KILIÇDAROĞLU: SORUNLARLA BOĞUŞAN TOPLUM OLDUK...
CHP lideri Kılıçdaroğlu: 'Sorunları çözen değil, sorunlarla boğuşan bir toplum olduk'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin sorunları çözen değil, sorunlarla boğuşan bir toplum haline geldiğini belirtti. CHP lideri Kemel Kılıççdaroğlu, Bodrum’da düzenlenen “Türkiye’de ki ormancılık politikalarının toplumsal yansımaları ve orman köylüleri üzerindeki etkileri” çalıştayına katıldı. Çalıştayın Türkiye'nin çok temel bir sorununa çözüm bulunabilmesi amacıyla düzenlendiğini belirten Kemal Kılıçdaroğlu, “Türk siyaseti sorunlara derinlikli bakan bir gelenekten gelmiyor. Özellikle sağ siyasetin temel özelliği bu. Var olan bir sorun var birisi sorunu şöyle çözelim der öyle çözmeye kalkarlar ve arkasından zincirleme başka sorunlar ortaya çıkar. Uygar dünyanın sorunlara bakışıyla uygar olmayan dünyanın sorunlara bakışı arasında temel farklılık budur. Uygar dünya bir sorun varsa, otururlar sorunun bütün ayrıntılarını tartışırlar ve görüşürler. Sorunun taraflarını çağırırlar. Sorundan etkilenenleri çağırırlar. Bilim insanlarını çağırırlar ve uzun bir hazırlık dönemi yaparlar. Uzun bir hazırlık dönemi. Sonra uygulama dönemleri çok kısadır uzun hazırlık döneminin gerekliliklerini yaparlar ve sorun çözülür. Uygarlığı henüz yaşamamış veya tam sindirememiş toplumlarda ise bir gelenek vardır. Hele bir yola çıkalım kervan yolda düzülür. Kaş yarılır, göz yarılır, adam ölür, insanlar hayatını kaybeder ama derler ki ilerde doğru yolu bulacağız. Ve bunun topluma maliyeti çok ağır olur. Ormanda yaşadığımızda buna benzer bir olay. Şimdi hocalarımı dinleyince olayın ne kadar derinlikli olduğunu görüyorsunuz. Ve siyaset kurumunun bu kadar derinlikli bir soruna nasıl yüzeysel baktığını da görüyorsunuz. Veriler doğru değil, aldatma üzerine inşa edilmiş veriler. Sorunlar tam teşhis edilmemiş. Bir doktor düşünün hasta önüne geliyor hastalığı teşhis edemezseniz zaten onu tedavi edemezsiniz ki. Önce teşhisi doğru koymanız lazım ki tedavi edebilelim. Biz sorunlara sağlıklı teşhis koyamayan bir siyaset geleneği iktidarda tutuyoruz ve Türkiye'nin temel sorunlarından birisi bu. Sanmayın bu sadece ormancılık alanında böyle. Her alanda böyle. Sosyal devlet dediğimiz kavram, acaba siyasetçiler tarafından yeteri kadar içselleştirildi mi? Sosyal devletin gereklerini yeteri kadar yerine getiriyor muyuz? Aslında unuttuğumuz noktalardan birisi bu. Asıl tartışmamız gereken noktalardan birisi bu. Sosyal devlet güçlüler karşısında güçsüzleri korumaktır aslında. Düşük gelirleri korumaktır. Onlara ek gelir kaynakları yaratmaktır. Onları toplumun onurlu birer bireyi haline getirmektir. Onları yoksulluğa mahkum etmemektir sosyal devlet. Ama bütün bunları yaparken, sosyal yardımları yaparken, sosyal politikaları oluştururken insan onurunu dikkate alan devlettir sosyal devlet. Onun yoksulluğunu teşhir etmeyendir sosyal devlet. Orman köylüsü siyasetçilerin unuttuğu bir gruptur. Bir kitledir orman köylüler” dedi. Türkiye’nin ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Cumhuriyet Halk Partisi bunu da rahatlıkla söyleyebilir. Orman köylüsü Cumhuriyet Halk Partisine yeteri kadar oy vermez. Kendisini açlığa mahkûm eden partilere oy verirler. Ama onların da artık uyanmaları gerekiyor. Ağacı keserken ağacı taşırken az önce fotoğraflarını gördük. Yaşanan dramları da gördük. Bu yaşamı onlara kim biçti. Kim onların