AKIN TEZEL

Düğünler, Düğünlerimiz

AKIN TEZEL

  • 6609

Osmanlı tarihinde ilk enflasyon Fatih Sultan Mehmet devrinde görülür. O zamanlar kullanılan para birimi olan gümüş akçeyi basmak için yeterli gümüş bulunamayınca birileri padişaha akıl vererek paranın içindeki gümüş oranını düşürmesini, bunu kimsenin fark edemeyeceğini söylemişler. Yalnız bu arada bir hata yapılarak paranın boyutları küçültülünce insanlar olayın farkına varmışlar.
Ancak yapılan bu ayar değişikliği pek fazla değilmiş ve paradaki gümüş oranı Padişah III.Murad dönemine kadar hemen hemen aynı kalmış. Zaman on altıncı asrın sonu, Osmanlı en görkemli döneminde. Padişah devletin bu ihtişamını bütün dünyaya göstermek için olacak çocuklarına bir sünnet düğünü tertip etmiş. Çocuklarının sayısı da onlarla ifade ediliyor. Düğün kırk gün kırk gece sürmüş. İstanbul, o zamanki adıyla Konstantiniye kırk gün uyumamış. Neyse, düğün bitmiş, devlet işlerine sıra gelmiş. Bakmışlar ki hazinede akçe basmakta kullanılacak gümüş kalmamış, eski akçeleri toplayıp yarı yarıya bakırla karıştırarak yeni akçeler basmışlar. Özetle bir paradan iki para yapmışlar, yani paranın değeri yarı yarıya düşmüş. İnsanlar bunu anlayınca tepkileri ne olmuş bilmem ama bu gelenek o tarihten sonra hiç bozulmamış. Başı sıkışan hükümdar paranın ayarını düşürmüş. Sonunda da devlet iflas etmiş.
Şimdı Karaçulha Kültür ve Dayanışma Derneği çok önemli bir konuya el attı. Fethiye’de, özellikle Karaçulha’da yapılan düğünlerin çok uzun ve masraflı olduğunu, yapılan bu masrafların yeni evli çiftleri büyük sıkıntılara soktuğunu belirterek, düğünlerin daha kısa ve az masrafa yol açacak şekilde yapılmasını önerdi. Bu cümleden olarak “oku” tabir edilen ve düğünlerden önce davetlilere gönderilen hediyelerden vaz geçilerek yerine kağıttan basılı davetiye gönderilmesini, ayrıca üç gün süren düğünlerin bir gün ile sınırlandırılmasını teklif etti.
Çok önemli sorunlarımızdan birini gündeme getirmiş olduğu için Karaçulha Kültür ve Dayanışma Derneğini kutluyorum. Derneğin düğünlerimiz konusundaki görüşlerine aynen katılıyorum. Gerçekten düğün masrafları insanların evliliğinin önündeki en büyük engellerden biri. İş oraya vardı ki bazı çiftler düğün masrafından bütünüyle kurtulmak için daha farklı sorunları göze alarak kız kaçırma yolunu bile deniyorlar.
Düğün gelenekleri yöreden yöreye ve zaman içinde değişiyor. Bir zamanlar sosyal bir işlev gören bir gelenek zaman içinde o işlevini kaybediyor. O zaman bunu sürdürmek de bir yük haline geliyor. Örneğin başlık geleneğinin kökeninde gelinin “satın alınması” fikrinin yattığı düşünülür. Öyle ya kız babası uzun yıllar emek verip büyüttüğü kızını bir başka eve yollayacak. Bu kız orada ömür boyu hem evde, hem tarlada hizmet edecek. Erkeğinin bütün isteklerini sorgusuz sualsiz yerine getirecek. Karşılığında ise sadece karnının doyurulmasını, giyim kuşam ve barınma ihtiyaçlarının karşılanmasını ve biraz da hoş tutulmasını isteyecek. Vergi yok, sigorta yok, her ay başı KDV ve muhasebeci aylığı yok, sendika yok, grev yok. Böyle işçi, böyle iki ayaklı fabrika bulunmaz nimet. Adam istemez mi satarken bunun için dünya kadar para.
Ama günümüzde iş değişti. Kadının sosyal konumu farklılaştı. Bundan yüzlerce yıl önce geçerli olan ilişkiler son buldu. Ama biz hala o devirlerde geçerli olan töremizi farklı bir biçimde de olsa sürdürmek istiyoruz. Örneğin Fethiye’de başlık parası yerine takı geleneği sürüyor. Kız babası damat adayından kızına şu kadar bilezik, şu kadar altın takmasını istiyor. Yoksa kızımı vermem diyor. Adamcağız da borç harç bu altınları bulmaya çalışıyor, ya da takı parası biriktireceğim diye gençliğinden oluyor.
Düğünden sonra çiftler çoğunlukla anlaşıp bu takıların büyük bir bölümünü satıyorlar. Bu işten bir tek sarraf karlı çıkıyor. Hem satarken, hem de takıları geri alırken para kazanıyor.
Düğün masrafları da aynı çizgide aşırılık gösteriyor. Düğünün amacı insanların birbiriyle kaynaşması, tanışması, küslerin barışması, belki de yeni evliliklere kapı açması olarak düşünülmeli. O halde verilecek yemeğin zengin olmasından çok fazla sayıda insanın düğüne katılması amaçlanmalı. Ne yazık ki insanlarımız şimdi uygun bir boş alanda düğün yapmak yerine falanca lüks otelin salonlarında düğün yapma eğilimine girdiler. Burada da statü merakı ön plana çıkıyor. Damadın babası ne kadar zengin ve güçlü olduğunu gösterebilme çabası içine giriyor, aynen III.Murad gibi. Borç, harç yapılan düğün sonrası adamcağız ya mülkünü satıyor, ya da bir süre aç gezmeği göze alıyor. Üstelik çocuğunun en fazla ona ihtiyacı olduğu bir zamanda parasız kalmış oluyor.
Damat babası böyle yapmayıp boş verirse kimsenin yüzüne bakmayacağından, kendisine yeterli saygı göstermeyeceğinden korkuyor. İlk oğlan çocuğu doğduğundan itibaren bu korkuyla yaşamaya başlıyor.
İnsanlarımızı “başkaları ne der” endişesiyle mali güçlerinin üstünde düğün harcaması yapmaktan kurtarmak zorundayız. Karaçulha Kültür ve Dayanışma Derneğinin bu konudaki çalışmasının başarılı olmasını diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları