Doç. Dr. Özçelik, Kanal İstanbul Projesini Anlattı 

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKÜ) Coğrafi Bilgi Sistemleri-Uzaktan Algılama Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ceyhun Özçelik, FRT TV ekranlarında yepyeni bir program olan Gerçek Gündem'in konuğu oldu.

  • 3837
Doç. Dr. Özçelik, Kanal İstanbul Projesini Anlattı 
TAKİP ET Google News ile Takip Et

FRT TV ekranlarında yepyeni bir program olan Gerçek Gündem’in ilk konuğu Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKÜ) Coğrafi Bilgi Sistemleri-Uzaktan Algılama Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ceyhun Özçelik idi. Emrullah Gök ve Hülya Kulalı’nın moderatörlüğünde gerçekleşen Gerçek Gündem programında Türkiye’nin gündeminde yer alan Kanal İstanbul Projesi’nin merak edilenlerini Doç. Dr. Ceyhun Özçelik anlattı. Kanal İstanbul Gelecek Vizyonu mu? Milyarları İsraf Edecek Bir Hayal mi? Sorularının cevaplarının aralandığı programda Özçelik, projenin merak edilen bütün sorularını cevapladı.

 
MSKÜ Coğrafi Bilgi Sistemleri-Uzaktan Algılama Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ceyhun Özçelik, “Boğazların durumuna bakacak olursak Akdeniz ile Karadeniz’i bir birine bağlayan bir hat burada. Akdeniz’den gelen ticaret ve savaş gemileri aynı şekilde burada Çanakkale Boğazından geçerek Marmara Denizi ve Karadeniz’e ulaşma noktasında. Burada önemli olan, gündeme gelen Boğazların güvenliği ve gemi geçişleri sırasındaki güvenliği. İstanbul 15 buçuk milyon kişinin yaşadığı bir şehir. Kent nüfusu çok fazla. Hızlı kentleşmenin getirdiği de kentsel yaşamdaki zorluklar. Kentsel alanla yeşil alanların bir birleriyle karşılaştırmasına baktığınız anda kentin içerisinde yüzde 50’liere varan bir yapılaşma var. Bu aynı zamanda hem ulaşım hatlarını etkiliyor hem kentin geçirimsizliğini, su kaynaklarını etkiliyor” dedi.


Avrupa Yakasında nüfusun yüzde 65’i yaşarken Anadolu Yakasında ise yüzde 35’i yaşıyor. Ama bunun tam tersine su kaynakları da yüzde 65’i Anadolu Yakasında yüzde 35’i Avrupa Yakasında. Bu proje açısından en önemli olan şeyin birincisi burada Sazlıdere Barajı. 3.3 İstanbul’un suyunu karşılaması söz konusu. Terkos ise yüzde 10 civarında İstanbul’un suyunu karşılama söz konusu. Ancak bunu sadece Avrupa Yakası olarak düşündüğünüz zaman Sazlıdere Barajı Avrupa Yakasının yüzde 10’unu Terkos ise yüzde 25’ini karşılayacak bir baraj. Burada bize önemli miktarda su sağlayan 2 su kaynağı; birincisi Melen ki Anadolu Yakasında. 190 kilometre öteden gelen bir su kaynağı. Avrupa Yakasına bu suyu geçirmemiz için Boğazın altından geçirmemiz gerekiyor. İkincisi Terkos. Terkos Gölü ise tartışmalara yol açan bir hat üzerinde” dedi.


Özçelik, “Her iki boğazında Çanakkale’de İstanbul Boğazlarının da tabanı su seviyesinden yaklaşık 120-100 metre aşağıda. Ama Marmara Denizinin tabanı bunların çok çok aşağıda olduğu için orası sanki çukur bir bölge gibi duruyor. Ve buradaki oksijen miktarı, canlı hareketleri ve akıntı hareketlerinin de oradaki yapıyı değiştireceği üzerinde duruluyor” dedi.
Kanal İstanbul Projesinin amacı sorusuna Özçelik, “ÇED raporundan ve basından okuduğumuz kadarıyla esas amaç Boğazları güvenlik altına almak. Boğaz trafiğini bir miktar iç tarafa alarak   Boğazları rahatlatabilmek. Çünkü orada bir yoğunlaşma var. Öbür tarafta biraz daha az bir yoğunlaşma söz konusu. Diğer taraftan da bunlarla bağlantılı olarak yapılacak yapılardan bahsediliyor. Şehirler, limanlar, yat limanları ve benzeri tesisler Kanal İstanbul Projesinin amacı olarak ifade ediliyor. 
Gemi trafiğine bakacak olursak gemi trafiği benim okuduğum raporda 2070’lerde yüz binlere ulaşacağı söyleniyor ama bizim projeksiyonlarda gemi sayısının artmayacağı gözüküyor. Ancak gemi sayısının artmaması demek mesela İstanbul Boğazındaki gemi trafiği Çanakkale Boğazından daha düşük. Ama şu demek değil trafik azalıyor ancak tonaj miktarı artıyor. Bu Boğazlara önemli bir yük getiriyor. Bunun bir iç tarafa alınması projenin hedefi olarak anlatılıyor. Mondros Anlaşmasına göre tek geçiş üzerinden belli bir ücretlendirme var. Ama geçiş ücreti değil belli kalemlerle ilgili” dedi.