önüne böyle bir yaşam koydu. Onlar da bu ülkenin onurlu birer bireyleri değil mi? Bir zenginliğin içinde bir ormanın içinde yaşıyorlar. Doğasıyla ağaçlarıyla her şeyiyle güzel olan bir alandır orman bir coğrafyadır. Orman köylüsünü orman işçisini açlığa mahkum etmek neden? Bunun için çalışıyoruz çaba harcıyoruz. Bizim bilgi dünyamızı hocalarımız zenginleştirdi. Pek çok şeyi kendilerinden öğrendik. Öğrenmeye de devam edeceğiz. Onlar kendi alanlarının uzmanları. Eğer siyaset kurumu bilgiye dayalı çözüm üretmezse onun adı çözüm değildir. Yapay çözümlerdir. Biz bilgiye dayalı, kültüre dayalı çözüm üretmek istiyoruz. Sorunu yaşayandan da sorunu araştırandan da bilgi edinmek istiyoruz. Sorunu yaşayan anlatacak hangi sorunlarla karşılaştığını. Sorunu araştıran bu sorun nasıl çözülür diye önümüze seçenekler koyacak. Ve bizler de oturacağız o seçeneklerden yararlanarak kendi seçim bildirgemizi hazırlayacağız. Diyeceksiniz ki ortada seçim yok bir şey yok neden CHP bu işlerle ilgileniyor. Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’nin bütün sorunlarıyla ilgilenen ve çözüm üreten, bakın, bütün sorunlarına çözüm üreten tek partidir. Üstelik ürettiği çözümler diğer siyasal partiler tarafından da örnek alınan çözümlerdir. Bizim emeklerimizi alın terlerimizi kendi seçim bildirgelerine aktaran partilerdir onlar. Ama biz bununla gurur duyuyoruz. Hani bir dönem derlerdi ya: ‘Efendim şu CHP var ya hep eleştirir. Hiç çözüm üretmez. Bu iş nasıl çözülür bu konuda hiç yorum yapmaz.’ Düşüncesini artık kapadık. Şimdi artık iddia ediyoruz ki ve büyük bir özgüvenle söylüyoruz ki Türkiye’nin hangi sorunu varsa o sorunun çözüm adresi Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Bu kadar açık bu kadar net söylüyorum. Eğitim: Nasıl çözüleceğini biliyoruz. Dış politika: Nasıl çözüleceğini biliyoruz. Toplumsal barışı sağlamak: Nasıl sağlayacağımızı biliyoruz. Orman: Nasıl çözülür bu sorun onu biliyoruz. Orman köylüsünün sorununu biliyoruz. Boğazın korunması: Nasıl çözüleceğini biliyoruz. Enerji sorunu: Nasıl çözüleceğini biliyoruz. Hayatın her alanında ekonomide karşılaşılan sorunlar. Gelir dağılımı, hakçı bölüşüm, üretmek. Bunların hepsinin üzerinde bütün ayrıntılarıyla duruyoruz. Ve çözümleri üretirken de oturup kapalı kapılar ardında çözüm üretmiyoruz. İşin uzmanlarıyla beraber bir araya gelerek çözüm üretmeye çözümleri bulmaya çalışıyoruz. Sosyal devlet dediğimiz kavram hepimizin üzerine titremesi gereken bir kavramdır. Sosyal devlet aynı zamanda örgütlü devlet demektir. Örgütlü toplum demektir. Sendikalarıyla sivil toplum kuruluşlarıyla. Sivil toplum kuruluşlarının güçlü olması demokrasinin güçlü olması anlamına gelir. Sendikaların güçlü olması demokrasinin güçlü olması anlamına gelir. Üniversitelerin özgür olması Demokrasinin güçlü olması anlamına gelir. Her alanda Türkiye ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Her alanda. Sorunlarını çözen değil sorunlarıyla boğuşan bir ülke haline geldik. Çözüm üreten değil sürekli sorun üreten bir ülke haline geldik. Bütün bu sorunları aşmak bizim elimizde. Bunları yapmak zorundayız” “Demokrasi standartlarında geriye gidiyoruz” Eğitimin bir toplum açısından ne kadar önemli olduğuna değinen Kılıçdaroğlu, “Sorgulayıcı eğitim Türkiye’yi geliştiren temeli, dinamik olduğunun farkına varmamız lazım. Sorunları gören, sağlıklı saptamalar yapan aynı alana da dünyayı da okuyan ve Türkiye için