Ruhsat alma süreci hızlandırılmalı
Mimar Mühendisler Odası Fethiye Temsilcisi Günay Solak, FRT Televizyonu'nda Erdoğan Cankuş'un hazırlayıp sunduğu Pozitif Düşünce programında deprem ve Fethiye üzerine genel bir bakış gerçekleştirip, Fethiye yapı stok'u üzerine genel değerlendirmelerde bulundu. Mimar Mühendisler Odası Fethiye Temsilcisi Günay Solak, ilgi ile izlenen programda yasaların net bir dille yazılmadığını ifade edip, özellikle yasaların yeniden ele alınması gerektiğini vurguladı.
FRT TV’de yaklaşık 3 buçuk saat süren programda Jeofizik Mühendisi Engin Erçetin, İnşaat Mühendisleri Odası Fethiye Temsilcisi Levent Çimen, Belediye Meclis Üyesi ve İnşaat Mühendisleri Odası Muğla Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Melek Gözde Gürsoy Hoşafçı ile Erdem Yerbilimleri Limitet Şirketi Sahibi Jeoloji Mühendisi Mehmet Ali Yavuz’un da İzmir depremi ve Fethiye değerlendirmelerinin de geniş yer verildiği programda soruları cevaplandıran Günay Solak, mimarlığın deprem gerçeğindeki yeri ve öneminden, yasalarımızın deprem konusundaki yeterliliği, yapım aşamasında binaların denetimindeki yeterlilik, imar afları ile yasallaşmış binalardaki tehlikeler, yapım sonrası yapılan tadilatlar, müteahhitlik yetkilendirmesinde aranması gereken şartlar, Fethiye ve Seydikemer ilçelerinde bina yapımında kullanılan malzemelerin yeterliliği, kentsel dönüşüme dair yapılması gerekenler, kamu binalarının durumu ve kaçak yapılaşma ile ilgili alınması gereken önlemler ve pek çok soruya cevap veren Mimar Mühendisler Odası Fethiye Temsilcisi Günay Solak, “Fethiye’de bina envanterlerinin mutlaka çıkarılması gerektiğini, olası depreme karşı sorumlulukların ve yasaların mutlaka daha iyi uygulanması gerekir” diye konuştu.
Pandemi döneminde, Fethiye ve Seydikemer ilçelerine başta İstanbul olmak üzere büyükşehirlerden aşırı talep olduğuna dikkat çeken Günay Solak, “İnşaat talebinde bulunanlar, ruhsat almada karşılaştıkları zorluklar nedeni ile yılgınlık geçiriyor. Ruhsat alma süreci hızlandırılmalıdır” dedi.
YÜKSEK KATLI BİNALAR YOK
Günay Solak, “Seydikemer ve Fethiye için en büyük şans, yüksek katlı binaların olmayışıdır. Burada önemli olan inşa edilen yapıların malzeme kalitesi, projeleri ve yönetmeliklere uygun yapılıp yapılmadığı, binaların inşasından sonra üzerine eklemelerin yapılmadığı gibi konulardır. Vatandaşlarımızın mühendis, mimar ve yasalar ile barışması gerekiyor. Yasalar ve yönetmeliklerde mühendis ve mimarların etkisinin daha fazla olması gerektiğini söylüyoruz ama sesimizi duyan olmuyor. İnsanlar ihtiyaçlarını giderebilmek için binalarına proje ve eklerine uymayan ilaveler yapıyor. Böylece sağlıksız binalar oluşturuluyor. Bölgemizde en çok şikâyet ettiğimiz konu, biz mimarların yaptığı projeler dışında yapılan ilavelerdir” dedi.
