Öğrenciler, 'Arı Aşkına' Projesiyle Bilinçleniyor

Sanat ve oyunun beğeni ve zekanın gelişmesinde önemli olduğuna inanan Arı Aşkına! Kollektifi, 2016'dan bu yana çocuk ve gençlerle düzenledikleri çeşitli alanlardaki sanat atölyelerini bu kez iki farklı coğrafyadan gençleri buluşturarak gerçekleştirdi. ' Arı Aşkına' projesiyle öğrenciler, arılarla ilgili A'dan Z'yeher şeyi uygulamalı olarak öğrendiler.

  • 4402

Arı Aşkına! Oyun ve Ekolojik Farkındalık Atölyesi, 30 Ekim - 2 Kasım 2019 tarihleri arasında Zorlar köyü Zorlar Şehit Jandarma Onbaşı Hasan Küçükçoban Ortaokulu ve İstanbul'dan özel bir lisenin öğrencilerini buluşturdu.
Kentten köye, teoriden uygulamaya, arı-doğa-insan ilişkisine bakış; 8. sınıf (14-15 yaş) öğrencilerine Zorlar Köyü'nde verilen eğitimin temelini oluşturuyor. 3 gün süren programda, ilk gün öğrenciden öğrenciye eğitim gerçekleşti. Projenin ikinci gününde ise önce Kayaköy'e gidilerek doğa ve kültür yürüyüşü yapıldı. Ardından Zorlar Köyü'ndeki okaliptüs ormanında, öğrenciler doğaya tohum bombası attılar. Daha sonra projenin içinde yer alan doğal arıcı/eğitmen Beyza Yavuz'un atölyesinde öğrenciler, arı ürünleri ile kendi mumlarını kendileri yaptılar. Oradan Beyza Yavuz'un serasına geçen öğrenciler, arıların en sevdiği çiçekler olan lavanta ve adaçayı fidanlarını tarlaya ektiler.
Projenin son gününde de Zorlar Şehit Jandarma Onbaşı Hasan Küçükçoban Ortaokulu'nda kartlarla oynanan Arı Oyunu turnuvası gerçekleşti. Ardından öğrenciler, “Arı Aşkına” projesinde öğrendiklerini resimlerle okul duvarına yansıttılar.
Nil İlkbaşaran, Güngör Erdem ve Maria Sezer'den oluşan kollektifin iki Hollandalı sanatçısı, arı-doğa-insan konulu katılımcı sanat atölyelerini Hollanda eğitim sisteminden ilham alarak oluşturdular. Bu çalışmayı Zorlar köyünde yaşayan doğal arıcı / eğitmen Beyza Yavuz ile birlikte tasarlayan ekip, çalışmalarını ekolojik dengelerin korunması için farkındalık sağlanması üzerine yürüttü.
Hollanda Konsolosluğu Kültür AteşesiQuirine Van Der Hoeven, Zorlar Şehit Jandarma Onbaşı Hasan Küçükçoban Ortaokulu, İstanbul'da eğitim veren özel bir kolej ve Hollanda Kraliyeti İstanbul Başkonsolosluğu destekleri ile gerçekleştirilen “Arı Aşkına” projesiyle ilgili yaptığı açıklamada “ bu projeyi ilk sunuşlarından itibaren biz çok heyecanlandık. Çünkü bu proje farklı sanat tekniklerini ve eğitim tekniklerini bir araya getiren bir proje. Projenin ilginç bir yanı, farklı yaş gruplarını ve disiplinleri bir araya getirmesi. Gençler, yaşlılar, arıcılar ve farklı disiplinden sanatçıları bir araya getiriyorlar, arı-doğa-insan ilişkisini anlatmak için. Ve bu çalışmalarıyla ekolojik bir farklılık yaratarak bir değişime öncülük ediyorlar. Konsolosluklar ve ateşelikler olarak genel bir prensip çerçevesi içerisinde davranırız. Stratejimiz vardır ve bizim stratejimiz de toplumun gelişmesi için destek verecek projelere önem vermek. Bu proje bu kriterlere uyduğu gibi bizim öncelik verdiğimiz yeni nesle yönelik bir proje. Onlara odaklanıyor ve onların toplumdaki yerini destekleyen bir proje olduğu için biz de arkasındayız. Farklı metotları kullanıyorlar. Bu sanatsal bakış açısıyla ekolojik alana yaklaşmaları bu projeyi özel yapıyor. Bu tasarladıkları tohum bombaları, sapanlar, kullandıkları dans ve drama teknikleri sanatla ekolojiyi birleştirdiği için etkili oluyor. Bu tabi okuldaki kullanılan tekniklerden biraz daha farklı. Eğitimcilere de sadece bir şeyi anlatarak öğretme değil, çocukların elleri ve kalpleriyle de konuya sarılmasını sağlamaları bir fark yaratır diye düşünüyoruz” dedi.
Fethiye ve bölgesini ilk defa ziyaret eden ve 2 sene önce Çıralı'da bulunduğunu dile getiren Hollanda Konsolosluğu Kültür AteşesiQuirine Van Der Hoeven,“Burası İstanbul'a oranla çok çok yeşil ve güzel. Bu mevsimde havası da çok güzel” diyerek Seydikemer ve Fethiye hakkında düşüncelerini ifade etti.
