FETHİYELİ VATANDAŞLARA SORDUK, 'KENDİNİZİ GÜVENDE HİSSEDİYOR MUSUNUZ? DEPREM HAZIRLIĞINIZ VAR MI?'

Merkez üssü Kahramanmaraş olan ve 11 ili etkileyerek, 42 binin üzerinde can kaybına neden olan deprem, tüm Türkiye'yi yasa boğarken, bu süreçte vatandaşların tek yürek olarak dayanışma göstermesi ve depremzedelerin yaralarının bir an önce sarılabilmesi için sürdürülen çalışmalar devam ediyor.

  • 1816
TAKİP ET

Bununla birlikte, deprem tüm ülkede olduğu gibi Fethiye'de yaşayan vatandaşları da deprem konusunda bir kez daha düşünmeye teşvik etti. SED Medya olarak, Muğla ve deprem konulu bir haber yapmak ve bu alanda uzman isimlerin görüşlerini almak istesek de, söz konusu kişilerden olumlu geri dönüşler alamadığımız için, biz de Fethiye halkına deprem konusunda ne düşündüklerini sorduk. Gerçekleştirdiğimiz sokak röportajımızda, vatandaşların hemen hepsi deprem farkındalığı konusunda bilinçli olmadığımızı belirterek, depremin değil, alınmayan önlemlerin afet olduğuna dikkat çekti.
Aralarında 1999 depremini yaşayanların da olduğu vatandaşlarımız, o tarihten beri değişen pek fazla şey olmadığının altını çizerek, en büyük görevin yerel ve ulusal yetkililere düştüğü konusunda hemfikir oldular.
Alparslan Çoker, “Ben şu anda oturduğum eve güvenmiyorum”
1999 Marmara Depremi'ni yaşayanlardan Alparslan Çoker, sorularımıza şöyle yanıt verdi:
“1999 Marmara Depremi'nde, Gölcük'e 10 kilometre uzaklıktaki Halıdere'deydim, bizim ev denize sıfırdı, çok yıkım oldu. Aslında İzmit'te oturuyordum, yazlığımız Halıdere'deydi. İzmit'teki evimizin karşısındaki binalar yıkılmıştı. Çok acı bir duygu, o zamanlar söylemiştim, deprem televizyonlarda gördüğünüz gibi değil. Biz de o zaman televizyondan izliyorduk ama onu yaşamak çok acı. Bu insanların çok kötü durumda olduğunu ben hissedebiliyorum ve tahmin de edebiliyorum. Çok kötü durumdalar…
Kişisel olarak deprem hazırlığım var ama mesela ben şu anda oturduğum eve güvenmiyorum. Çatlaklarını bile kendim görüyorum ki, mühendis de değilim. Çok yüksek şiddetli bir depremde, Fethiye'nin çok çekeceğini düşünüyorum. 1999 depreminden bugüne, deprem bilincine ilişkin hiçbir ilerleme yok. Bundan sonra belki biraz daha bilinç olur çünkü ölüm oranı çok yüksek. Biraz daha dikkat edilecektir. 1999 depreminde de kayıpların bize söylendiği kadar olduğunu sanmıyorum. Gece yarıları biz insanları gömdük, hiç birinin kaydı olmadan… 40 bin ölü diyorlar, en az 200 bin bence. Mümkün değil…”
Halil Bahçavan, “Belediye başkanımız zaten bire bir emek veriyor”
El Emeği Göz Nuru Standları Komite Başkanı Halil Bahçavan, Fethiye belediyesinin deprem konusunda tedbirli olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Biz korona zamanında da, depremin olduğu günden bugüne de arkadaşlarla hep el birliği yaptık ve elimizden geldiğince oradaki depremzede arkadaşlarımıza karınca kararınca yardımda bulunduk ve hâlâ da destek vermeye devam ediyoruz. Temennimiz, Türkiye'nin tek yürek olması… Devletimizle birlikte, yani o parti, bu parti demeden, Arap'tır, zencidir demeden hep birlikte kenetlenip depremzede arkadaşlara destek vermemiz gerekiyor. Bir olma zamanımız, elbette çok üzüldük, acıları bizim acılarımız. Keşke olmasaydı… Rabbim inşallah böyle bir şeyi bir daha yaşatmaz.
Ancak maalesef bu tür şeyler oluyor, Türkiye fay hattı üzerinde. Fethiye de aynı şekilde… Ben Patlangıç'ta oturuyorum, orada da aynı şekilde, deprem olsa Allah korusun, hepimiz tehlike altındayız. Dün hasbelkader şunu yaşadım, Mustafa Koyuncu'nun yanına gittim. Depremle ilgili neler yapabileceğimiz konuşuluyordu, buna şahit oldum. Sağ olsun, belediye başkanımız zaten bire bir emek veriyor, herhalde büyük marketler üzerinde yoğunlaşıyorlar. İnşallah güzel tedbirler alınır, bu acılar burada da yaşanmaz, temennimiz bu. Rabbim hepimizin yardımcısı olsun.”
