ÇOCUK İSTİSMARLARINA 'HAYIR'

Fethiye Çocuk İstismarlarını Önleme Derneği tarafından son günlerde Karaman'da ve yurt genelinde yaşanan cinsel istismar olaylarını kınamak ve hayır demek amacıyla protesto eylemi gerçekleştirildi.

  • 1113
ÇOCUK İSTİSMARLARINA 'HAYIR'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Fethiye Belediyesi Kültür Merkezi önünde düzenlenen protesto eylemine; MHP ve CHP Fethiye ilçe yönetimleri, Eğitim-Sen ve Ses sendikaları Fethiye temsilciliği üyeleri, ADD, CKD ve Türk Kadınlar Birliği Fethiye şubeleri yönetimleri, Fethiye Bedensel Engelliler Derneği yönetimi ile bazı sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve vatandaşlar katıldılar. Protesto eylemi ile ilgili olarak Fethiye Çocuk İstismarlarını Önleme Derneği Başkanı Hilkat İnan tarafından ortak bir basın açıklaması yapıldı. Hilkat İnan’ın konuşmasından sonra MHP Fethiye ilçe başkanı Cengiz Çay, CHP Fethiye İlçe başkanı Avukat Ali Özgür Kullukçu, Ses sendikası Fethiye ilçe temsilcisi Dr. Selçuk Arda, Eğitim-Sen Fethiye şube başkanı Ali Türk ile CHP Fethiye Kadın Kolları eski başkanı Ümit Yılmaz söz alarak kısa birer konuşma yaptılar. “BÖYLESİNE YÜZ KIZARTICI VE NİTELİKLİ İSTİSMAR BAŞLIĞI ALTINDA TOPLANMADIK” Fethiye Çocuk İstismarlarını Önleme Derneği başkanı Hilkat İnan tarafından yapılan basın açıklamasında “Bizler dört yıl önce, Fethiye Çocuk istismarlarını Önleme Derneği olarak yola çıktığımızda, tek hedefimiz çocuklarımızı her türlü olumsuzluktan korumak ve bu konunun önemini vurgulayabilmek amacıyla sempozyumlar, konferanslar, brifingler düzenlemekti. Bu çalışmalar yeterlidir, değildir. Yaptık da. Ve şunu biliyoruz ki, Kültür Merkezi’nin önü, bulunduğumuz alan kullanıma açıldığından bu yana her türlü başkaldırının, toplantının, protestonun, gösterinin, eğlencenin yapıldığı, kısacası “kültür merkezi önünde bekliyorum” denilen bir alandı. Bu alanda çeşitli kereler kadına şiddet için, kadın cinayetleri için, kadın hakları içinde toplandık. Bu alanda hiç böylesine çirkin, böylesine yüz kızartıcı ve nitelikli istismar başlığı altında toplanmadık. İsyan etmedik. Çığlık atmadık. “AYNI BAKANIN, İKİ GÜN ÖNCE YİNE MEDYAYI SALLAYAN BİR YORUMU DAHA OLDU” Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’nın bir gafı ile başlayan kirlenme çığ gibi büyümekte. Bakanın sözü edilen vakfın Vakfı üzerine olayın medyatik olacağının farkına varmadan ve koruma amaçlı yaptığı “Bir kere rastlanmış olması, hizmetleriyle ön plana çıkmış bir kurumu karalamak için gerekçe olamaz” yorumu sonucu, hepimizin midesini bulandıran bir olay gün ışığına çıkmış ve ardı arkası kesilmeyen ilgili haberler, ulusal ve yerel medyada çalkalanmaya başlamış, bu ve benzeri kurumlarda yaşanan olaylar çorap söküğü gibi gelmeye başlamıştır. Hatta aynı bakanın, iki gün önce yine medyayı sallayan bir yorumu daha oldu. Sözü edilen bu Vakfın da “bu eylemi yapanlar sonsuza dek cezalandırılacak” diyeceği