Bir buçuk yıl önce Seydikemer'e gelip Bağlıağaç mahallesine yerleşen projenin mimarlarından Güngör Erdem ise yaptığı açıklamada “ arıcılık merakımız hobiden ibaret. Arıyla ilgili sanatsal çalışma yapıyoruz. Yani sanatı ve ekolojik farkındalık atölyeleri olarak ismini koyduğumuz bir çalışma sürdürüyoruz. Türkiye'nin farklı illerinde farklı okullarla, bunun içine üniversiteler giriyor, ilkokullar giriyor, ortaokullar giriyor ki keza şimdi İstanbul'daki özel bir koleji ve Zorlar Şehit Jandarma Onbaşı Hasan Küçükçoban Ortaokulu'nu burada bir araya getirdik. İki farklı kültürü buluşturduk. İstanbul'dan gelen kolej öğrencileri burada ailelerin evlerinde kalıyorlar” diye konuştu.
Yine projenin önderlerinden Nil İlkbaşaran da gazetemize verdiği röportajdaArı Aşkına Projesi'nin iki sene önce başladığını belirtip “İki sene önce ekolojik farkındalığı arttırmak ve çocuklara aslında arıyı sevdirmek amacıyla başladık. Çünkü arıların yok oluşuna karşı onları daha duyarlı hale getirmek istemiştik. Ama zaman içerisinde tabi iklim krizinin, küresel ısınmanın daha çok gündeme geldiği bir döneme geldik. Dolayısıyla aslında çalışmalarımızı sadece arıyla sınırlı bırakmadık, ekolojik farkındalık atölyeleri olarak değiştirdik ismini. Burada yaptığımız ekolojik farkındalık ile ilgili anlatıların devamında çocuklara bir sanat metodunu öğreterek veya kullanarak onların bu edindikleri bilgiyi kendi yaratıcı dillerine dökmelerini sağlamak. Bir gün bunu dramayla yapıyoruz, başka bir atölyede dans ta yapıyoruz, bir seferinde bir kitap çıkarıyoruz, onların çizimleriyle ve metinleriyle. Burada yaptığımız çalışmada da daha öncesinde onların öğrendikleri bilgileri pekiştirecekleri bir kart oyunu çıkardık. Kartların üzerinde arıyla ve doğayla ilgili bilgiler var. O bilgileri ancak birbirlerine söyledikleri zaman kazanabilecekleri bir kart oyunu. Onu birlikte ürettik el işi atölyesinde. Şimdi bu akşamdan itibaren onun oyunları başlayacak, kendi aralarında turnuva yapacaklar.
Güngör Erdem de sözlerine şöyle devam etti; “ İstanbul'daki çocuklar hem bu kart oyununu öğretmeye karşılığında da buranın kültürünü almaya geldiler. Yani bir alışveriş yapmaya geldiler. Buradaki çalışma Çarşamba günü başladı. İlk gün okul bahçesinde arılarla ilgili ve onların doğadaki rolleriyle ilgili bilgilerini birbirlerine aktardılar. Akşam Arıcı Beyza Yavuz'un bahçesinde arının sevdiği çiçeklerden tohum bombaları yaptılar ve kurumaya bıraktılar”
Nil İlkbaşaran da bunun üzerine “Bugün de sabahtan arılığa gidip küçük gruplar halinde kovanları açıp arıların kovan içerisindeki hayatlarını çocukların gerçekte görmelerini sağladık. Tabi bunları hep anlatılarda oluyor, kitaplardan okuyorlar. Ama çocukların onu gerçek hayatta görmeleri, o kokuyu duymaları, o vızıltıyı hissetmeleri çok farklı” diyerek sözü proje ortağı Güngör Erdem'e bıraktı. Erdem, “ bir arıcının yaşadığı pratiği onlar da yaşadılar. Devamında Kayaköy'e gidip kültürel bir gezi yaptık. Sonra projenin parçası olan Zorlar Köyü'ne geldik. Kurulan okaliptüs ormanına arıların sevdiği çiçeklerden hazırlanan tohum toplarını Beyza Yavuz'un ürettiği sapanlarla. Sonrasında buraya geldik ve şu anda bal mumundan mum yapımına çalışıyorlar çocuklar. Daha sonra da seramızda lavantayla, adaçayı ekimi yapacağız.” Dedi.
