Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

Kargı Çayı

Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

  • 1497

Her ne kadar adı Kargı Çayı olsa da Yanıklar köyümüzde bulunur. Önceleri Kargı ismi Kargı köyü ile birlikte Yanıklar köyünü de kapsardı. Daha sonra bu iki köy ayrıldı ama çayın adı yine Kargı olarak kaldı, bugün Yanıklar köyünden akarak Akdeniz’e ulaşan bu çaydan bahsedeceğim. Dikkat ederseniz her iki yerleşim yerinden de köy olarak bahsediyorum, saçma sapan büyükşehir yasası ile köylere mahalle denmesini kabul etmiyorum, en azından bunu kendi başıma protesto ediyorum. Neyse, gelelim Kargı çayımıza. 
Dalaman sınırları içinde doğar, ilk çıktığı kaynak tam bir sıvı kristali andırır,   pırıl pırıl, tertemiz, buz gibi bir sudur. Çam ve günlük ağaçlarının arasından ilerleyerek aşağı doğru akmaya başlar, balık çiftliklerinin ve çeşitli turizm tesislerinin kirletmelerine karşı direnerek yolculuğunu sürdürür. Bu direnç sulama kanallarına alınınca kırılır ve artık yatağından akamayacak olduğu için, utancından yerin altına çekilir. Yatağı kurumuş nehir özellikleri gösterir belli bir mesafede ama gönlü razı olmaz tekrar başını çıkarır denize yaklaştıkça. Bunu gören boya ağaçları, günlük ağaçları, kavaklar, çınarlar, kamışlar, kayazaklar (kazayağı), naneler, narpızlar, hayıtlar, gerdimeler (su teresi), sarmaşıklar, çumburlar (yabani üzüm), cemileler (su örümceği), kelebekler, balıklar, kuşlar, ördekler, su samurları, çevresindeki bütün doğa bayram eder ve Kargı çayı bu mutlulukla ulaşır Çayağzı’na ve orada Akdeniz’in dalgaları ile kucaklaşır. Bu kucaklaşmadan en çok memnun olanlar ise kefallerdir, çayın taşıdığı yosunlar onlar için sanki birer hediyedir.  
Kargı çayı kışın bambaşkadır, tıpkı dizginlenemez bir at gibi, işte ben buyum dercesine coşkuyla akar. Yağan yağmurları ve eriyen karları arkasına alınca, değmeyin keyfine, debisi arttıkça özgüveni de artar, çevresine hayat vermenin mutluluğunu yaşar her katresinde. Yaz aylarında yaşadığı sorunlardan uzaklaşır bir süre için. 
İşte bu Kargı çayımıza reva görülen bir uygulama başladı yakın zamanlarda. Daha doğrusu adına turizm denilen hoyratlıktan o da payını alıyor artık. Yaz sezonu geldiği zaman çayın etrafı ve yatağı insan kaynıyor. Her türlü kara taşıtını çayın yatağında görmeniz mümkün, atvler, motosikletler, arabalar, minibüsler, kamyonetler hepsi çayın içinde. Hele karavanlar en güzel yerleri kapmışlar. Dahası var, isteyen istediği yere masasını sandalyesini koymuş ağaçlarının gölgesine çekilmiş. Ağaçlara ipler bağlanmış, kablolar çekilmiş, çiviler çakılmış. Ayağı suda olarak oturmanın ve bu vaziyette bir şeyler yiyip içmenin keyfini sürüyor tatilciler. Çayın yatağı tam bir curcunaya dönmüş, zaten yaz aylarında azalan su bu tuhaflıkların arasından nasıl akacağını şaşırmış. 
Ne var bunda hoca, millet bu güzellikten faydalansın diyebilirsiniz. Bence de faydalansın ama belli kurallar içinde olsun bu iş. Çay yatağını tatil eğlencesi haline getiren bu grup, eğlenmesine eğleniyor, rahatlamasına rahatlıyor fakat kendisine bu duyguları yaşatan çaya ve yatağına gerekli saygıyı göstermiyor. Çay yatağı onlar için, bazen bulaşıklarını yıkadıkları yer oluyor, çoğu zaman çöplerini bıraktıkları mekân, mangallarını döküp donmuş yağlarını kumlarla ve çakıllarla sürttükleri temizlik aparatı oluyor. Araba temizleme, duş alma ve yıkanma bunların içinde en masun olanları. Ne yazık ki bu güzel ortamı umumi tuvalet olarak bile kullanıyorlar, çayın akışına göre kendi aşağılarında oturanları hiç düşünmeden. Her türlü meyve artığı, her türlü içecek şişesi, her türlü kraker ve çerez paketi çay yatağındaki yerini alıyor. Ama çocuk bezlerinin çay yatağındaki çalıların dibine sokuşturulduktan bir süre sonra suyun her hangi bir yerinde arz-ı endam etmesi, son çığlığı basmanızı sağlıyor. Hay böyle turizmin, hay böyle tatilin, hay böyle tatilcinin …
Ben tatilciyim, bana her şey serbest algısı, ülke geneline hâkim olan, kural tanımazlık ve ben yaptım oldu zihniyetiyle birleşince, işte böyle bir manzara çıkıyor ortaya. Dünyanın hiçbir yerinde böylesi bir güzelliğin bu şekilde talan edilmesine müsaade edilmez. Konu ile yakından veya uzaktan ilgisi olan bütün kuruluşlara görev düşüyor, lütfen Kargı çayını koruyalım, ona gereken saygıyı gösterelim ve bir an önce kontrollü kullanma eylem planını hayata geçirelim. Yoksa bu güzelliğe ve yılların oluşturduğu eko-sisteme yazık olacak. 
 

Yazarın Diğer Yazıları