50 yaşından sonra kemik erimesine dikkat
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. N. İrfan Ünver, kemik erimesi (Osteoporoz) hakkında açıklamalarda bulunarak, özellikle 50 yaş üzerindeki risk grubunda yer alanlara tavsiyelerde bulundu.
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. N. İrfan Ünver, kemik erimesi (Osteoporoz) hakkında açıklamalarda bulunarak, özellikle 50 yaş üzerindeki risk grubunda yer alanlara tavsiyelerde bulundu.
Kemik kitlesinin çocukluk döneminden itibaren başlayarak ergenlik dönemine kadar artış gösterdiğini ve 30’lu yaşlarda doruk noktasına ulaştığını belirten Fizyomer Terapia Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Tıp Merkezi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. N. İrfan Ünver, halk arasında kemik erimesi olarak bilinen osteoporozun kemik iskelet sistemindeki dokunun zayıflamasıyla kemiklerin kırılmasına yol açan bir hastalık olduğunu belirtti. Kemik erimesinin kırık oluşuncaya kadar genellikle ağrısız olarak ilerlediğini aktaran Dr. Ünver, "Fakat bu kemik kitlesi sonra düzenli bir şekilde azalır. Kadınlar erkeklere göre daha az kemik kitlesine sahiptir ve menopozu takiben ilk on yıl içinde hızlı bir şekilde kemik kaybedebilirler. Kemik erimesi; hastanın yaşam kalitesine pek çok olumsuz etkilerin yanı sıra oluşan kemik kırılmaları nedeniyle ölüm risk faktörü taşıyan, hastayı yatağa bağlayabilen, ekonomik maliyeti yüksek bir hastalıktır. Omurga kemiklerindeki kırıklar nedeniyle hastanın boyu kısalır ve hasta öne doğru kamburlaşır. Daha sonra bu, sırt, bel ve kalça bölgelerinde ağrılara neden olur. En ciddi ve korktuğumuz kırıklar; kalça ve eklem kırıklarıdır. Ameliyatı ve endo-protez takmayı gerektirebilir. Ameliyat sırasında emboli sonucu hastanın kaybedilme riski vardır. Cerrahinin başarılı olduğu durumlarda hastanın uzun süre veya kalıcı sakatlığı veya yatağa bağlı kalması söz konusu olabilir. El bileği kırıklarında da ağrı dışında eli kullanamamanın verdiği sorunlar ortaya çıkar. Bunlar dışında oluşan kırıklarda da kırığın yerine ve durumuna göre sorunlara neden olur" dedi.
Beslenme ve yürüyüşün önemi
Dünya Sağlık Örgütü’nün raporuna göre dünyadaki 50 yaş üzeri kadınların yüzde 30’unda menopozdan sonra kemik erimesinin görüldüğünü ve bunun kırık için çok belirgin risk taşıdığını bildiren Dr. N. İrfan Ünver, "Ayrıca osteoporoz sadece kadınlarda değil erkeklerde de önemli sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. Osteoporoz belirgin kemik kaybı olmadan tanımlanır ve tedavisine başlanırsa, tedavi uzun sürmekle birlikte, önlenebilir ve etkin bir şekilde tedavi edilebilir. Osteoporozda en iyi yaklaşım tedaviden çok hastalığın önlenmesidir. Kemik erimesini önlemek için, yeterli miktarda kalsiyum ve D vitamini alınmalıdır. Yazın güneşten yeterince yararlanılmalıdır. Her gün 20 dakika dizden ve dirsekten aşağı kol ve bacakların güneş görmesi yeterlidir. Bunun dışında süt ve süt ürünleri, bol meyve ve sebzeli gıdalar, yumurta, kuru baklagiller, et, sardalya ve somon balığı tüketilmelidir. Protein açısından zengin yiyecekler ve fazla tuz, idrardan kalsiyum atılımı artırdığından, orta yaş üstünde osteoporoz riski taşıyan kişiler protein ve tuz kısıtlaması yapmalıdır. Sigara içen kadınlarda menopoz öncesi osteoporoz gelişme süresi daha hızlı olmaktadır. Aynı zamanda kadınlarda sigara erken menopoza yol açtığından osteoporozu da arttırmaktadır. Aşırı alkol tüketimi kalsiyum ve D vitaminini azalttığından osteoporozu hızlandırmaktadır. Günde 5 fincandan fazla kahve ve kafein içeren gazlı içecekler de osteoporoz için risk faktörü olarak düşünülmektedir. Hareketsiz monoton yaşam tarzı kemik erimesine zemin hazırlamaktadır ve bu nedenle bunlardan uzak durulmalıdır" ifadelerini kullandı.
Tedavide temel amacın; hastalığın gelişmesini engellemek ve eğer gelişmişse kırıkları önlemek olduğunu belirten Dr. Ünver, şunları kaydetti.
“Rehabilitasyon ve fizik tedavi ile; kemik kitlesini arttırmak, düzgün vücut duruşunu sağlamak, kas gücünü denge ve koordinasyonu geliştirmek, düşme ve kırıklardan korumak, tüm ağrılarını kontrol altına almak amaçlanır. Böylece hastanın günlük yaşam aktivitesini bir başkasına bağımlı olmadan devam ettirebilmesi ve hastanın yaşam kalitesini arttırmak hedeflenir.”