Millet, Yıkım Siyasetine Dur Dedi

  • 1990

Türkiye 24 Haziranda yapılan seçimleri tam bir demokratik olgunlukla tamamladı. Peki, 24 Haziran’dan geriye neler kaldı? Bu yazımda seçim öncesi gündemi oldukça meşgul eden Dört Benzemezlere kısa bir projeksiyon tutacağım. Aslında onlar için yıkım ekibi demek de mümkün. Çünkü CHP, Saadet Partisi, İYİ Parti ve Demokrat Parti’nin içinde yer aldığı ittifakın Erdoğan karşıtlığı haricinde ikinci bir gerekçesi yok gibiydi. O halde soruyu baştan alalım: Bu dört benzemez hangi hedefler üzerine ittifak etmişti ve bu ittifakın siyasal anlamı neydi?

Öncelikle ideolojik olarak birbirinden farklı olan bu dört partiyi bir araya getiren temel faktör, yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, Erdoğan'a karşı güdülen husumetti. Erbakan tarafından kurulan Milli Selamet Partisi ile siyasi yolculuğuna başlayan Erdoğan, 2002 yılından itibaren Türkiye’yi yönetmekte ve bu ülkenin geleceğine yön vermektedir. Rasyonelliğin imbiğinden geçmiş karizmatik lider merkezli siyasetin etkili olduğu Türkiye’de özellikle demokrasinin kökleşmesinde, ekonomik reformların hayat bulmasında, toplumsal istikrarın sağlanmasında ve dış politikadaki etkinlikte hep Erdoğan belirleyici lider olmuştur. Çünkü bu ülkede siyasi parti liderlerinin değerleri ve üslupları kadar yönetme tarzları da toplumsal, siyasi ve iktisadi gelişmelere damgasını vurmuştur.

Yakın tarihimizin etkili politik aktörlerinden olan Atatürk’ün, Adnan Menderes’in, Süleyman Demirel’in, Necmettin Erbakan’ın veya Turgut Özal’ın siyasal liderliği, Türkiye’nin ulusal ve uluslararası siyasetteki etkisini, ülkenin siyasal hinterlandını ve politikanın kodlarını değiştirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana kadar siyasi liderler, bu ülkenin siyasetinin, ekonomisinin, toplumunun ve dış politikasının evrimine yön vermede belirleyici bir etkiye sahip olmuştur. Erdoğan’ın siyasi liderliğinde Türkiye hem demokratik standartlarını yükseltmiş hem de toplumsal ve ekonomik durumunu iyileştirmiştir. Erdoğan nefretinin arka planında bu siyasal değişime, toplumsal ve ekonomik istikrara karşı uyumsuzluk ve umutsuzluk yatmaktadır. Ekonomik olarak büyüyen, küresel dünyada etkisini artıran, bağımsız politikalar geliştiren bir Türkiye’den rahatsız oluş…

Bundan dolayı Erdoğan nefretinin siyasal karşılığı; küçülen, kendi kabuğuna çekilen bir Türkiye hayaliydi. Türkiye’yi ipotek altına almanın yolu da Erdoğan’ın tasfiyesinden geçmekteydi. Erdoğan karşıtlığında buluşan siyasi aktörlerin, farkında olsun veya olmasın, böylesi bir siyaset ve anlam düzenine hizmet ettiği açıktı. Millet bu oyunu gördü ve yıkım siyasetine dur dedi.

Bizden söylemesi...

 

Yazarın Diğer Yazıları