Özçelik, “Kanal İstanbul 2011 yılında gündeme geldi ve çalışmalara başlandı. Bildiğim kadarıyla 5 alternatif. Anadolu yakasında bir alternatifle çalışıldı mı onu bilmiyorum. Bunların üzerinden en uygun hat belirleniyor ve 4 olarak belirleniyor. Bu kanal İstanbul’un şuanki alternatif hattı. Önemli geçiş noktaları; birincisi Küçükçekmece, Sazlıdere Barajı, Terkos Gölünün hemen yanından geçiyor ve önde ada grupları vardı. O ada grupları Çevresel Etkiler Değerlendirilerek azaltıldı. Girişte ve çıkışta liman var. Aradaki Sazlıdere Limanı kaldırılmış. Etrafında şehirler vardı. Şehirlerin nüfusu düşürülmüş ki bence yerinde bir karar. Kanalım derinliği 25 metre genişliği ise 250 metre olduğu düşünüyor. Toplam hat uzunluğu ise 45 kilometre civarında. İstanbul Boğazından 10-15 kilometre daha fazla. Yeni bilgiler geldikçe inşa sırası 5+2 oldu. 100 yıl hizmet etmesi düşünüyor. Maliyet ve gelirlere ilişkin çeşitli söylentiler var ama yetkili kurumlarca şuan en son söylenen 12-12 buçuk milyar Dolar” dedi.


 Özçelik, “Boğazlardan elde edilecek gelir 250 milyon dolar civarından bir gelir söz konusu. Yalnız buna Şüveyş Kanalı tarifesi uyguladığım zaman gelirinizin 3 buçuk milyar dolara çıktığını görüyorsunuz. Sadece yalın ekonomi anlamında baktığımız zaman gelirleri arttırmanız söz konusu. Burada esas faktör Montrö sözleşmesi. Bir Kanaldan gelir elde edecek misiniz? Elde edecekseniz bunun yasal dayanağı nedir? Bunun yasal dayanağı Montrö Sözleşmesi” dedi.


MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ NEDİR?
Montrö Sözleşmesi nedir sorusuna Özçelik, “Montrö Sözleşmesi öncelikle bir Çanakkale Boğazını iki Marmara Denizini, üç İstanbul Boğazını kapsıyor. Bu üçü bir bütün. Boğazların tamamından bir seferde geçebilecek asgari gemiler 15 tonu geçemiyor. Yanılmıyorsam geçiş sırasında 9 tane gemi geçebiliyor.  Ticari gemiler için bir kısıtlama söz konusu değil. O serbest. Sadece 3 tane ücret ödemesi söz konusu. Gündüz geçmeleri söz konusu. Bunun dışında Karadeniz’de bulunabilecek gemi tonajı 45 bin ton. Kıyıdaş olmayan ülkelerden bahsediyorum. En fazla 30 bin grostonluk bir yükü olabiliyor. Ve en fazla 21 gün kalabiliyor. Bunun dışında da önceden bildiri şartları var. Denizaltılar yüzeyden geçmek zorunda. Gemilerin üzerinde uçak varsa onları havalandıramıyorsunuz gibi şeyler söz konusu” diye konuştu.


MONTRÖ SÖZLEŞMESİ FESİH EDİLECEK Mİ?
Montrö Fesih Edilecek mi sorusuna Özçelik şöyle cevap verdi; “Bu işin uzmanlarının karar verebileceği bir şey ama benim kendim araştırdığım kadarıyla normalde Montrö Sözleşmesi 20 yıl sürüyor. 20 yıldan 2 yıl önce bildirimde bulunması gerekiyor. Eğer bildirimde bulunmazsa bir ihbarda bulunmasından sonra 2 yıl süre sonunda anlaşmanın feshi mümkün gibi gözüküyor. Yalnız iptal olursa tarafların bir konferansta tekrar bir araya gelme taahhüdü var. Bununla beraber sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 5 yıl aralıklarla 3’er ay önceden haber vermek şartıyla bazı maddelerde düzeltme talebi istenebilir. Buda teorik olarak. Pratikte nasıl işler konunun uzmanları karar verebilir. Burada önemli olan şu: Montrö’yü değiştirilecek mi değiştirilmeyecek mi? Değiştirilmeden gelir elde etme durumumuz var mı? Biz Montrö’den 3 tane gelir elde edebiliyoruz. Birincisi sağlık hizmetleri. İkincisi Deniz Fenerleri. Üçüncüsü tahlisiye, kurtarma hizmetler gibi. Bunlar Fransız altını üzerinden. Fransız Altını 1936 yılında değeri üzerinden alınan ücretler 1982 yılına kadar çeşitli sebeplerden dolayı sabit kura maruz kalıyor. Ve artık ücretlerin çok düşük kalması sebebiyle 1983 yılında Gizli Bakanlar Kurulu Kararıyla birden artırılıyor. O fiyatta uygulanamıyor. Karadeniz’e kıyıdaş olan ve olmayan devletlerin baskısıyla o fiyatın yüzde 75 indirimli uygulanabiliyor ve o tarihte 1 gram altın 2.78 Amerikan doları. Bugünküne baktığımız zaman 1 gram altın 47 buçuk Amerikan Doları. Dolayısıyla 17 kat fark var. Teorik olarak bunu arttırabiliriz ama uygulamada uzmanlara kalıyor. Ama hedefimiz boğazlardan gelir elde etmekse burada bir kapı olduğu gözlenebiliyor. Burada 4 milyar dolarlık bir potansiyel var. Proje gerekli mi? Faydalı mı? Nasıl faydalı olur? Bu fayda bizim uygulayacağımız geçiş senaryolarına bağlı olarak değişir. 1) Montrö fesih edilecek mi, devam edecek mi? 2) Ticaret gemileri için faydası ne olacak? Savaş Gemileri için faydası ne olacak? Barış zamanında faydası ne olacak? Savaş zamanında faydası ne olacak? 3) Yatırım ne kadar, gelir ne kadar? Çevresel etki ne kadar? Politik sonuçları ne olur? Bütün bunları değerlendirecek farklı geçiş senaryolarının aynı anda değerlendirilecek karar verilmesi gereken bir şey. Yapılsın ya da yapılmasın tarzı genel bakış açısı doğru olmayacaktır.”


