Afi Can

Gemi - Devamı

Afi Can

  • 1409

Genç kaptan gemi mürettebatına talimatları verdiğinde vakit öğlendi. Deniz kıpırtısız bir durgunluktaydı. Hava mevsime göre oldukça sıcaktı. Bunaltıcı havaya aldırış etmeyen martılar geminin etrafında uçuşuyor sonra sert pikelerle denize dalarak suyu didikliyorlardı. Deniz az önce martıların saldırısına maruz kalmamış gibi hemen eski kıpırtısız, sessiz, durağan halini alıyor ve hareketsiz görünen bir devinimle geminin demir gövdesi altında akıp gitmeye devam ediyordu. Martılarla denizin dansını bir müddet izleyen yaşlı kaptan, buruşmuş elini gözüne siper yaparak gökyüzünü baştan sona taradı. Ardından kıç iskele ve baş iskeleyi de aynı şekilde etraflıca taradıktan sonra, güvertede işlerini yapmakta olan tayfaları süzdü. Hepsi keyifli ve neşeliydi. İşlerini severek yaptıkları her hallerinden belliydi. Makine dairesine telefon açarak yağcı ve baş çarkçıyla birkaç fikir alış verişi yaptı. Deneyimli baş çarkçı motorların bakımdan yeni çıktığını, denizin altı üstüne gelse motorların emir gelmedikçe durmasının imkânı olmadığını belirtti. Yağcı da her şeyin olması gerektiği gibi olduğunu, yolunda gitmeyen veyahut daha sonraları can sıkabilecek bir şeyin bulunmadığını detaylıca anlattı. İkinci kaptanının aldığı cevaplar karşısında çatık olan kaşları yumuşamamıştı. İçini huzursuz eden bir şeyler vardı. Bu geminin donanımlarından ziyade hava ile alakalıydı. Denizde tuhaf bir ürperme hissediyordu. Eliyle ölçüm yapar gibi bir takım hareketler yaptı. Ardından sağa döndü, sonrasında bir saatin akrebinin yelkovanını takip etmesi gibi yüzünü güneşe döndürdü, güvertenin etrafında gökyüzüne bakarak üç tur attı. Halatları kontrol etti. Kaptanın çıkarken eline tutuşturduğu ataçlı dosyadan yük bilgilerine göz gezdirdi. Cebinden not defterini çıkardı, kibrit çöpü kadar kalmış kurşun kalemi ile birkaç hesaplama yaptı. Bir şeylerin olması gerektiği gibi olmadığını hissedebiliyordu ama ne olduğunu bir türlü bulamıyordu. Emin olduğu tek şey bugün deniz huzursuz ve ürpertiliydi. Kaptan köşküne çıkarak, durum raporunu arz etmek istedi. Telaşsız kaygılı adımlarla kaptanın yanına gitti. Genç kaptan sağında ki, solunda ki, ötesinde ki berisinde ki cihazlarla meşguldü.

-Ne istiyorsun Veysel Efendi, görüyorsun ki işim başımdan aşkın acil ve önemli bir şey değilse yarım saat sonra akşam yemeğinde toplantı yapacağım o zaman söyle dedi.

Kaptanın kendisini başından savmak istediğini anlayan Veysel Efendi.

- Peki efendim diyerek içini kaplayan huzursuzluğu da beraberinde götürerek yemekhaneye yöneldi. Orta güvertede bulunan yemekhanenin kapısı kapalıydı. Kapıdan içeri girdiğinde kimyasal çökelti gibi odanın zeminine kadar sinmiş olan ağır yağ kokusu midesini fena halde bulandırdı. Aç karnına ardı ardına içtiği şarapların bir kısmı ağzına geldi.

-Bir parça ekmek ver bana usta diyerek aşçıya seslendi.

Kendisine seslenildiğini işiten kilolu aşçı omuzun üzerinden gerisin geri dönerek donuk bir sesle karşılık vardı.

Sende herkes gibi beklesen ölür müsün Veysel Efendi? 10 dakikaya kalmaz bizim çocuk masalara servis edecek zaten. Dedi.