RUHSAT ALMA UZATILIYOR
Bir inşaat yapmak isteyenlere üç aydan önce ruhsat verilmediğini ifade eden Günay Solak, “Bir ruhsat için ortalama 3 ay geçiyor. Bir inşaatın ruhsat alım süreci, yapım süresinden fazla olmamalı. Çünkü insanlar bir işe başladıkları zaman en fazla enerjilerini, işe karar verdikleri anda hissediyorlar. İnsanlar bize geldikleri ilk dönemde çok heyecanlı oluyorlar. İnsanlar hemen 1 ayda ruhsat alıp inşaata başlayacaklarını düşünüyorlar. Ruhsat süresi uzadıkça bu kez ‘keşke bu şekilde düşünmeseydik, bu işe girişmeseydik’ diyorlar ama sonuç itibariyle ruhsat alma aşamasından sonra insanlar yeniden heyecan duyuyor. Özellikle pandemi sürecinden itibaren inşaat talepleri çok fazlalaştı. Galiba insanlar büyükşehirde yaşamanın zorluklarını da fark ettiler. Böyle sakin yaşayabilecekleri, temiz ve nezih yerler arıyorlar, Seydikemer ve Fethiye bu kriterler için bulunmaz bir nokta. Pandemi süreci boyunca bölgemiz inşaat sektöründe oldukça faal bir hale geldi. O yüzden biz belediyeler ile ruhsat alma konusunu sürekli konuşuyoruz. Ruhsat alma sürecini nasıl hızlandırabiliriz, neler yaparsak olumlu sonuç alabiliriz? diye istişareler halindeyiz. Çünkü bu sürecin uzaması belediyeler açısından da çok sıkıntılı” diye konuştu.
LEJANT HÜKÜMLERE MÜDAHALE OLUYOR
Günay Solak, “Mühendis ve mimarlar bu konular ile ilgilenmeyip, kendi teknik konularına daha fazla enerji harcarsa daha sağlıklı daha, daha yaşanılabilir mekânlar üretmeye başlayacaklardır. Biz mimarlar ve inşaat mühendisleri olarak çizim yapmaktan, insanlara projelerimizi anlatmaktan çok keyif alan insanlarız. Vatandaşlar yapılarının nasıl daha sağlıklı olabileceğini bizlerle görüşmeli. Bizler projemizi oluştururken, insanların ne gibi şeylere ihtiyaç duyduklarını tespit etmemiz lazım. Fethiye’nin, Seydikemer’in, Ankara’nın ve İstanbul’un yaşam gerçekleri farklıdır, her bölgenin kendisine göre bir yaşam gerçekleri var. Son dönemler ülkemizdeki plan hükümleri aynı olmaya başladı. Önceden bizim lejant hükümlerimiz vardı. Bu hükümlerimize çok fazla müdahaleler oluyor. Örneğin yasalar bizleri daha fazla sağlam bina yapmaya teşvik ediyor, ama bizim yasalarımızda öyle konular var ki… mesela taşıyıcı sistem ile yapılan yapılar emsale dahil edilerekten, ‘sanki sağlam yapmazsanız emsale dahil olmayacak, sağlam yaparsanız emsale dahil olacak’mış gibi anlayışa sevk ediliyor. Yani taşıyıcı sistem alanında olursa emsale dahildir, taşıyıcı sistemle yapılmazsa sökülür- takılır malzemeler ile yapılırsa emsal dışında. Emsal dediğimiz olay şudur: Bir parselin yapılaşma hakkı, kullanılabilirlik hakkıdır. Böyle olunca da insanlar haliyle taşıyıcı sisteme bağlı olarak yaptığında kullanım alanından feragat edeceği için ya yapmama yoluna gidiyorlar ya da yaptıktan sonra değiştirme yoluna gidiyorlar. Örneğin binalar ile ilgili depremde sağlıklı olması için bodrum katı yapılması önerilir ama bu konuda teşvik edici bir çalışmalar yok. Yasalarımız kesinlikle yeniden ele alınmalı. Bölgelere göre yasalar oluşturulmalı. Fethiye’deki çoğu binalarda bir çatı arası kullanımı gerçeği vardır. Böyle bir gerçek varken, bunu yasal bir düzenlemeye almayıp bu konuları boş bırakıp daha sonra bir mühendislik kontrolünün altına almadığımız sürece insanlar kendi kafalarına göre iş yapıyorlar. Bu da en başta görüntü kirliliğine neden oluyor” dedi.
ÇATI ARASI GERÇEĞİ
Fethiye ve Seydikemer’de yapılan binalarda önemli bir tespiti gündeme getiren Günay Solak, “Fethiye’de yüzde 80 çatı arası kullanımı varsa bunun yüzde 10’u yasaldır. Böyle bir yaşam gerçeğinin olduğunu herkes kabullenmek zorunda… İnsanlar çatı arasını bir şekilde kullanıma açıyor. İmar barışı ile bunların hepsi yasallaşmış durumda. Çatı araları ile ilgili böyle bir sorunumuz olduğunu masaya yatırıp, çözmek için elbirliği ile çalışmamız gerekiyor. Nedendir bilmiyorum, bizim yasalarımız net bir dil ile yazılmıyor. Yoruma açık o kadar konu var ki… Ben okuyorum farklı algılıyorum, başkası okuyor farklı algılıyor. Doğrusunun ne olduğunu öğrenmek için de bu işleyiş, bürokrasi de zaman alıyor” diye konuştu.
