Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

Titus Tüneli ve Fethiye Limanı

Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

  • 2099

Geçtiğimiz günlerde göz bebeğimiz limanımız ve denizimizde görülen kirlilik her ne kadar alg patlaması olarak geçiştirilmeye çalışılsa da ben bu konuyu bu kadar basite indirgeyerek kabul edemiyorum. Sorgulamamız gereken o kadar nokta var ki. Geçen haftaki yazımda alg patlamasının yüksek orandaki azot ve fosfordan dolayı oluştuğunu, bunların kaynağının da evsel atıklar yani kirlilik olduğunu vurgulamıştım.

 Bugün ise limanımızla ilgili başka bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Gelin biraz tarihin derinliklerinde yolculuk yapalım. Akdeniz’in doğusuna gidip, Hatay ilimizin Samandağ ilçesi sınırlarına uzayalım. Bundan yaklaşık 2300 yıl öncesinde Roma döneminde, kurucusunun adıyla anılan bir liman kenti, Nikator. Kentin geçim kaynağı limana gelen gemiler ile yapılan ticaret. Yani liman kentin yaşamasının yegâne sebebi. Diğer yandan ise dağlardan gelen sel sularının taşıdığı topraktan ve Asi nehrinin alüvyonlarından dolayı dolma tehlikesi ile yüz yüze olan bir liman. Bu durum karşısında dönemin Roma imparatoru limana akan derelerin akış yönünü değiştirmeye karar verir. Amaç limanı kurtarmaktır. İmparatorun ömrü yetmez, yerine geçen oğlu Titus tamamlar tüneli. On yıl süren bir çalışma ile binlerce esirin ellerinde çekiçlerle, murçlarla, keskilerle kayaları delerek yaptıkları bir eserdir bu. Açılan kanal ve kazılan tünelle oluşturulan su yolunun toplam uzunluğu 1380 metredir. Amaç hasıl olmuş, limanı doldurma tehlikesi olan suların yönü değiştirilmiş ve şehir ticaretine devam etmiştir.

Anladınız siz onu. Gelelim Fethiye’mize. Aslında tam da karşı karşıya olduğumuz durum budur. Geçimini büyük oranda turizmden daha doğrusu denizle bağlantılı turizmden sağlayan bir kent ve onun limanı. Etrafında irili ufaklı onlarca akarsu. Kimisi kanala alınmış kimisi alınmamış. Ama ortak yönleri hepsi, amaç birliği etmişçesine taşıdıkları alüvyonlarla limanı dolduruyorlar. Sadece alüvyon mu? Tabii ki değil ciddi oranda kirliliği de taşıyorlar limana. Biz Fethiyeliler de bunların denize aktığı yerlere oturup çayımızı yudumluyoruz.

Ne yapalım Hoca, biz de mi suların akışını değiştirelim, dediğinizi duyar gibiyim. Evet öyle yapalım. Hepsini bir kanalla toplayıp koca çalıştan öteye bırakalım. Ama ekolojik sistemi bozmamak için kanallarda belli miktarda su bırakalım. Nasıl yaparız demeyin. Fethiye’yi ve limanımızı seviyorsak ve bu halkın deniz bağlantılı turizmden ekmek yemesinin devam etmesini istiyorsak buna niyetlenmeliyiz. Hem 2300 yıl önce keskilerle, çekiçlerle, insan gücü ile yapılan bir işi biz bu çağda, bu teknoloji ile yapamazsak yazıklar olsun.

Fethiye Limanı ve temizliği denince, her beş yılda bir verilen, sonradan unutulan sözleri de sizlere hatırlatmak isterim. Keşke bu verilen sözler seçim sonuçlarına bakılmaksızın tutulsaydı. Belki o zaman takip eden seçimin sonucu değişebilirdi. Siyasiler hiç bu pencereden bakamıyorlar mı acaba?

Bu Fethiye’miz için hayati bir konudur. Bunun partisi, siyaseti, politikası olmaz. Bütün Fethiye tek ses olup haykırmalı ve el ele vermelidir.

Başka Fethiye yok. Deniz yoksa, liman yoksa turizm de yok Fethiye de yok.

Dolmayan ve kirlenmeyen bir limanda çaylarımızı yudumlamak dileğimle…

 

[email protected]

 

Yazarın Diğer Yazıları