PSİKOLOG SAADET ELEVLİ

LGS SINAVI ÖNCESİNDE ANNE-BABALARA ÖNERİLER

PSİKOLOG SAADET ELEVLİ

  • 1011

Öğrencinin sınavda başarılı olması ya da olamaması sadece öğrencinin kendisiyle ilgili sonuç değildir. Bu başarı ya da başarısızlıkta eğitimcilerin, ebeveynlerin, çevresel ve genetik faktörlerin ve daha pek çok etmenlerin rolü inkar edilemez. 
Sınav yaklaştıkça çocuklar kadar ebeveynlerin de artan kaygısına tanık oluyoruz. “Acaba çocuğum sınavı kazanacak mı?”, “Kazanamazsa ne olacak, emekler boşa mı gidecek…” gibi düşünceler… 
LGS ile ilgili pek çok ebeveynden hatta eğitimcilerden şu cümleleri işitiyorum. “Tek bir şansın var. Bu üniversite sınavı gibi değil! Üniversite sınavını kazanamazsan bir daha girersin. Ama bu öyle değil! Burada tek bir şansın var. Bu sınavı kazandın, iyi bir liseye gittin, gittin… Gidemedin, iyi bir üniversiteye de gidemezsin!” Bu cümleler hiç kimseye iyi gelmez, hiçbir çocuğu motive etmez! Aksine çocuklarda yüksek kaygıya, başarısızlık korkusuna, yetersizlik duygusuna ve performans anksiyetesine neden olabilmektedir. Bu da başarısızlık sonucunu beraberinde getirebilmektedir. Tüm bu tehdit anlamı barındıran, korku duygusunu da beraberinden getiren cümleleri çocuklara sarf etmeden önce biz yetişkinler şu soruların cevaplarını kendimize vermeliyiz. Bireyin hayat başarısında iyi lise- kötü lise kavramları mı daha etkili, yoksa kendini iyi ya da kötü hisseden, ne istediğini bilen ya da bilmeyen, kendinin farkında olan ya da olmayan, hedefi olan ya da olmayan, geleceğe dair hayaller kuran ya da kurmayan birey mi daha etkili? Gelecek başarısı iyi-kötü lise kavramına mı bağlı yoksa bireyin kendi içindeki bu kavramlara mı bağlı? 
Anne baba olarak, çocukların pandemi gibi bir süreçten geçtiklerinin, bu sürecin onlar üzerindeki duygusal ve sosyal açıdan verdiği hasarların da bilincinde olarak, çocuklarımızı akademik başarı yarışına sokmayalım ve beklentilerimizi bu sürecin farkında olarak yeniden düzenleyelim.
Ebeveyn olarak başarıya doğru anlamlar yükleyelim. Sınav kazanmak bir başarı ölçütü olmadığı gibi, sınavı kazanamamak da bir başarısızlık ölçütü değildir. Başarı hedefimize yürürken, hayallerimize ulaşma yolunda attığımız adımlardır. Bu açıdan sınav bir hedef değil, hedefe ya da hayale giden sadece bir basamaktır. Sınava ve sınav sonuçlarına abartılı anlamlar yüklemek, hayati bir mesele algısı ile yaklaşmak yerine, bunun sadece basamaklardan bir tanesi olduğunu fark edelim.
Sınava az bir zaman kala, sınavla ilgili çok fazla gündem yaratmamaya çalışalım. Sınavla ilgili sürekli konuşmalar, ekstra gündem yaratmalar, olumlu ya da olumsuz konuşmalar bazı öğrencilerin kaygısını tetikleyebilir. Sınava çok fazla anlam yüklememek, elinden geleni yapacağı yönünde desteklemek, hayatı normal rutini ve akışında devam ettirmek çocuğunuza çok daha iyi gelecektir. Motive olsun diye “biz sana güveniyoruz, sen başarırsın, sen zaten akılsın, yaparsın…” gibi fazla duygusal yükü olan, fazla sorumluluk yükleyen cümleler kurmak yerine, “elinden geleni yapabilirsin, yıl boyunca emek harcadın ve çalıştın, elinden geleni yaptın… yeterince çalıştın…” gibi sürece dair pozitif farkındalık kazanmasına yardımcı cümleler çocuğunuza, kendini daha iyi hissetmesine yardımcı olabilir. 