DENETİMLER NE DERECE İYİ YAPILIYOR
Yapım aşamasındaki binaların ne derece iyi yapıldığını da sorgulayan Günay Solak, “Yapım aşamasında binaların denetimindeki yeterlilik kâğıt üzerinde gayet yeterli gözüküyor ama uygulamada kâğıt üzerindeki gibi yapılıyor mu yapılmıyor mu çok tartışma konusu. Ruhsat alırken her binada şantiye şefi bulunma zorunluluğu var, ama bu şantiye şefliği müessesi yeteri kadar çalışıyor mu? tartışma konusudur. Yapı denetim göre dökülen her betondan numuneler alınması gerekiyor. İşini düzgün yapan yapı denetimler mutlaka vardır ama her betondan numune alınıyor mu? bunlar da tartışma konusudur. Önceden inşaat sahipleri yapı denetim firmalarını kendisi seçebiliyordu. Şimdi ise sistem belirliyor. Mal sahibi ile denetim arasındaki ilişki kesildiği için biraz daha dikkat ediliyor fakat her inşaatın yeterince denetlendiği konusunda ciddi soru işaretleri var. Bodrum merkezli bir yapı denetim Fethiye’den iş almaya başladı veya Marmaris’teki bir işi Fethiye merkezli yapı denetim almaya başladı. Dolayısıyla sadece bir eleman göndererek bu denetimler ne derece iyi yapılabilir? Mühendislik ve inşaat odaları bina üretimlerinin neresinde? Bu kadar teknik elemanın bir arada olduğu meslek odaları ne yasa yapılırken dikkate alınmakta, ne de elde edilen projeleri denetlerken dikkate alınmakta. Odalar şu anda sadece yılda bir defa belge veren kurumlara dönüştürülmeye başlandı. Genel idareler tarafından bunlar ortadan kaldırıldı ama oda denetimini yok saymaya yerel yönetimlerimiz de dünden hazırmış. Bir konuyu teknik olarak inceleyebilecek kurum, bilirkişilerin kurumudur. Mimarlar odasını hiçe saymanın ne mantığı olabilir ki?” dedi.
İMAR AFLARI İLE YASALLAŞMIŞ BİNALARDAKİ TEHLİKELER
Kurumlar arasında birbirlerine söz geçiremediklerini, bu yüzden resmi süreçlerin uzadığını, vatandaşların da kaçak yapıya yöneldiğini ifade eden Günay Solak, “Çok kontrolsüz bir imar yasası oluşturuldu. 2017 öncesinde yapılmış binalar var imar affında. İnsanlar boş arazilerine daha bina yapılmadan imar affı müracaatı yaptı. O kadar kolay yasallaştırdılar ki; burada binamız var dediler, herhangi bir bina resmini kendi arazilerindeymiş gibi gösterip, boş arsalara imar barışı yaptılar. Bununla igili çalışmalar çok yetersizdi. Şu anda bizim hiçbir yetkimiz olmamasına rağmen, Kayaköy ile ilgili bir sürü endişe dile getiriyorlar. Özellikle Kayaköy’de imar affından yararlanılarak birçok bina yapıldı ve hala yapılıyor. Kayaköy veya başka yerlerde insanların barınma ihtiyacını karşılamaya yönelik planların yapılması gerekiyor. Vatandaşlarımız kaçak yapı yapmaya çok da meraklı değil aslında ama burada imar planı olsa kaçak yapı yapmaz. Bir plan bu kadar uzun sürmemeli, ihtiyaçlar belirlenmeli, insanlar azami ihtiyaçlarını nasıl gideriyorlar bunlarla ilgili bir alan belirlenmeli ve o bölgede plan gerçekleştirilmeli. Ülkemizde nedense böyle bir planlama yapılmaya başlandığı zaman 2-3 yıl sürdüğü dönem oluyor. Seydikemer Belediyesi çok iyi niyetli yaklaşıyor. Bir an önce imar planını hayata geçirmek istiyor. Bu resmi süreçler neden bu kadar uzun sürüyor? Kurumlar arasında birbirine söz geçiremiyorlar ve işlerini yürütemiyorlar, bunlara yasal çare bulunmalıdır” dedi.