Basık ve loş olan yemekhanenin girişinde ki ilk masaya oturarak bir bardak su koydu kendisine, bu arada elinde tuttuğu not defterine bir şeyler yazmaya devam etti.
Yemekhaneye kendisinden sonra ilk olarak güverte personeli gelmiş, ardından makina personeli, ardında da miçolar gelerek yerlerini almışlardı. Toplantılı yemeğe henüz iştigal etmeyen tek kişi genç gemi kaptanıydı. Aradan fazla zaman geçmeden oda kapıdan girmiş yemekhanenin diğer ucundaki kendisine ayrılmış olan masaya yerleşmişti. Aşçı yamağı Murat, kaptanın yemeklerini tabaklarına koyarken genç kaptan söze başlamıştı.
- Fırtına konusunda herkes söylediklerimi eksiksiz yerine getirdi mi? Herhangi bir aksilikle karşılaşmak istemiyorum. Diyerek, cevap vermesi için güverte reisine bakmıştı. Vaziyeti ahvalinden emin bir şekilde soruyu cevaplamaya başlayan güverte reisi,
- Güvertede aksayan ya da eksik kalan herhangi bir şey yok. Diyerek sorulan soruyu cevaplama sırasını Çarkçıbaşına bırakmıştı. Çarkçıbaşı da kendisine söylenenleri harfiyen yerine getirdiğini, zaten motorların bakımdan yeni çıktığını yenileyerek bildirdi. Diğerleri de benzer cevapları verdikten sonra İkinci Kaptana dönerek, buyurgan ve tahammülsüz bir ses tonu ile
- Fırtınayı atlatasıya kadar sakın bir şey içeyim deme, deniz tekrar duruluncaya kadar ayık ve uyanık kal. Dedi.

Kendisine söylenenleri ve diğer personelin söylediklerini dinleyip dinlemediği belli olmayan ikinci kaptan, kendi fikrinin alınmaması üzerine sesinde hiçbir ima ya da kızgınlık belirtisi olmadan sakince konuşmaya başladı.

-Efendim gemiyi ilk limana yanaştırmamızda fayda var. Bu yükle açık denizde ilerlerken, kuvvetli bir fırtına hayati tehlikelere maruz kalmamıza sebebiyet verecektir. Olası bir terslikte kuvvetli ihtimalle gemiyi batırabiliriz dedi.

Kendisine söylenenleri yüzüne yayılan gevşek bir gülümseme ile dinleyen kaptan,

-Vayyy, bizim ihtiyar, kaptan olduğunu hatırladı demek. Dedi. Kaptanın pişkin hallerini görmezden gelen ikinci kaptan, gençlik dönemlerinde her insanın, özellikle içinde bir parçada olsa kibir taşıyan kimselerin birçok tehlikeyi yok sayarak maceraya atılmaktan geri durmayacağını biliyordu.

- Daha açık konuşmam gerekirse kaptan, bu fırtına cihazlarınızda gördüğünüzden çok daha şiddetli bir fırtına olacak açık denizde yakalanırsak da bu gemi içinde ki mürettebatı ile batacak… Med-cezir döneminde oluşan fırtınalar koca bir amfibiyi bile tersyüz edecek kuvvettedir. Kaldı ki bu tayfalar durgun deniz tayfası, olası bir terslikte hepsinin eli ayağına dolaşacaktır. Yapacakları hatalarsa denizin affetmeyeceği hatalar olacaktır. Emektar gemi, bu fırtınayı göğüsleyemez sert bir ters dalga da kâğıt helva gibi ikiye bölünecektir.

İkinci kaptanın sözleri üzerine yüzünde ki gülümse bir anda kaybolan kaptan, kendisini aşağılanmış, ne yaptığını bilmez bir acemi gibi hissetmişti. En çok canını sıkansa verdiği kararların sorgulanması hatta karşı çıkılması olmuştu.
 Haftaya devamını yazacağım. O vakte kadar sağlıkla kalın,sağlıcakla kalın, sevgiyle kalın,edebiyatla kalın sevgili dostlar.
 

Yazarın Diğer Yazıları