Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

YERLİ IRK HAYVANLARIN ÖNEMİ

Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

  • 1869

Ülkede seçimler iptal ediliyor, kurumlar kargaşa ortamında karar vermek zorunda kalıyor, bebek katilinin ihanet yüklü mektupları tekrar gündeme geliyor, belki de yeni bir açılım senaryosu bizi bekliyor, gelinen nokta ekonomiyi etkiliyor, döviz fırlıyor ve muhtemel ki bütün bu olanlar bu seneki turizm sezonunu etkileniyor. Böyle bir ortamda bizim Hoca da çıkmış yerli ırk hayvanların önemini yazıyor demeyin. Gerekli. Bunu iki şekilde açıklayayım.

Öncelikle bu sütunda mümkün olduğunca siyasi tartışmalara ve bize dayatılan suni gündemlere girmemeye çalışıyorum. İnancım o ki herkes işini en iyi şekilde yaparsa işler yoluna girer.

Diğerine ise Babaannemin bir sözü ile cevap vereyim. “Acıyan yer ayrı, acıkan yer ayrı” derdi rahmetli.

Evet, ülkenin içinde bulunduğu durum ne olursa olsun, insanlarımızın gıdaya ihtiyacı var. Gıdanın içinde de hayvansal gıdalar çok önemli yer tutar. Bu konuya önceki yazılarımda detaylı olarak değinmiştim. Bugün ise o hayvansal gıdanın kaynaklarından biri olan yerli ırk hayvanlara değineceğim.

En son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim de bir rahatlayayım. Yerli ırk hayvanlarımız bu topraklara bahşedilen hazinemizdir. Toprak altında yatan madenlerimiz ne ise, toprağın üstündeki yerli ırk hayvanlarımız da odur. Bunu yerli bitkilerimiz için de söyleyebiliriz. Ben yine uzmanlığımın dışına taşmadan devam edeyim.

Yerli ırk hayvanlarımız Anadolu’muzun bir parçasıdır. Yüzyılların süzgecinden geçerek bugünlere ulaşmışlardır. Birçok hastalık geçirerek direnç kazanmışlar, bu coğrafyada olabilecek her türlü iklim şartları ile mücadele etmişler, bu ortamda büyüyüp, yeni nesillerini bu ortama uygun yetiştirmişlerdir. Yani morfolojik yapıları, fizyolojik yapıları hatta genetik yapıları, bu coğrafyaya göre şekillenmiştir. Böylece Anadolu’nun sığırı, Anadolu’nun koyunu, Anadolu’nun keçisi, kedisi, köpeği, kazı, tavuğu oluşmuştur. Bu hayvanlar hem kendilerine yem olabilecek bitkileri optimum düzeyde kullanmaya adapte olurken, hem de ürünlerini Anadolu’nun biz insanlarına gıda olarak sunmuşlardır.

Anadolu, yerli ırklarımızla nasıl hayvancılık yapılacağını da öğretmiştir bizlere. Toros dağlarının makiliklerinde kıl keçilerimiz gelişirken, Orta Anadolu’nun bozkırı Akkaraman koyununa ve Yerli Kara sığırına kucak açmıştır. Doğunun yaylaları Doğu Anadolu Kırmızısı sığırına ve Morkaraman koyununa mekân olurken, Trakya’nın meralarında meşhur kıvırcık koyunumuz gelişmiştir. Hacıkadın, Gerze, Denizli ve Sultan, tavuk ırklarımız arasında yerlerini almışlardır. Kazı yanımızda getirmişiz Orta Asya’dan, sonra da “Kazın ayağı öyle değil” deyişini atasözlerimize katmışız. Bu hayvanlarımızı Sivas’ın Kangalı, Eskişehir-Kütahya’nın Akbaşı ile korumuşuz. Kendimize binek etmişiz Anadolu’nun atını, eşeğini. Sonra bunları çiftleştirip katır oluşturmuşuz, yük taşımak için.

Bir pencere aralayarak, “hayvan” deyip de geçtiğimiz bu varlıkların hayatımızdaki önemini göstermek istedim.

Yerli hayvanlarımız bizdir, bizimdir bu toprakların tapusudur. Evet, yanlış duymadınız tapusudur. Çünkü bu coğrafyada bu hayvanlar ile kalınır ancak. Onları kaybedersek tutunacak dalımız kalmaz, altımızdan kayıverir toprağımız. Hiç unutmam, Kars’ta, Kafkas Üniversitesi’nde görev yaptığım sıralarda bir köylü “Hoca biliyonmu’, bu Kars’ta kaz olamasaydı biz yaşayamazdık” demişti. Bu sözün ne kadar gerçek olduğunu her geçen gün daha net anlıyorum.

Çünkü yerli hayvan ettir, süttür, yumurtadır, giysidir, arkadaştır, yoldaştır, süstür, hediyedir. Her şeyden önce kaybetmememiz gereken değerimizdir.

Diyeceksiniz ki ithal hayvanlarla bu dediklerin olmaz mı Hoca? Olduramıyoruz işte gördüğünüz gibi, olsa da yavan oluyor be.

Yerli hayvan ve bitkilerimizin değerini hakkıyla bilmemiz ve onlara sahip çıkmamız dileğimle.      

[email protected]

Yazarın Diğer Yazıları