MÜTEAHHİTLİK YÖNETMELİĞİ ÇOK DEĞİŞTİRİLDİ
Müteahhitlik yetkilendirilmesinde aranması gereken şartlara da değinen Solak, “Şuana kadar müteahhitlik yetkilendirilmesinde bin metrekareye kadar olan yapıları teknik donanımı olmayan müteahhitlik firmaları da yapabiliyor. Müteahhitlik yönetmeliği geçen yıl değişti, sürekli değişiyor. Adapte olmadan başka bir yasa çıkıyor, şimdi yeniden müteahhitlik sınıflandırılması değiştirildiği konuşuluyor. Bin metrekareye kadar herkes yapabilir demek, nezleyi-gribi herkes kontrol edebilir gibi bir anlam taşıyor. Her binanın teknik sorumlusu olmak zorunda” şeklinde konuştu.
GÜNAH KEÇİSİ ARANIYOR
Hatalı kusurlu imalatların cezalandırılması ve afet sonunda günah keçisi arandığını söyleyen Günay Solak, “Aslında bizim yasalarımızda cezalar ağır gözüküyor ama mahkeme süreçlerinde caydırıcı bir ceza verilmiyor. Afet durumunda bir günah keçisi aramaya başlıyoruz. İzmir depreminde mühendisler, müteahhitler apar topar içeriye alındı. Bu konular unutuluyor, içeriye alınanlar ‘pardon’, ‘bir daha yapmayın’ denilerek serbest bırakılıyor. Projesel bir hata var mı, bunun incelemesi yapıldı mı? diye sormadan mı içeri aldınız yoksa birilerine bu sorumluluğu yüklememiz gerekiyordu bunları bulduk, içeriye alıyoruz mu diyorsunuz, hangisi doğru? Çünkü bakıyoruz 70-80 yaşında müteahhitler alelacele hapse atılıyor. Yani inşallah, ‘suçlu mu, suçsuz mu?’ araştırması yapılıyordur. Ben bu insanların vicdani muhasebelerini de kendilerinin yaptığını düşünüyorum çünkü hiç kimse istemez ki; “ben binayı çürük yapayım, ölen ölsün” ifadelerini kullandı.
DOĞRU YERDE, DOĞRU MALZEME
Fethiye ve Seydikemer’de kullanılan malzemelerin yeterliliği ile ilgili soruya Günay Solak, “Biz aslında şanslı bir bölgede yaşıyoruz. Derelerimiz, kumumuz, çakılımız ve yeterli akarsu bölgelerimiz çok fazla, ama bunları doğru değerlendirip, değerlendiremediğimiz önemli. Bir binaya 10 ton yerine 15 ton demir kullanmak marifet değil, doğru yerde doğru demiri kullanmak, doğru çerçeveyi oluşturabilmek ve ona göre tasarımı şekillendirebilmek marifettir. Gerekli olmayan yerde gereksiz malzemeyi kullanmak demek, sağlam bina yapıyoruz demek değildir. Deniz kumu ile ilgili bir ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum. Sonuçta bizim dere malzememiz yeterince var, dolayısıyla deniz kumuna tenezzül edileceğini
zannetmiyorum. Geçmişte bununla ilgili bir sıkıntı olmuş olabilir ama yakın dönemde bize böyle bir şikâyet gelmedi” dedi.
KAMU BİNALARINDA MİMARİ YARIŞMA OLMALI
Fethiye ve Seydikemer İlçelerindeki kamu binalarının durumunu da değerlendiren Günay Solak, “Kamu binalarının proje elde ediliş yönteminin maddi ihaleler ile veriliyor olması çok acı bir durumdur. Önceden projeyi en az bedel ile kim yapmak isterse ona veriliyordu. Şimdi ise ihaleye giren kişilerden ortalama değere en yakın kişiye ya da şansla veriliyor. Kamu binalarını elde etme yöntemi aslında çok önemli. Projeyi yetkin bürolara yaptırmak, projenin elde ediliş girişimlerini doğru tespit etmek ile yıllarca kullanımlık bir bina yapabilmek varken, acele etmekten dolayı olay tip projelere dönüyor. Fethiye’de yapılacak bir okulla, Afyonkarahisar’da yapılan okulla nasıl aynı olabilir? Proje elde ediliş yöntemlerinde biraz daha doğru tespitler ve yöntemler izlenebilirdi. Çoğu vatandaşımız yeni nesil ile ilgili karamsar tablolar çiziyor ama mimarlık camiasında yüzde 10’luk bir kesim var; öyle şeyler üretiyorlar ki hayranlıkla izliyorsunuz. Mimarlık camiasının eğitimine güveniyorum, yarışmalara girildiği zaman öyle güzel projeler üretiliyor ki… Kamu binalarında yarışma yöntemini seçmek durumundayız. Yani bir yerde bir kamu binası yapılacaksa, açın bunu yarışmaya. Çünkü yarışma açtığınız zaman yüzlerce öneri geliyor. O önerilerin her birinde görseller ortaya konuyor, taşıyıcı sistemler rapor halinde veriliyor yani işlevliği olan, çalışır bir proje ortaya konuyor” şeklinde konuştu.