“DOĞAYA VERDİĞİNİZ ZARAR SONSUZ OLABİLİR”
Kanal İstanbul Projesinin Çevresel Etkisi ne olacak sorusuna Ceyhun Özçelik, “Yaptığınız her şeyin bir zararı vardır bir de yararı vardır. Önemli olan zararını kompanse edecek önlemleri alabiliyor musunuz alamıyor musunuz? Benim en önemli gördüğüm şey su kaynaklarına olan zarar. Yerelle genelin ortak hareket edebildiği durumlarda gerekli önlemleri belli bir mertebeye kadar alabilirsiniz. En sonda karar yine elde edeceğiniz gelir, çevreye vereceğiniz kalıcı ya da geçici zarar, gelecek yüz yıla sağlayacağını siyasi ve ekonomik projeksiyonların beraber düşünülmesi. Burada finans modelini de bilmeniz gerekiyor. Finans Modeli nedir? Bunu hangi şartlarda nasıl yapacaksınız? Ama muhtemel etkilerinden ben bahsedeyim Su kaynaklarında Avrupa Yakasının yüzde 10 su kaynağını tamamen kaybetme riskimiz var. Projenin ekonomik durumu 100 yıldır ama doğaya verdiğiniz zarar sonsuz olabilir. Bununla ilgili ne önlemler alınacak? Sazlıdere Barajı hattı Küçükçekmece’ye sağladığı su öbür tarafta Küçükçekmece’ye büyük bir deniz suyu girişi sağlanacak. Oradaki bütün canlı hayatını değiştirme riski var. Kalıcı zarar vereceği için o zararın kestirilmesi zor. Esas olan Terkos Gölü. Terkos Gölünün altta yer altı suyu var. Benim tahminlerimize göre havzanın yüzde 10-15’i kadar hattın beri tarafında kalıyor. Yani yüzde 10-15’lik su azalma. Ama aşağıdan da tuzlu su girişini engelleyecek ne gibi tedbirler alınacak? Ya da yer altı suyunun karşılıklı beslenme durumları çok iyi analiz edilip önlemlerinin çok iyi alınması gerekiyor. Akıntı hareketlerinin Marmara Denizi ve etrafındaki canlı hayatına vereceği zararların çok iyi araştırılması lazım.” Dedi.
Özçelik, “Bizim amacımız karar vericilere bilgi sağlamak.  Biz burada faydalarını sıralıyoruz. Muhtemel zararlarını sıralıyoruz. Ve bunları karar vericilerin önüne götürüyoruz. Karar vericiler buna karar veriyor. Basit yapılarda biz fayda masraf oranlarına bakarız. Bu büyük bir proje ise bunun çevresel etki özellikle kalıcı etki bırakmaması. Çevresel sorunlarla nasıl başa çıkılacağı çok iyi bir şekilde belirlenip hatta mümkünse kamu oyununda bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi gerekiyor. Bunun dışında siyasi olarak ülkenin geleceği noktasında nasıl bir on yıllara, yüz yıllara ilişkin projeksiyonlarda ülkemize nasıl bir katkı sağlayacak bunların beraber düşünülmesi gerekiyor. Tabi finans modeli de önemli. Yeni bir kanal yapacaksınız oraya trafiği nasıl yönlendireceksiniz? Altın Frank kur güncellemesi ve indirilmiş fiyat tarifesiyle mi? Umarım aklın ön gördüğü, bütün fayda ve masraflarının beraber masaya yatırıldığı tüm kesimlerin bir arada karar verebileceği ve çevreye de minimum zarar verecek özellikle kalıcı zarar vermeyecek çözümlerin üretilmesi gerekiyor” dedi. 
 

Bakmadan Geçme