Çocuğunuza karşı beslediğiniz sevginin sınav başarısıyla ilgili olmadığını, başarısız da olsa sevginizin devam edeceğini söz ve davranışlarınızla hissettirmek önemlidir. Hiç birimiz başarılı olduğumuz için sevildiğimizi düşünmek ya da başarısız olduğumuz için sevilmediğimize inanmak istemeyiz. Eğer kalbimizde, içimizde çocuğumuzun bu sınavı kazanması bizim için çok önemli ise, kelimelerimiz söylemese de, gözlerimiz, ses tonumuz ve yüzümüz bunu söyleyebilir ve çocuğumuz bunu algılayabilir. Çünkü kalbimizde ne varsa yüzümüze de yansır ve çocuklarımız bizleri kelimelerimizle işitmezler, yüzümüzü okurlar. Ebeveyn olarak bu sınavı bir başarı terazisi olarak görmeyelim. 
 Çocuğunuza nasıl bir duygusal miras bıraktığınız ebeveyn-çocuk ilişkisinde her zaman çok önemlidir ve sınavlar bunun için çok iyi bir fırsattır. Sınav sonucu ne olursa olsun, sınav ne kadar iyi ya da kötü geçerse geçsin ebeveyn olarak çocuğunuza “her zaman, her koşulda seni olduğun gibi kabul ediyorum ve her zaman senin arkandayım” duygusunu hissettirebildiğiniz oranda yeterince iyi bir ebeveynsiniz. İnsanoğlunun en temel ihtiyaçlarından biri de “olduğu gibi kabul edilmek” değil midir? Bizler dönüp arkamıza baktığımızda, kendimizle ilgili gördüğümüz manzara, başarımızın başarısızlık merdivenlerinden örüldüğü değil midir? Sınavlar bir başarı ölçütü değildir. Önce ebeveyn olarak bizler başarıya doğru anlamlar yüklemeyi öğrenelim. Sınavları başarının tek bir ölçütü olarak görmeyelim. Sınav başarısını gelecekteki başarıya açılan tek kapıymış gibi yanlış bir anlam yüklemeyelim. Sınavın sadece hedeflerimize bir basamak olduğu, gelecekteki hayallerimize ulaşmanın gerçek başarı olduğu, buna ulaşmanın pek çok yolları olduğu ve her zaman bir seçeneğin var olduğunun farkına varalım. Biz ebeveynler tüm bunların ayrımına varabilirsek, eminim her çocuk kendi içindeki gerçek potansiyeli daha iyi keşfedebilecek ve gerçek başarıyı bir gün yakalayabilecektir. 
Hayat yolcuğunda başarılı ve mutlu olmanın tek koşulu sınav başarısı değildir. Bugün üniversite mezunu olmayan ancak mutlu ve huzurlu bir hayata sahip olan insanlar olduğu gibi çok iyi üniversitelerde okuyup, mutsuz bir hayat yaşayan insanların da olduğunun farkında olalım. Bazen başarı için başarısızlığın da iyi bir öğretici ve öğretmen olduğunun, başarıya giden yolun, başarısızlıklardan örüldüğünün de farkına varalım… 
Hatırlayalım; başarılarımız kadar başarısızlıklarımız da bizi “BİZ” yaptı… 
Çocuklarımız için sınav bir son değil, süreç devam ediyor… 
Hafta sonu sınava girecek tüm öğrencilere şimdiden başarılar diliyorum… 

Yazarın Diğer Yazıları