ABD'ye Zeytin Dalı

  • 2506

Trandafir G. Djuvara (1856-1935) Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı BoğdanPrensliği’nin İbrail bugünkü ismiyle Braila kentinde dünyaya gelmiştir. Romanya Krallığı’nın kuruluşuna tanıklık etmiş bir eski bir diplomattır. Paris ve Brüksel’de edebiyat ve siyaset bilimi eğitimi almış ve Belgrad, Sofya, Brüksel, Atina gibi farklı şehirlerde diplomatik misyon şefi olarak farklı görevler icra etmiştir. Yanı sıra, Djuvara 1896 ile 1900 yılları arasında İstanbul’da da görev yapmıştır. Tüm bunları şunun için anlatıyorum; Öncelikle, Avrupalıların Doğu’ya olan ilgisi 13. yüzyılda Haçlı seferleriyle başlar ve gittikçe artar. Ancak bu ilginin yönü zamanla değişir. 1204’te Haçlıların Bizans İmparatorluğu’nun başkentini ele geçirmesiyle, seferlerin salt dinsel bir nitelik taşımadığı ortaya çıkıverir. Bu ilgi, zaman Türklerin yaşadığı, toprakların parçalanmasına veya ele geçirilmesine dönük plan ve projelere dönüşür. Bu projeler, yüz yıl kadar Memluklar, Anadolu Selçukluları ve Bizans’a yönelik olarak icra edilir. Avrupalıların Türklerle ilk kitlesel teması da bu seferler dolayısıyla olmuştur. 14. yüzyıldan itibaren, Avrupa’da fetihlere başlayan Osmanlı Devleti bu planların son ve değişmez hedefi olmuştur. Yüzyıllarca üretilen onlarca projenin çoğu tarihin tozlu raflarında varlığını hala korumaktadır. Varlığı bilinen bu projelerin ilk sistemli derlemesini, Romanya Krallığı’nın İstanbul elçisi olarak görev yapan diplomat ve araştırmacı Djuvara yapmıştır. Farklı ülkelerin arşivlerinde yaptığı çalışmalarla o zamana dek pek bilinmeyen, unutulmuş projelerin varlığını da keşfetmiştir. Bu kaynak eserde, Türkiye’yi parçalamaya dönük farklı projeler bulunmaktadır. Tarihçi Albert Sorel, “Doğu Sorunu, Türklerin Avrupa’ya girmeleriyle başlamıştır” der. Bu dönemden itibaren Türkleri Avrupa’dan kovmak için çeşitli proje ve planlar yapılmış; ancak sadece bir kısmı hayata geçirilmiş bir kısmı da proje düzeyinde kalmıştır. Çünkü O çok “sevdiğimiz” insanın, Erasmus’un ifadesiyle, “Türkler, geçmişleri karanlık insanlardı” ve Avrupa’dan atılmalıydılar. Gelelim birazda yakın zamanlara… Hatırlayınız; Bush, ulusal güvenlik konusunda danışmanlarıyla Camp David’de bir görüme yapmış ve başkent Washington’a dönüşünde Amerikan vatandaşlarına, “Terörizme karşı bu Haçlı Seferi, bu savaş zaman alacaktır. Amerikalılar sabırlı olmalıdır” demişti. ABD eski Başkanı George Bush’un 11 Eylül saldırılarının ardından terörizme karşı “Haçlı Seferi” başlattığını itiraf etmesi, böylesi bir zihinsel arka planın izdüşümüdür. Sonrasında ne mi oldu dersiniz? ABD, önce Afganistan’ı ardından da Irak’ı işgal etti. Yıllarca İran’a karşı Saddam Hüseyin’i ve Irak’ı destekleyen ABD, Irak’ı talan etti ve Saddam Hüseyin’i vahşice katletti. Anlaşıldı ki, bu saldırı “Modern Haçlı Seferi”nin bir başka halkasıydı. O dönemin Fransa Cumhurbaşkanı JacquesChirac bu durumu şöyle anlatıyor; “2003 yılının başında Başkan Bush’tan bir telefon aldım. Benden Fransız güçlerinin Irak’a karşı savaşta NATO güçlerine katılmasını istiyordu. Gerekçe olarak da Yecüc ve Mecüc’ün son yuvalarını yıkmayı göstermiş, o anda Ortadoğu’da, Eski Babil Şehri yakınlarında saklanmakta olduklarını iddia etmişti. ‘Kutlu iman savaşı’ olarak nitelendirdiği bu savaş kampanyasına katılınması için ısrar etti. Tevrat ve İncil’de geçen kehanetlerin vurguladığı kutsal-ilahi bir görevi yerine getirmede desteklenmesini talep ediyordu. Bu bir şaka değil. Dünyanın en büyük ülkesinin başkanının bu batıllara ve saçma hurafelere inandığını gördükten sonra gerçekten şaşkına dönmüştüm.” Şimdi, ABD’nin iştahını kabartan, Amerikalılara siyasi akıl tutulması yaşatan Zeytin Dalı Harekâtını bir de bu pencereden bakalım. Artık, gerisini varın siz hesap edin!

Yazarın Diğer Yazıları