepsinin fotoğrafı çekildiğinde verdiği tepki farklı olabiliyor. Ben o yüzden genelde habersiz olarak birinin fotoğrafını çektiysem sonrasında gidip bu durumu söylüyor ve fotoğrafı gösteriyorum, hatta isterlerse kendilerine mail atabileceğimi belirtiyorum.
Sokak portreleri; bu tarzda da yine ister insanlara haber verip poz verdirerek istersek de yine haberleri olmadan portrelerini çekmek söz konusu.
Şehir Portreleri İnsanların çevrelerine etkileri ya da o çevre ile kurduğu etkileşimi göstermek açısından güçlü bir konu olan bu tarzda da insan topluluklarını içerecek şekilde şehir portrelerinin çeklimesi.
Sosyal belgesel İnsanları, hayatlarını ve çevreleriyle olan etkileşimlerini derinlemesine inceleyen dalı diyebiliriz sosyal belgesel için. Genelde seri fotoğraflardan oluşur ve insanlığın durumu ile ilgili ayrıntılı bir hikâye anlatır. Çoğu durumda konu ile iletişime geçmek gerekebilir ve onların hayatlarını daha iyi aktarabilmek adına yaşamlarının derinlerine inmek gerekebilir.
Juxtaposition/yanyana koyma/çakıştırma/üst üste bindirme/jukstapozisyon Sokak fotoğrafçılığında sıkça kullanılan ve sürreal sonuçlar elde etmemizi sağlayabilen bir teknik. Sahip olduğunuz objektifin de neden olduğu bozulmayı da kullanarak arka ve ön plandaki konuları üst üste bindirerek farklı kompozisyonlar elde edebildiğimiz bir yaklaşım. Bu tarz başarılı bir şekilde uygulanırsa ortaya, şaşırtıcı, gerçek dışı bazen de komik kareler ortaya çıkarıyor.
6) Bugün çekilen bir fotoğraf 30 sene sonra çok kıymetli olabiliyor. Fotoğraf ‘tarihin hafızasıdır’ diyebilir miyiz?
Fotoğraf icadından bu yana belgeleme ve hikâye anlatma aracı olarak kullanılmıştır. Dünya Tarihi’ndeki sayısız olayın insanlara aktarılmasında görsel bir belge olarak önemli bir işleve sahiptir. Dolayısıyla evet, bence de fotoğraf “tarihin hafızasıdır” diyebiliriz.
7) Fotoğrafçılarda genelde ‘bakmak ile görmek’ düşüncesi hakimdir. Herkes bakar ama herkes göremez mi?
Aslında bu “bakma ve görme” meselesi biraz yetenek ve içgüdü, biraz da alıştırma yapma ile ilgili bir şey. Sürekli fotoğraf çeken birisiyseniz sokakta ayağınıza giydiğiniz rahat bir çift ayakkabı ve dikkat çekmeyecek koyu renkli kıyafetlerle kalabalığa karıştığınızda ve sürekli dolaştığınızda bir süre sonra nerede güzel ışık var, nerede enteresan bir an yakalama ihtimali daha yüksek vs. gibi içgüdüleriniz alıştırma yapma ile de gelişebiliyor. Ama sizin az evvel sorduğunuz üzere fotoğrafçılık ya da herhangi başka bir görsel sanat dalında, hatta mimarlık eğitimi almış insanlar bu konularda daha avantajlı olabiliyorlar. Fakat dediğim gibi sürekli fotoğraf çeker ve sokakta foto yürüyüşleri yaparsanız bir süre sonra bu “bakma – görme” meselesi zaten oturacaktır diye düşünüyorum.
8) Fotoğraflarınızı çekmeden önce bir hazırlık aşaması oluyor mu? Yoksa ‘anı’ yakalamayı ı tercih ediyorsunuz?