çözümler üreten bilim dünyasına ihtiyacımız var. Siyaset bilimden bağımsız olamaz ve siyaset ben her istediğimi yaparım kurumu da değildir. Oy aldım yeterli çoğunluğum var istediğimi yaparım. Bunun demokraside bir yeri yoktur böyle bir söyleminde demokraside oluru da yoktur. Demokrasinin varlık nedeni zaten çoğunluğun değil azınlığın haklarının korunmasıdır. Demokrasi bunun için vardır zaten. Demokrasi standartlarımızdan da geriye gidiyoruz orada da çözümsüzlüğe giden bir Türkiye var. Dolayısıyla hepinize düşen görevler var ve hepimizin bu Ülkeye karşı çocuklarımıza karşı geçmişte Türkiye’yi miras olarak bırakan kahramanlarımıza, babalara, dedelerimize karşı hepimizin sorumluluğu var o sorumluluk bilinciyle hepimizin hareket etmesi lazım. Çok zamandır aklıma geliyor, akıl akıldan üstündür diye bir atasözümüz vardır, her birimiz dünyaya farklı pencereden bakabiliriz ama bir araya geldiğimiz zaman sorunların çözümüne daha sağlıklı çözümler üretebiliriz. O açıdan bu toplantıyı orman köylülerinin sorunlarının giderilmesi bağlamında önemli görüyorum. Muğla’da yaptık, Muğla’nın yüzde 68’i orman ve Muğla’nın en yoksulları orman köylüleri. Dolayısıyla bizim, bize oy versin vermesin öyle bir arayış içine girmeden eğer birlikte yaşıyorsan siyasi görüşüne de saygı duyarak ama onunda insanca yaşayabileceği bir ortamı yaratmak zorundayız bu bizim siyaset anlayışımızın bir gereğidir. Biz diğer siyasi partilerden farklıyız bizi farklı kılan da zaten bu anlayışımızdır. Benim gibi düşünen insanın da özgürce düşünebileceği bir Türkiye yaratmaktır. Biz bunu yaptığımız için Cumhuriyet Halk Partisi’yiz. Bakın diğer siyasal partilere ve bizim siyasi tarihimize bakın siyasi parti mezarlıklarıyla doludur. Ama Dünyanın en eski en köklü partiden birisi Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi’nin güçlü bir kurumsal geleneği vardır. Ufku açıktır bilime dayalı siyaset yapmayı ön görüyor. Haksızlıklara karşı durur, herkesin düşüncesini özgürce ifade edebileceği bir düşünceyi toplumun her katmanına duyurmak ister. O açıdan bizi yaşatan uygar dünyanın bir parçası olmamızdır. Bunu yapmaya çalışıyoruz. Ben sözlerime son verirken bizlere katkı sunan başta değerli hocalarıma sendikacı arkadaşlarıma, orman köylülerine ve özellikle gelip burada düşüncelerini aktarırken teşekkür eder orman köylü kardeşime, bizden de çok selam söyleyin evet kardeşime yürekten teşekkür ediyorum. Ne kadar saf, ne kadar temiz, ne kadar duygulu bir Anadolu söylemini bu kültürde dile getirdi. Hiçbir ön yargısı yok bütün dikkatlerini çocuklarının üzerine çevirmiş bir anne, çocuklarına sabah neler yaptığını anlatıyor annenin çocuklarını sevdiği gibi Türk siyasetinin de ülkesini sevmesi gerekir. Eğer ülkemizi seviyorsak ve insanlarımızın arasında hiçbir ayrım yapmıyorsak emin olun bu ülkenin sırtını hiçbir devlet yere getiremez. Farklı düşüncelerimiz olabilir, farklı görüşlerimiz olabilir farklı pencerelerden Dünya’ya bakabiliriz ama biz güçlü bir ortak payda yaratmamız gerekiyor. Vatan gibi bayrak gibi orman gibi toprak gibi sevgi gibi hoşgörü gibi bir ortak payda yaratmalıyız. Kim ve öfke üzerine siyaset yapılmaz yapılmamalıdır ve bundan Türkiye’nin arınması gerekiyor. Saygılı bir toplum inşa ettiğimiz zaman göreceksiniz ki sorunları çözmede çok daha güçlü bir ülke olacağız ben katkı veren herkese yürekten teşekkür ediyor hepinize saygılar sunuyorum” şeklinde konuştu.