Coşkun Karabulut / Kültür Sanat

Nurcan Gökmen- Şair, Yazar- Ula/ Muğla

Coşkun Karabulut / Kültür Sanat

  • 1595

Bu hafta köşemizde , Fethiye Edebiyat Grubu kurucu arkadaşımız şair ve yazar Nurcan Gökmen' i  bir deneme yazısıyla ağırlayacağız. 
Şiirleri ve denemeleri Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan Türkçelerine  de adabte edilerek o ülkelerde yayınlanan ve önümüzdeki Eylül ayında  gideceğimiz Azerbaycan' da, Azerbaycan okuruyla buluşup kitabını imzayalayacak olan arkadaşımızı kutluyor, yolu açık olsun diyoruz. 
Ve Nurcan Gökmen ' den bir deneme: 

 
ALLAH'A EMANET ETTİKLERİMİZ İLE ALLAH' A HAVALE ETTİKLERİMİZ
Emanet etmek nedir?. “bir şeyi ya da bir kimseyi geçici ya da kalıcı olarak emin bir kişiye  geri alınmak şartı ile bırakmak demektir”. Ne kadar tedbir alırsak alalım sevdiklerimize zarar gelmesin diye yine son sözümüz “Allah’a emanet etmek” olur. En güvenilir en koruyucu ve kollayıcı olan yüce yaradana. Yolcumuzu arabaya bindiririz “Allah’a emanet ol “ deriz. Kendimiz yola çıkarken kapımızı kilitleriz,  malımızı mülkümüzü “Allah’a emanet ettik “ deriz. 
Emanet etmek üzerine bir çok deyim vardır. Bunlardan biri de , “Allah emanetini alsın da kurtulayım” dır. Burada Allah emanetini alsın da kurtulalım derken “Can’ımızdan bahsederiz. Demek ki biz Allah’a havale ederken bazı şeylerimizi, aslında Allah en büyük emaneti “Can’ı” bize emanet bırakmıştır. Peki bu emaneti ne kadar iyi koruyabiliyoruz?. Bize verilen emaneti biz yine Allah’a emanet etmeye uğraşmıyor muyuz? Öyle ya da böyle emanet kıymetli olan şeydir. Yoksa değersiz olan bir şeyi zaten emanete bırakmayız. Ortada herkesin gözü önünde durur. Öyle ise bizde emanet olan bu “can” Allah için kıymetli olandır diyebilir miyiz? Allah için kıymetli olanı “Can”ı, en güvendiği olan biz insana emanet ediyor da, biz Can’ımızın, canına okuyoruz. Çocuklara tecavüz ediyor, kadınları öldürüyor, hayvanlara işkence ediyoruz. Oysa, Allah bize güveniyor da emanet bırakıyor.  
Öyle ise biz Allah’ın güvenine layık mıyız? düşünmek lazım. Biz hiç düşünmeden her insanda olan bu “can” için Allah’ın emaneti olduğunu düşünmeden hem kendimizde olan hem de karşımızdaki kişinin Can’ını  sıkar, Can’ını  yakar, hatta Can’ını  alırız. Hadsizliğe, kıymet bilmezliğe bakın ki, emanete hıyanet ederiz. 
Bir de “Allah’a havale etmek"  var. “ Havale etmek ne demektir? Bir şeyin alınmasını, yapılmasını bir kişiye yüklemek, ona bırakmak, ona ısmarlamak, bu görevi ona vermektir. Bu işi sana havale ediyorum, yapıver" demektir. Resmî yazışmalarda da evraklara “ilgili birime” havale ederiz ki, “ bu işi sen yap “ demektir. 
Bazen de  işin içinden çıkamayınca aslında biraz da sanki içinde öfke duyduğumuz, kızdığımız, canımızı yakan kişiye söylenen bu söz “ seni Allah’a havale ediyorum”dur. Bu durumda  kolaya kaçıp; kendimizi iyi, karşımızdaki kişiyi kötü görerek bu kötüyü cezalandırmak için “Allah’a havale etmek” mi istemekteyiz?. 
Bakış açımızda iyi ve kötü var ise zaten dualiteden bahsetmek gerekir. İkilik, karşıtlık ya da birbirini tamamlayıcı bir sistemden söz etmek gerekmektedir. Oysa Allah’ın iyi kötü kavramlarından bahsedilebilir mi? Allah her şeyden münezzeh ise bu zıtlıklar da bu dünya boyutu için geçerli ise biz bu dünya boyutunda zıtlıklarla varız. Kendi cüzi aklımız ile külli akla havale gönderiyoruz. Hoş bu havale işini gerçekten olanı olduğu gibi kabul edip teslimiyet ile yapıyor isek bu da başka. Lakin biz genellikle işimizi çözmesi için verdiğimiz bir temenni  gibi oluyor. 
Kısacası “Allah’a emanet ettiklerimiz” ile “Allah’a havale ettiklerimiz” arasında  yaşayıp gidiyoruz...
NURCAN GÖKMEN
 

Yazarın Diğer Yazıları