FETHİYE'YE 16 HİDROELEKTRİK SANTRALİ PLANLANIYOR

Muğla'nın Fethiye ilçesinde 16 adet hidroelektrik santrali(HES) planlandığı belirtildi.

  • 1612
FETHİYE'YE 16 HİDROELEKTRİK SANTRALİ PLANLANIYOR
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Muğla’nın Fethiye ilçesinde 16 adet hidroelektrik santrali(HES) planlandığı belirtildi. Fethiye Saklıkent platformu fethiye’de kurulmak istenen HES’lere karşı olduğunu açıklarken “su hayattır, satılamaz” isimli panel düzenledi. Fethiye belediyesi kültür merkezi salonundaki panele Esnaf Odası başkanı Mehmet Soydemir, Muhtarlar Derneği Başkanı Hüsnü Çalış, DP Fethiye ilçe başkanı Atınç Koylu ile sivil toplum örgütleri başkan ve üyeleri ile çevre dernekleri başkan ve üyeleri de katıldı. Muğla barosu Fethiye temsilciliği ile Fethiye Saklıkent platformunun ortak çabasıyla düzenlenen “su hayattır, satılamaz” konulu panele konuşmacı olarak Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisi Prof. Dr. Beyza Üstün, Derelerin Kardeşliği Platformundan Yaşar Aydın, Saklıkent platformundan Mehmet Polat ile Avukat Bora Sarıca konuşmacı olarak katılırken, paneli,n açılışında konuşan Saklıkent HES Platformu dönem başkanı Uğur Çaçaron Fethiye ve çevresinde 13’ü Eşen Çayı, 2’si Kargı Çayı üzerinde, 1’ide ilçe merkezi yakınında olmak üzere toplam 16 Hidroelektrik santrallinin yapılmasının planlandığını belirtip, Fethiye HES 1999, Ören Karanlık içindeki Eşen-II Hes 2003 yılından beri işletiliyor. Karabeldeki Eşen-1 Hes’te de 20 Aralık 2010’dan bu yana su tutuluyor dedi. Bir şirket Hes kurarak kar edecek diye verimli toprakları su altında bırakmak, suyun akış düzenini değiştirmek, dağları tepeleri oymak, ağaçları kesmek ve doğayla birlikte yöredeki toplumsal hayatı altüst etmek akıllıca değildir” diyen Uğur Çaçaron, Saklıkent Kanyonu sular altında kalacaktır. Turizme darbe vuracaktır. İçme suyu kaynaklar tehdit altında olacaktır. Sudan kar edilemez. Hayatın değeri parayla ölçülme” dedi. Prof. Dr. Beyza Üstün ise “ HES süreci başımıza gelen yeni bir süreç değil diyerek” sermaye ülkemizde kendine doğal alanları seçtibu süreç 70’lerin başında başladı. 2000’de doğayı paketlenebilir hale getirdiler. Ne kadar dere varsa, ne kadar tersane yapılacak kıyı varsa eş zamanlı şekilde saldırdılar. Bu saldırı şimdi ayyuka çıktı. Halk saldırıları su ve yaşam alanlarına sahip çıkmaya başladı” dedi Prof. Dr. Beyza Üstün sermayeye yardımcı olmak için iktidarın yasaları harekete geçirilip, başta ÇED yönetmeliği olmak üzere Orman, Maden ve Çevre ile ilgili yasalarda değişikliğe gidildiğini de öne sürdü.

Bakmadan Geçme