En yaygın kadın hastalığı, Miyom
Anne olmaya engel olabilen, düşüklere yol açan miyomların her 10 kadından 6'sında görüldüğüne dikkat çeken Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Melih Gündüz, 'İyi huylu ve sık görülüyor ama belirti vermiyor. Çoğu kez jinekolojik muayene sırasında fark ediliyor. Bu nedenle jinekolojik muayeneleri ihmal etmemek gerekiyor' dedi.
Acıbadem Bodrum Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Melih Gündüz, her 10 kadından 6’sında görülen ve halk arasında “iyi huylu ur” olarak bilinen miyomlar konusunda önemli bilgiler verdi. Bazı miyomların alınması gerektiğini belirten Dr. Gündüz, endoskopik ve robotik cerrahi tedavi ile rahat ve güvenli bir şekilde çıkarılabileceğini söyledi. Miyomun “Kadın rahminin kas tabakasından kaynaklanan iyi huylu (selim) urlar” olduğunu; bunların da rahim içi, rahim dışı ve rahimin adet kanaması olan yüzeyinde olmak üzere üç çeşit olduğunu ifade etti.
Miyomların şişkinlik, kabızlık, kanama fazlalığı, sistit, infertilite (kısırlık), düşük yapma, erken doğum gibi belirtiler verdiğine değinen Dr. Gündüz “Ancak miyomların büyük bir kısmı hastalarda şikâyete neden olmadan seyredebilir, bunların pek çoğu jinekolojik muayene sırasında fark edilir. Yine de bazı miyomlar, özellikle büyük olanlar mesaneye baskı yapıp mesanenin esnemesini engeller, bu da sık idrara çıkma sonucunu doğurabilir” dedi.
“30-45 yaş aralığında daha çok görülüyor”
Dr. Gündüz, miyomların her 10 kadından 6’sında görülme sıklığıyla en yaygın kadın hastalıkları arasında yer aldığını, ancak belirti vermediği için bazı kadınların miyomu olduğunu bilmeden yaşamlarına devam ettiklerini dile getirdi. Sıklıkla 30-45 yaş aralığında rastlanan miyomların ergen ve genç erişkin yaş gruplarında nadiren görüldüğünü, bununla birlikte daha önce miyom ameliyatı olanlarda miyomun tekrar etme ihtimalinin daha fazla olduğunu söyledi.
“Gebelik sırasında büyürler”
Miyomun belirli bir nedeni olmadığına dikkat çeken Dr. Gündüz “Ancak östrojen hormonu miyomun büyümesine sebep olur. O sebeple gebelikte miyomlar büyürler. Vücudun hormon sisteminden etkilendikleri için, menopoz sonrası dönemde küçülme eğilimindedir” diye konuştu. Genellikle belirti vermediği için jinekolog kontrolü sırasında fark edildiğini vurgulayan Dr. Gündüz, kesin tanı konulması için hastanın öyküsünü öğrenir ve fizik muayene gerektiğini, yüksek çözünürlüğe sahip ultrason teknolojisi sayesinde de mercimek büyüklüğündeyken dahi miyomların tespit edilebildiğini anlattı.
“Erken doğum ve bebek ölümlerine yol açabilir”
Miyomun binde 2 gibi çok nadir bir oranla kansere dönüştüğünden bahseden Dr. Gündüz yine de menopoz döneminde büyüyen kötü huylu habis miyomların takip edilmesini tavsiye etti. Bunun dışında bebeğin rahimde tutunmasına engel olabildiği gibi (özellikle rahim iç duvarındaki miyomlar), tutunan embriyonun düşmesine de sebep olduğu; öte yandan erken doğum ve buna bağlı bebek ölümlerine yol açtığı konusunda uyarılarda bulundu.
“Her miyom alınmak zorunda değil”
Her miyomun ameliyatla alınmasına gerek olmadığının altını çizen Dr. Gündüz “Ancak alınacak her miyom da aynı tür cerrahi ile alınmaz. Genellikle üç çeşit cerrahi seçeneği vardır. Hastanın karnından hiç kesi yapmadan yapılan Histeroskopik myom cerrahisi, aslında girişimsel bir cerrahidir. Zira hastanın vajinasından kamerayla rahmine bakılır. Yine ince bir çubuğa benzer bir cihaz yardımıyla miyom alınabilir. Bazı miyomların ameliyatla alınması gerekebilir. Ameliyatta da 2 tür vardır; açık ve kapalı ameliyat. Açık ameliyat günümüzde endoskopik ve robotik cerrahinin gelişmesi nedeniyle çok az yapılan bir ameliyat türüdür. Zira sezaryen ameliyatında olduğu gibi hastanın karnında kesi açmak gerekir. Günümüzde laparoskopi ya da robotik cerrahi yöntemleri sık başvurulan yöntemlerdendir. Bu yöntemde hastanın karnına kesi açılmaz, robot kolunun gireceği 5 mm’lik iki ya da üç delik açılır ve cerrahi kollar ile ameliyat gerçekleştirilir. Kan kaybı minimum düzeydedir, hasta çok kısa zamanda normal hayatına dönebilir” sözleriyle tedavi yöntemlerini anlattı.
Dr. Gündüz son olarak, endoskopik ve robotik cerrahinin faydalarını “Kanama çok çok az olur; dikiş gerektirmez; hastaları bir gece sonra ya da aynı gün evine döner; bir hafta sonra her türlü işini yapabilir; günlük hayatına, rutinine geri dönebilir” diyerek anlattı.