Zeki Yılmaz, “Binamız acaba depreme dayanıklı mı, değil mi, onu dahi bilmiyoruz”
Zeki Yılmaz isimli vatandaş da, deprem öncesi alınacak tedbirlere vurgu yaparak, “80 yaşındayım. Deprem eşittir tedbir. Binanın yapısından başlar, mahallenin seçimine, zeminine kadar tamamen bir tedbir işi… Bu ise devletin işi, devlet ve hükümet birbirine girmemeli, karışmamalı; devlet daimidir, hükümetler değişir. Ama şu an öyle değil, ayrı mesele… Şu anda Fethiye'de klasik usulde yapılmış binalarda oturuyoruz, binamız acaba depreme dayanıklı mı, değil mi, onu dahi bilmiyoruz ama oturmaya devam ediyoruz. Biraz da kadercilik var millet olarak yapımızda, ömrümüz varsa yaşarız, değilse gideriz diyoruz” dedi.
Mustafa Alper Çelik, “Deprem konusunda ev hazır mıdır, bunu müteahhitlere sormak lazım”
“Gazi” olduğunu belirten Mustafa Alper Çelik, müteahhitlere atıfta bulunarak, “Herkesin yaptığı gibi ufak tefek hazırlığımız var ama deprem konusunda ev hazır mıdır, bunu müteahhitlere sormak lazım, binaların yapılış şeklini ya da malzemeden çalınıp çalınmadığını bilmiyoruz. Aslında pamuk ipliğine bağlı yaşıyoruz, ne olacağını da bilmiyoruz” diye konuştu.
Çelik, devamla, “Deprem bir felaket sonuçta ama önlemini alırsak, bir şekilde hayatta kalma şansımız var. Bu da binaların sağlam olması ile alakalı bir durum. Fakat şunu da söylemek istiyorum; devletimizin yetişemediği ile ilgili çok şey söyleniyor. Asla katılmıyorum, dünyada yüzyılın felaketi, on tane şehir yıkıldı ve ben doğuda görev yaptım uzun yıllar, gaziyim. Binlerce ilçe, kasaba ve köy var, devlet elinden geldiği kadar askeriyle, polisiyle, her şeyiyle yetişiyor. Ben devletimiz var olsun diyorum. Muhaliflere de şunu söylüyorum, acıdan siyaset yapılmaz, gün birlik ve beraberlik günü” dedi.
Halil Uysal, “Halktan fazla, üzerine en çok görev düşenler seçilmiş belediye başkanları”
Halil Uysal da önceliği yerel yönetimlere vererek, liyakat ve eğitim konusuna dikkat çekti. Uysal, sorularımıza şu yanıtı verdi:
“Halktan fazla, üzerine en çok görev düşenler seçilmiş belediye başkanları. Belediyedeki fen işleri, arkasından müteahhitler, mühendisler... Birinci sırada, hangi partiden olursa olsun belediyeler yer alıyor. Şu anda harıl harıl kaçak inşaat var. Hiçbir belediye ya da mühendis bu konuyla ilgilenmiyor. Alıyor, çiziyor, veriyor müteahhide, o da kepçeyle eşilen çukura çimentoyu ambalajıyla beraber atıp karıyor, sonra kullanıyor, bunu bizzat yakın zaman önce gördüm. Kardeşim belediye nerede, belediye? Hangi partiden olursa olsun, hiçbirine inanmayın. Oturmuşlar masaya, almışlar vatandaştan ruhsat parasını, keyif yapıyorlar. Hangi partide olursa olsun, belediyelerde denetleme yok. Ovacık, Hisarönü, Kayaköy'de kaçak inşaat yapıyorlar, belediye dur diyemiyor. Ölecek bu millet, sen de ben de öleceğiz. Çünkü hiçbir parti görevini yapmıyor.
Bireysel bir deprem hazırlığım yok. Halk eğitilmiyor, 78 yaşındayım, kimseye öğretilmiyor. En azından depremden nasıl korunulacağını ortaokul öğrencilerine öğretmeliler, yani öğretmenlere de görev düşüyor.
Bir de doğa ile uğraşmayacaksın, doğa hiçbir zaman hakkını bırakmaz, en ufak sallantıda doldurduğun alanları geri alır. Japonya'da sekiz şiddetinde deprem oluyor da, orada neden kimse ölmüyor? Sen bu betonu niye kontrol etmiyorsun? Belediye görevini yapsa, depremden ölen olmaz ya da çok az olur. Eskiden, çocukluğumda bu kordon, denizdi. Kenarına altı katlı bina yaparsak, deniz bunu bir gün çekecek. Benim suçladığım, belediyede çalışan fen işleri görevlisi mimar ve müteahhitler. Önüne gelene müteahhitlik belgesi verilmemeli. Hiç tahsili olmayan, betondan anlamayan ama parayı bulan müteahhit oluyor. Herkese yazık…

Bakmadan Geçme