Sağlıkta Dönüşüm: 'Hayat Kurtaran'dan Şiddet Kurbanı'na!
Türkiye'de hastane, ASM, hekim ve sağlık çalışanı sayısının halen yetersiz olması, hasta sayısının her geçen gün artış göstermesi ve buna karşılık ısrar edilen yanlış sağlık politikaları sağlık sistemini çıkmaza ve çöküşe sürüklüyor. Sağlık sistemindeki aksaklıkların nedeni olarak sağlık çalışanlarının hedef gösterilmesi, sağlıkta şiddeti doğuruyor. Birlik ve Dayanışma Sendikası, 'Sağlık'ta Dönüşüm'ün sonuçlarına dikkat çekerek yetkilileri göreve çağırıyor.
Birlik ve Dayanışma Sendikası, “Sağlık’ta Dönüşüm”ün getirdiği ortam ve koşulların hastalar ve sağlık çalışanları için güvenli olmadığını, giderek daha da tehlikeli hale geldiğini belirtti. Sendika adına açıklamada bulunan Birlik ve Dayanışma Sendikası Genel Başkanı Dr. Derya Mengücük, “Neredeyse her hastane, ASM, nitelikli ve gerekli sağlık hizmetinden yoksun bırakıldığı için bir kısır döngü içinde oradan oraya koşturan, randevu avına mahkum edilmiş, muayene süresi çalınmış hastalardan, çözüm bulamayınca yeniden eklenen hastalardan, artan kalabalıktan, uzayan kuyruklardan geçilmiyor. Bu çağdaş, bilimsel ve insanca bir sağlık hizmetinin göstergesi olamaz “ diye konuştu.
“Sağlık’ta Dönüşüm”ün neden olduğu ortam ve koşullar bilimsel, çağdaş ve insan odaklı sağlık hizmetinden çok uzak””
Dr. Derya Mengücük, yetkililere seslenerek, “Tedavi olmak, iyileşmek, sorunun ne olduğunu bilmek, en doğal hak olan sağlık hakkını kullanmak için gelinen sağlık kurumları, hastaneler, aile sağlığı merkezlerinin sessiz, sakin, huzurlu ve güvenli olması beklenir değil mi? Sağlık gibi hayati ve paha biçilemez bir durum söz konusu ise hem hastalar hem çalışanlar için insanca ortamlar ve koşullar olması istenir değil mi? “Sağlık’ta Dönüşüm”ün getirdiği ortam ve koşullar ise bunlardan çok uzak. Hasta çok, hekim az, sağlık çalışanı istihdamı yetersiz olunca, çözümü ek randevu vermek, randevusuz baktırmak sanan bir sağlık yönetimi ile hekim ve sağlık çalışanları tıbben, hukuken ve insani olarak uygun olmayan bir iş yükü ve sorumluluk ile karşı karşıya bırakılıyor. Gerçeklerden uzak sağlık reklamları ile hayali bir sağlık sistemi ile övünülürken sistemin (sistemsizliğin) tüm sorunlarının sebebi, “günah keçileri” haline gelen sağlık çalışanları olarak görülüyor.” dedi.