yerde “çocuklara gereken her türlü ceza verilecek, yaşamlarını tutukevlerinde geçireceklerdir” diyerek iç sesini dillendirmiştir. Dil sürçmesi olabilecek bu yorumla ilgili, yanındakiler ve şakşakçılar anında alkışlamaya başladılar. Ve maalesef bu konu için bile bir açıklama yapılmadı. “BİZLER BU ÇOCUKLARIMIZA NASIL ERİŞEBİLECEĞİZ, NASIL KORUYACAĞIZ?” Burada tek hedefimiz asla o kurum, bu dernek, şu vakıf, okul, yurt. Yani çocuklarımızın topluca bulunduğu yerler değil. HEPSİ! Yazmadığımız, saymadığımız neresi varsa eksiksiz HEPSİ! Öğretmen, servis şoförü, antrenör, hacı, hoca, komşu amcalar da değil, bireysel olarak yazmadığımız, saymadığımız kim varsa HEPSİ! Değil mi ki çocuk, bu eylemi en güvenilir ortam olan evinde, en güvenilir kişi olan babasından, ağabeyinden ya da amcasından, dayısından, eniştesinden yaşıyorsa, listeyi onca uzatmanın anlamı ne denli doğru olur, yorum sizlerin. Bu sapkın zihniyetler çocuklarımızın hemen yanında ve çocuklarımız tümü ile korunmuyorsa, bizler bu çocuklarımıza nasıl erişebileceğiz, nasıl koruyacağız? Evde anne susarsa, okulda öğretmenler, rehber öğretmenler, müdürler “benim okulumun adı çıkmasın” zihniyeti ile susarsa, muayeneye getirilen doktor susarsa, kolluk görevlilerinin, emniyet mensuplarının, jandarmanın eli kolu bağlı olursa ve en önemlisi HUKUK susarsa, çocuklarımızın sesini nasıl duyacağız? “İSTİSMAR YAŞAM BOYUNCA TEDAVİ EDİLMEYEN BİR TRAVMADIR” Günümüz, çocukların cinsel istismarı ile öylesinde sarsıldı ki, istismarın diğer boyutlarını, ihmali, şiddeti, duygu noksanlığını anlatamaz olduk. Şiddet ve istismar babadan oğula, mağduriyet de anneden çocuğa geçmekte ve bu kısır döngü hep yinelenmekte. Çocuk, istismarın herhangi birini evinde yaşıyorsa ve özellikle bu eylemi en güvendiği kişiden görüyorsa, en güvendiği kişi tarafından korunamıyorsa, bu çocuklar yetişkinlikte nevrotik bir sendrom yaşıyorlar. İlerlemiş, metastaz yapmış kanser hastalığının tedavisi ne denli zor, bütçeli ve emek istiyorsa, istismara uğrayan çocuğun tedavisi de eş değerde aynıdır; güçtür. Hatta kanser hastalığı tedaviye cevap bile verebilir ancak istismar yaşam boyunca tedavi edilmeyen bir travmadır. “CİNSEL ŞİDDETİN HER TÜRÜNDEN ÇOCUKLARIMIZI KORUMALIYIZ” Bugünlerde, sosyal medyada inanılmaz paylaşımlar akmakta. Kimimiz bu olayın önemini vurgulamak için, kimimiz de paylaşmış olmak için butona basıyoruz. Oysa çocuklarımızın mahremiyetinin saklı kalması gerçeğini unutuyoruz. Bundan böyle, bu paylaşımları daha bilinçli yaparsak, bu sapkın adamların fantezilerini önlemiş ve çocuklarımızın mahremiyetini korumuş oluruz. Kısacası cinsel sömürü ve istismarın gerçekleştiği kurum, kuruluşları ve bireyleri değil, cinsel şiddetin her türünden çocuklarımızı korumalıyız. Çocuk istismarına hayır demek için, herhangi, bir siyasi görüşten ya da dinden olmaya gerek yok. bu tamamen insanlık ile ilgilidir” denildi.

Bakmadan Geçme