KENTSEL DÖNÜŞÜM ŞART
Fethiye ve Seydikemer’de kentsel dönüşüm gerektiren alanlara dikkat çeken Günay Solak, “Fethiye’de kentsel dönüşüm faaliyetleri hep parsel bazında oldu. Yani bir bölgede kentsel dönüşüm yapılacak denip, o bölge tamamıyla ele alınmadı. Bunun bir örneği Dispanser Sokaktaki sarhoş binalar; Burada böyle bir çalışma yapılıyorsa, parsel düzenlemesi de yapılması gerekiyordu. Yıkımların başladığı dönemde biz mal sahiplerine şunu önermiştik; Burada bir imar planı düzenlemesi yapılsın, bu hattı bir düzenleyelim. Çünkü oradaki arsa çok değerli, insanlar bir metrekaresini ziyan etmek istemiyorlar. Her parsel kendi içerisinde çarpık şekillendiği için binalar da o çarpıklıkta kaldı. Hâlbuki orada imar tadilatına gidilse bu 6-7 ay sürecek. Bu 6-7 aylık süreci beklememek adına alelacele projeler yapıldı, onaylandı ve inşaatlara başlanmak istendi, ama görüyoruz ki yeni inşaat halinde olan binalar da var. Yani ilk baştaki sabırsızlıklar yüzünden her bina aynı geometride oluşturulmak durumunda kaldı. Bence idarelerin Fethiye genelinde, bölgesel anlamda çalışmalar yapıp, o bölgeyi kentsel dönüşüme sokması gerekiyor. Parsel bazında yapılan kentsel dönüşümler o bölgeye artı bir değer getirmiyor ama bölgesel anlamda yapıldığı zaman oranın sosyal donatı alanları ve otopark alanlarının çözülmesi ile birlikte insanların bina değeri de artmış oluyor. Fethiye’de ve Seydikemer’de kentsel dönüşüm gerektiren alanlar çok merkezi yerlerde kalmış ve arsa değerleri, bina değerlerinin çok çok üzerine çıkmış durumda. İnsanları doğru dille ikna edip, işleri doğru şekilde organize ederseniz bazı şeyleri dengelemiş olursunuz” ifadelerini kullandı.
SİGORTA VE KAÇAK YAPI ÖNLEMLERİ
Yapıların depreme karşı sigortalanmasında izlenen yöntemlerin yeterli olup olmadığı ve kaçak yapılaşmanın ne kadar ciddiye alındığı ile ilgili sorulara, Günay Solak, “Binaların sigortalanması konusunda çok komik bir yol izleniyor. Sigortacıya telefon ediyorsun adres bilgisini veriyorsun, kaç metrekare olduğunu söylüyorsun ve anında sigortalanıyor. Ne yasal olduğunu bakılıyor, ne nerede olduğuna bakılıyor. Yani neye göre sigortalanıyor anlamak mümkün değil.
Kaçak yapılarla mücadele etmek için önce insanların ihtiyaçlarını, yaşam kalitelerini yükseltebilecek mekânları üretebiliyor olmamız lazım. Fethiye gibi bir bölgede teras, havuz ve çatı arası sorununun yasallaştırılması gerekiyor. Kente siluet kazandıran estetik yapıları üretebilecek mimari kalitemiz var. Çatı arası, teras ve havuz gibi emsale uymayan durumlar, yasalar ve yönetmelikler düzenlenerek emsal kategoriye alınmalıdır” şeklinde cevap verdi.