Sokak fotoğrafçılığı için herhangi bir hazırlık yapmıyorum diyebilirim, sadece kafamda belli bir konsept varsa ona göre hazırlanabiliyorum. 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü ya da 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı etkinliklerini fotoğraflayacaksam plana programa ve gerçekleşecekleri saatte ışığın durumuna bakarak ona göre hazırlanabiliyorum. Hatta bu yaz FRT TV’nin de yardımı ile Seki’deki Yağlı Güreş Turnuvasını güreş sahasının içine girerek fotoğraflama imkânım oldu. Bu olaydan evvel güreş ve kuralları ile ilgili, turnuva ile ilgili vs. bilgi toplamış ve yanıma ona göre ekipman almıştım.
9) Bu konuda yeni başlayanlara ne gibi tavsiyeleriniz olur?
Bu konu ile ilgili olarak da Magnum Fotoğraf Ajansının kurucularından ve Dünya’nın en iyi fotoğrafçılarından Henri Cartier-Bresson’un çok güzel ve meşhur bir sözü vardır. Kendisine; “çektiğiniz en kötü fotoğraflarınız hangileridir?” diye sorulduğunda; ““İlk on bin fotoğrafınız en kötü fotoğraflarınızdır” diye yanıt veriyor. Yani fotoğrafçılıkta da alıştırma yapmanın önemi çok fazla.
Bunun dışında sürekli ekipman almak yerine fotoğraf ve hatta diğer başka görsel sanatlar ile ilgili vs. kitaplar satın almak, beğendiğiniz fotoğrafçıların fotoğraflarına bakmak, bol bol film izlemek, sergilere gitmek, müzik dinlemek bile sizin kendi tarzınızın oluşmasına yardımcı olacak ve daha iyi fotoğraflar çekmenizi sağlayacaktır bence.
10) Fethiye, fotoğraf çekmek için yeterli doneye sahip mi?
Buraya taşınmadan evvel 15 sene kadar İstanbul’da yaşadım, İstanbul tabi ki sokak fotoğrafçılığı için çok uygun bir şehir ama Fethiye’deki 2 yıllık yaşamımdan sonra Fethiye’nin de sokak fotoğrafçılığı için çok uygun bir yer olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. İnsanlar çok sıcakkanlı ve turistik bir yer olduğu için turist sezonu boyunca İstanbul’u aratmayacak bir sosyokültürel mozaik mevcut oluyor ki bu da fotoğraf çekmek için çok ideal bir durum. Bölgenin fiziksel olarak ne kadar güzel olduğunu da hesaba katınca Fethiye, fotoğraf çekmek için fazlasıyla yeterli doneye sahip diyebilirim.
11) Fotoğraflarınızı sosyal medya üzerinden de paylaşıyorsunuz. Sosyal medyanın fotoğraf üzerinde nasıl bir etkiye sahip?
Sosyal medya az evvel bahsettiğim, “ilham alma” konusunda çok faydalı bir kaynak. Binlerce iyi fotoğrafçının muhtelif tarzlarda çekmiş olduğu fotoğraflar elinizin altında. Siz de bir sosyal medya hesabı açarak belli bir komuniteye dahil olabiliyor, insanlardan fotoğraflarınızla ilgili yapıcı geribildirimler alabiliyorsunuz. O yüzden bence doğru kullanıldığı takdirde sosyal medyanın fotoğraf üzerinde olumlu bir etkiye sahip olabileceğini söyleyebilirim.
12) Beğendiğiniz, takip ettiğiniz fotoğrafçılar var mı?
Henri Cartier Bresson, Bruce Gilden, Robert Frank, Joel Meyerowitz, Matt Stuart, Martin Parr, Alan Schaller gibi yabancı fotoğrafçıların yanı sıra;
Yıldız Moran, Ara Güler, Lütfü Özkök, Seval Alkan, Serkan Tekin, Kerem Nasipoğlu, Aslı Alaş Gönen, Engin Güneysu gibi yerli fotoğrafçılar da var hayran olduğum
13) Fotoğraflar çekerken hangi ekipmanları kullanıyorsunuz?