“ Bir şeyi sevmek, bir şeyi anlamakla başlıyor” diyen Nil İlkbaşaran açıklamasına şu sözlerle devam etti: “ Dolayısıyla biz mümkün olduğu kadar bu arılarla ilgili anlatılarda aynı mesajı, aynı bilgiyi farklı metotlarla paylaşıyoruz. Bir seferinde anlatıyoruz, bir seferinde çocukların kendi dilleriyle ifade etmesini istiyoruz. Kovan başına gidiyoruz. Görerek, anlayarak, hissederek aynı bilgiyi alıyorlar. Yarın okulda duvar çizimleri yapacağız. Okulun duvarında kalıcı bir şey bırakacağız bu konuya dair ki okuldaki diğer öğrenciler de bilgilensin.Önemli olan onların doğaya duyarlı bir bireyler olarak yetişmesi. Yani biz bugün yaptığımız uygulamaların, tarım, arıcılık uygulamalarının, satın aldığımız gıdaların yanlışlarının veya çok faydalı olamayanlarının farkında değiliz. Bunları biraz alışkanlık olarak, biraz modern hayatın bir parçası olarak yapıyoruz ama bu konuda yeni neslin bilinçlenmesi çok önemli. Onların bir an önce neyin doğru neyin yanlış olduğunu kendilerinin ayırt etmesi ve o seçimleri bilerek yapmalarını istiyoruz”
Projenin son gününde yapılacak etkinliği de anlatan Güngör Erdem, “ bu eğitici projelerin devamı gelecek mi?” şeklindeki sorumuza da yanıt verdi. Erdem “Etkinliğin son aşaması yarın okulda olacak. Yarın bu bahsettiğimiz oyunu oynayacaklar. Bir turnuva düzenleyecekler aralarında. Ve sonrasında okulun duvarında bu üç günlük hikayenin resmini yapacaklar. Bu da kalıcı bir parçası olacak yapılan işin. Biz bununla ilgilenebildiğimiz kadar ilgilenmeye devam edeceğiz. Yerelde, burada yani kendi köyümüzün okulunda da, başka okullarda da istiyoruz bunu. Ama bizim dışımızda Beyza zaten sürdürüyor ve sürdürecek buna benzer çalışmaları. Yani örnek olması güzel, çocuklara bir şeyler aktarabilmiş olmak güzel, tabi sürdürebilmek güzel” şeklinde konuştu.
Doğal Arıcı/Eğitmen Beyza Yavuz ise arıcılığa nasıl başladığını anlattı. Yavuz “ben İngilizce öğretmeniydim. Sonra bir şeyler beni rahatsız etmeye başladı. Ve ben artık doğayla ilgili bir şeyler yapmak istiyorum. Bir zeytinliğimiz var, onun altına lavanta, altınotu filan ekerim diye düşündüm. Sonra biri bana ben de lavanta balı yapacağım, arı koyacağım dedi. Ben de çiçek yetiştirip arı koyarım dedim. Ve arıcılık kursuna kayıt oldum. Kurslara konferanslara gittim. Hiç arının a'sını bilmezken arılarla tanışınca beni büyülediler, içine aldılar. Ve arı aşkıyla onlar beni resmen hipnotize etti. Hem öğretmenliğin verdiği alt yapıyla şu an çocuklarla arıları buluşturan etkinlikler yapıyorum” şeklinde konuştu.
Aslında 20 senedir Fethiye'de yaşadıklarını ancak arıcı olduktan sonra 4 yıl önce bir depoya, kovanları koymam için bir alana ihtiyacının olduğunu belirten Yavuz“Arılarımı, bu köye koyuyordum, bu köydeki arıcılarla da irtibat halindeydim zaten. Örneğin birinin kamyonu benim arılarımı taşıyordu, birisi arılarını bana satmıştı, birisi de kovanlarımı kaldırmam için bana yardım ediyordu. Sonra gelip giderken dedim ben de burada bir ev bulmam lazım, çünkü apartman dairelerine sığamıyordum. Böylece köye taşındım. Şimdi çok mutluyuz. Çiçek yetiştirmek için seramızı kurduk. Bahçemizde şu an çocuklar var. Birazdan hep beraber ekim yapacağız” dedi.
Ardından projenin doğuş aşamasını anlatan Arıcı Yavuz “ben zaten kendi çapımda tohum topu yapma, sapanla fırlatma gibi bir hayale kapıldım. Çünkü arılar için daha çok çiçek ekmemiz gerekiyor. Çok arı var, flora bunu karşılamıyor. Ve muhakkak çiçekleri çoğaltmalıyız. Çünkü doğada bu kadar arı yok, arıcılar bunu haddinden fazla çoğaltıyorlar ve belli bölgelere konuluyor. Bin kovan aynı yerde ve o bin kovanı o flora besleyemiyor. Ve dedim ki eğer arıcıysam benim çiçekleri çoğaltmam gerekiyor. Hem gelecek nesiller için hem arıların geleceği için. Sonra bunu çocuklarla yapmak istedim. En eğlenceli yolu sapanla tohum fırlatmak. Babam sapanları yaptı, ben küçük çantaları diktim. Nil hanımla da birçok ortak platformlarda buluşmuş görüşmüştük. Ortak amacımız olduğunu anlayınca da ben de bu projeye dahil oldum” dedi.
Zorlar Şehit Jandarma Onbaşı Hasan Küçükçoban Ortaokulu'ndan projeye katılan öğrenciler ise çok yararlı bir eğitimden geçtiklerini belirtip etkinlikte neler öğrendiklerini anlatarak İstanbul'dan gelen öğrencilerle bir yandan bilgilerini paylaşıp bir yandan da arkadaş olduklarını dile getirdiler.

Bakmadan Geçme