Dünya su tehdidi ile karşı karşıya
Son günlerde yaşanan sel felaketleri, kuraklık, hava sıcaklığının artması ile meydana gelen orman yangınlarını değerlendiren Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Coğrafi Bilgi Sistemleri ve Uzaktan Algılama Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ceyhun Özçelik, iklim krizinin şiddetini arttırarak devam ettiğini belirterek, dünyanın su tehdidi ile karşı karşıya olduğunu söyledi.
Son günlerde yaşanan sel felaketleri, kuraklık, hava sıcaklığının artması ile meydana gelen orman yangınlarını değerlendiren Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Coğrafi Bilgi Sistemleri ve Uzaktan Algılama Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ceyhun Özçelik, iklim krizinin şiddetini arttırarak devam ettiğini belirterek, dünyanın su tehdidi ile karşı karşıya olduğunu söyledi.
Almanya, Belçika, Hindistan ve ülkemizde Rize'de hava sıcaklığının oldukça yüksek olduğu yaz günlerinde gerçekleşen sel felaketlerine paralel olarak kuraklık tehdidinin de artarak sürdüğünü ifade eden Doç. Dr. Ceyhun Özçelik, bu durumun dünyanın aynı anda su ve susuzluk tehdidi ile karşı karşıya kaldığını gösterdiğini açıkladı. Özçelik, “Küresel iklim değişikliği etkilerini küresel ölçekte göstermeye başladı. Geçtiğimiz günlerde Almanya'da, Belçika'da, Hindistan'da olsun dünyanın çok çeşitli noktalarında afetleri bu sıcaklıkta yaz aylarında görmeye başladık. Ülkemizde de benzer durum söz konusu. Bir noktada ülkemizin çok büyük bir kısmında kuraklık yaşanırken, geçtiğimiz günlerde İstanbul'da olsun, Rize'de olsun, Denizli'de olsun değişik noktalarda taşkın etkilerini görmeye başladık. Bu aslında Hidrolojik döngünün bir parçası. Artan sıcaklıklar ile beraber yukarıya çıkan su buharı belli noktalarda anlık sağanaklar halinde taşkınlara dönüşüyor. Mayıs ayı Meteoroloji Müdürlüğü'nün raporuna baktığımız zaman ülkemizin genelinde 2 buçuk santigrat derece bir sıcaklık artışı olduğunu görüyoruz. Haziran aynıda da yarım santigrat derece bir artış söz konusu. Sıcaklık artışları buharlaşmayı ve kuraklığı beraberinde getirirken, başka coğrafyalarda ve çeşitli zamanlarda taşkın hareketlerini beraber getiriyor. Özellikle son birkaç yıldan beri astronomik ve atmosferik etkilere bağlı olmak üzere küresel iklim değişikliğinin etkilerine maruz kalmaktayız” dedi.
“Havza bazlı su kaynakları yönetimi geliştirmeliyiz”
Doç. Dr. Özçelik, su kaynaklarını iyi yönetemeyen yerleşim birimlerinde su krizinin kaçınılmaz olduğunu vurgulayarak, “Bu su yılının başında belirttiğimiz gibi havza bazlı entegre su kaynakları yönetimlerini geliştirmemiz, kuraklık eylem planlarını oluşturmamız gerektiğini ifade etmiştik. Bu noktada kendi önlemlerini alan, karasal su kaynaklarını depolayan yüzeysel su kaynaklarını koruyan, çeşitli arz ve talep politikalarını geliştiren yerleşim yerlerinde kuraklığın etkilerini çok daha az göreceğimizi düşünürken, bu konuda tedbirlerini geliştiremeyen yerleşim birimlerinde ise gerek içme suyu temini noktasında, gerekse sulama suyu temini noktasında büyük sıkıntılar yaşayacağımız açık olarak gözüküyor. Bu noktadan sonra özellikle Meteorolojik kuraklığın olduğu, yani yağışın az olduğu noktalarda büyük oranda tarımsal kuraklık etkilerini görebileceğiz. Çünkü tarlalarda insanların kendi tarım alanlarını sulayamadığı noktalarda ürün rekoltesinde büyük düşüşler bekliyoruz. Aynı şekilde metropollerde Bodrum gibi İstanbul gibi su temininde ve nüfusun fazla olduğu noktalarda içme suyu ihtiyacının artması bununla beraber su teminindeki problemler ile beraber kuraklığın etkilerini önemli ölçüde hissedeceğimiz gözüküyor” dedi.