Aslında en büyük tutkum analog (filmli) fotoğraf makineleri ile fotoğraf çekmek, elimde toplam 5-6 adet farklı analog fotoğraf makinesi mevcut. Fakat film fotoğrafçılığı giderek pahalı bir hobi halini aldığından 2 adet dijital fotoğraf makinem de var ve muhtelif lenslerim mevcut. Öte yandan, dediğim gibi akıllı telefonumla da sokak fotoğrafı çekiyorum.
Zoom lensler yerine sabit lensler ile fotoğraf çekmek başlangıç aşamasında gözü eğitmek için çok faydalı olacaktır, o yüzden başlangıç seviyesi bir makine edinip ona da makul bir fiyata sabit bir 50 mm portre lens alarak fotoğraf çekmek başlangıç aşamasında yeterli olacaktır diye düşünüyorum.
14) Sokakta fotoğraf çekerken karşılaştığınız zorluklar neler? Bu zorluklar karşısında sizin tepkiniz, çözümünüz ne oluyor?
Fethiye’de daha az karşılaştığım bir durum bu ama İstanbul’da iken fotoğrafı çekilen insanlardan ters tepkiler aldığım ya da gidip çekmek için izin istediğimde reddedildiğim oluyordu. Bir kere de Eminönü’nde bir döner ustasından neredeyse dayak yiyecektim ama diğer esnaflar geldi ve ortamı sakinleştirdi.
Bunun çözümü mümkün olduğu kadar güler yüzlü olmak ya da bazen turist gibi giyinip elinize bir harita alarak sanki turistik fotoğraflar çekiyor gibi yapmak olabiliyor. Ama insanlarla iletişime geçmek en faydalı çözüm tabi ki. Niyetinizin kötü olmadığını anladığında çoğu insan fotoğrafının çekilmesinden hoşnut kalıyor zaten.
16)Fotoğrafçılığın yanında müzisyensiniz de.. Çeşitli müzik aletleri çalıyorsunuz ve şarkı söylüyorsunuz. Müziğe olan ilgi nereden geliyor?
Müzisyenim demek çok iddialı olur, öyle demeyelim de… Müzik dinlemeyi çok ama çok seven birisi olarak, bateri ve ukulele çalıyor ve şarkı söylüyorum. Fethiye’de 4 arkadaş bir araya gelip haftada bir gün stüdyoya girerek kendimizi eğlendiriyoruz hatta, onun dışında evde vaktim olduğunda da ukulelemi alıp çalmayı ve şarkı söylemeyi seviyorum. Müziğe olan ilgim çocukluğumdan beri vardı, nereden geldiğini ben de tam olarak bilmiyorum.
17) Son olarak neler söylemek istersiniz?
Fotoğraf çekmek isteyenlere;
- Fotoğraf makineniz her zaman elinizin altında olsun: Unutmayın ki “en iyi fotoğraf makinesi daima yanınızda olandır”.
- İnsanlarla iletişime geçmekten korkmayın. Göz kontağı kurmak, fotoğraf çektikten sonra fotoğrafını çektiğiniz kişiye gülümsemek, teşekkür etmek ve hatta çektiğiniz kareleri göstermek daima ortamdaki buzları eritir.
- İnsanları çekmekten korkmayın, fakat başınızı da belaya sokmayın ve bu gibi durumlardan kaçının. Sağlığınız çekeceğiniz karelerden daha önemli bunu unutmayın.
- Kendinize uygun ekipmanı seçin ve fazlasından kurtulun. Aynı objektifle çalışmak tarzınızın oluşmasında yardımcı olacaktır, gene de diğer açıları da deneyimleyebilirsiniz.
- Bol bol usta fotoğrafçıların fotoğraflarını inceleyin ve gerekirse öğrenmek için onları taklit edin.
- Bol bol çekin.
- Kendinize projeler çıkarın.
Süper.Başarılarının devamını dilerim.