Başkan Karayiğit toprak bayramının 76. yılını kutladı

Fethiye Ziraat Odası Başkanı Kenan Karayiğit, 'Toprak, kutsal anlamda hepimiz için 'vatan' demektir. Kalkınmanın ilk kaynağı olan toprak, her karışına emek veren çiftçimiz için kutsal anlamına ilaveten gelir kapısı, bereket ve can demektir' dedi.

  • 1243
TAKİP ET

Karayiğit, Toprak Bayramı'nın 76'ncı yılı nedeniyle yaptığı açıklamada, “Ülkemizde toprağın üreticiden tüketiciye kadar herkes için önem taşıdığı dikkate alınarak 11 Haziran 1945 yılında ‘Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu'nu kabul edilmiştir. Bu kanunla, toprağı olmayan ya da yetersiz olan çiftçilerin aileleriyle birlikte geçimlerini sağlayacak ve iş güçlerini değerlendirecek ölçüde toprak edinmeleri amaçlanmıştır. Toprağın önemini vurgulamak amacıyla aynı yıl 4760 sayılı ‘Toprak Bayramı Kanunu'nu da çıkarılmıştır. Bu kanunla birlikte her yıl Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu'nun kabul edildiği 11 Haziran tarihini takip eden ilk pazar günü ‘Toprak Bayramı' olarak kutlanmaktadır” ifadelerini kullandı.
GIDA FİYATLARI DAHA ÇOK ARTACAKTIR
Pandemi sürecinde toprağın ve üretimin öneminin daha çok anlaşıldığının altını çizen Başkan Kenan Karayiğit, “Toprağın önemini kavrayan ülkeler, artan gıda talebinin karşılanmasını, çevre ve tarımın sürdürülebilir olmasını sağlamak için tarım politikalarını buna göre şekillendirmektedir. Gıda fiyatlarının önümüzdeki yıllarda daha da artacağı göz önünde bulundurulduğunda tarım sektörü daha da stratejik hâle gelecektir” diye konuştu.
TARIM ALANLARI KORUNMALIDIR
Fethiye Ziraat Odası Başkanı Kenan Karayiğit, “Yaşadığımız pandemi döneminde dünyada ülkelerin ihracatlarına kısıtlamalar koyması, paranız olsa bile tarımsal ürünlere ulaşılamaması, yerli ve millî üretimin ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu tüm ülkelere göstermiştir. Bu nedenle, dünyada yaşanacak gıda krizleri birçok ülkede ulusal güvenlik sorunu oluşturacaktır. Ülkemizde böyle bir sorun yaşamak istemiyorsak Allah'ın bize bahşettiği bereketli Anadolu topraklarını korumak ve kollamak zorundayız. Bu verimli topraklarda üretmeye mecburuz. Dünyada beklenen gıda krizlerine karşı, ülkemizin bu krizlerden etkilenmemesi ve ülke insanımızın yeterli gıdaya erişebilmesi için topraklarımızın korunması, imara açılarak kaybedilmemesi ülkemiz için hayati önem taşımaktadır. Üreticilerimizin üretimden kopmaması için tüm önlemlerin alınması gerekmektedir. Pandemi nedeniyle ‘Evde Kal Türkiye'm' sloganı elbette çok önemliydi. Lakin ‘Tarlada Kal Türkiye'm' sloganı tüm zamanlar için çok daha önemlidir. Herkesin bu gerçeği asla unutmaması gerekir. Toprak yoksa üretim yok, üretim yoksa gıda yoktur, gıda yoksa dışa bağımlılık kaçınılmazdır. Üreticilerimizin çok zengin ve köklü tarımsal üretim deneyimleri olduğu gerçeğinden hareketle, topraklarımızı koruyarak üzerinde verimli üretim gerçekleştirirsek dünyada beklenen gıda krizlerini fırsata çevirip, gıda ihracatımızı artırarak ciddi döviz geliri elde edebiliriz.” ” ifadelerini kullandı.
TOPRAKLARIMIZ RİSK ALTINDADIR
Başkan Kenan Karayiğit, “Toprak, yaşayan ve korunması gereken çok önemli bir canlıdır. Bir santimetre kalınlığındaki toprak 100 yılda oluşmaktadır. Böylesi hayati bir hususun toprak bilinci aşılanırken önemle üzerinde durulması gereklidir ve bu tüm nesillere bıkmadan anlatılmalıdır. Ülkemiz topraklarının en önemli sorunları; erozyon, tuzluluk-çoraklaşma, tarım arazilerinin yanlış ve amaç dışı kullanımı, arazilerimizin küçük, parçalı, dağınık, çok hisseli olması ve toplulaştırmanın henüz bitirilememesidir. Erozyon, uzun yıllar sonucu oluşmuş verimli toprakların kısa bir sürede elden çıkmasına neden olmaktadır. Dünyada aralarında ülkemizin de yer aldığı pek çok ülkede erozyon nedeniyle çölleşme tehlikesi bulunmaktadır. Ülkemiz topraklarının yüzde 63'ünde şiddetli ve çok şiddetli, yüzde 20'sinde orta, yüzde 7'sinde ise hafif derecede erozyon görülmektedir. Topraklarımızın yüzde 90'ında görülen erozyon nedeniyle yılda 1,4 milyar ton toprak kaybedilmektedir. Bu kadar toprak, su ve rüzgâr etkisiyle taşınmaktadır. Yani her yıl Kıbrıs kadar bir toprağı kaybediyoruz ve buna engel olamıyoruz. Erozyon, fiziki ve biyolojik çevreye etkileri yanında sosyo-ekonomik çevreye de zarar vermektedir. Tarım alanlarının azalması, çayır, mera alanlarının giderek daralması ve nüfusun artmasıyla birlikte tarımla uğraşan insanlar geçim sıkıntısı çekmekte ve göçe zorlanmaktadır. Topraklarımızı kaybetme nedenlerimizden biri de amaç dışı kullanımdır. Her yıl binlerce dekar verimli tarım arazisi; konut, sanayi, turizm yapılaşmaları, kara yolu yapımı ve hobi bahçeleri kurulması gibi nedenlerle elden çıkmaktadır. Ülkemiz topraklarının organik madde açısından yüzde 65'i çok yetersiz, yüzde 25'i orta, yüzde 7'si iyi ve yüzde 3'ü ise çok iyi durumdadır yani topraklarımızın yaklaşık yüzde 90'ının organik madde yönünden yetersiz olduğu görülmektedir. Tarım arazilerimiz en büyük zenginliğimizdir. Arazilerimiz gelecek nesillerin bizlere emanetidir. Bizim görevimiz günü gelene kadar arazilerimizi korumak, geliştirmek, durumunu iyileştirmek ve zamanı gelince de sahibine yani gelecek nesillere aldığımız gibi bırakmaktır. Ne yazık ki tarım arazilerimiz 27 milyon 856 bin hektar iken son 30 yılda 4 milyon 720 bin hektar azalarak 23 milyon 136 bin hektara gerilemiştir. Bu alanlar geri dönüşü olmayan bir şekilde elden çıkmaktadır. Bunun dışında arazilerimiz çok parçalı hâle gelmekte, her geçen gün üzerinde ekonomik üretim yapılabilirlikten uzaklaşmaktadır” dedi.

Bakmadan Geçme