“Hekimler ve sağlık çalışanları tüm aksaklıklara rağmen görevlerini yerine getiriyor”
Sağlığı korumak ve sağlığına kavuşmak için yaşanan bu kadar zorluk, aksama, gecikme ve yetersizliğin tek nedeni poliklinikteki veya acil servisteki doktor, ameliyathanedeki hemşire, aile sağlığı merkezindeki ebe, laboratuvardaki laborant, röntgendeki teknisyenin olmadığını söyleyen Birlik ve Dayanışma Sendikası Genel Başkanı Dr. Derya Mengücük, “Hekimler ve sağlık çalışanları, sadece ilan edilen sağlık sistemi gelişmişliğinin, sağlık alanına yapılan yatırımların gerçek ve işe yarar olmadığı anlaşıldığında, yaşandığında karşınızda gördüğünüz ve aslında tüm bunlardan kendileri de mağdur olanlardır. Gerçek sorumlu ve muhataplar oralarda değildir. Hekimler ve sağlık çalışanları tüm bu yetersizlik, aksaklık, uygunsuzluk ve hukuksuzluğa rağmen sağlık sorumluluğunu yerine getirmeye, sorunlarla baş etmeye çalışıyor. Bu sırada ne yazık ki tehdit, hakaret, darp, bıçaklanma, vurulma, öldürülme şeklinde sözlü veya fiziksel saldırıya uğruyor. Son haftalarda yine pek çok şiddet olayı yaşandı. Parmakları, burnu, kolu kırılan, saçları yolunan, hamile haliyle tekmelenen meslektaşlarımız oldu. Acil servis hekimlerine toplu saldırı, hastane girişlerinde silahlı çatışmalar yaşandı. Hekimler, sağlık emekçileri “hayat kurtaran” dan “şiddet kurbanı”na dönüştürüldü.” dedi.
“Can güvenliği tehlikesi devam ettiği sürece hiçbir reform çözüm olamaz!”
Sağlık’ta can güvenliği tehdidi ve tehlikesi devam ettiğine dikkat çeken Dr. Derya Mengücük, bu tehlikenin devam ettiği sürece hiç bir reformun, ne renk olursa olsun, çözüm olamayacağını belirtti.
Mengücük, “Şiddeti besleyen sağlık uygulamaları, aşırı iş yükü, ekonomik zorluklar yanında baskı ve mobbing ile idari şiddet de sağlık çalışanlarını tüketiyor. Genç hekimler çaresizlik ve çözümsüzlük nedeniyle yaşamlarına son veriyor. Yurt dışına göç giderek artıyor. Şiddetin temelinde yatan, şiddete yol açan durum ve sorunlar devam ettiği sürece toplum sağlığı ve geleceği için de tehlike oluşturuyor. Sağlık Bakanlığı ve tüm idari, siyasi yetkili ve sorumlular halen şiddeti ciddiyet ve kararlılıkla ele alıp çözmek niyetinde değiller. Etkin ve gerçek yaptırımlar yerine sözde kalan önlemler yeterli olmuyor. Beyaz kod istatistiklerini hesaplamak ki bildirilmemiş olaylar nedeniyle gerçek sayıları yansıtmıyor, çözüm sunmuyor.” diye konuştu.
“Sağlık Bakanlığı, gerekli tedbirleri uygulamalıdır”
Ceza Kanunu’nda “ Sağlık kurumlarında sebep olunan her türlü sözel, fiziksel şiddet fiili 3 katı ve para cezasına çevrilemez halde cezalandırılır” şeklinde bir hüküm, pek çok ülkede yüksek mesleki risk taşıyan sağlık çalışanları için geçerli hale getirilmiş, caydırıcı olmuştur diyen Mengücük, “Artırılmış güvenlik önlemleri, sağlık kurumlarına silah, bıçak gibi aletlerin sokulmasının engellenmesi, her türlü şiddet olayının zorunlu idari bildirimi gibi tedbirlerin uygulanması zor değildir. Sağlık Bakanlığı, bu konuda açık ve net tutumunu belirlemeli ve ödün vermeden uygulamalıdır. Kendi çalışanlarını “insanlığı” arama, bulmaya yönlendirmek yerine
“Şiddet ve sağlık” kelimelerinin yan yana olmasının insanlık dışı olduğunu kabul etmeli, çalışanlarının can güvenliğini sağlama görevini yapmalıdır. Bilim ve tıbbi normları esas alan, insana ve hastaya değer veren, toplum sağlığını önemseyen bir sağlık sistemi anlayışı ve isteği olsaydı, bu boyutlara ulaşan şiddet sorununun çözümü için bizlerin talebi ve tepkisine gerek kalmadan müdahale edilirdi.” diyerek yetkililere seslendi.