Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

İSTİKLAL MARŞI VE MEHMET AKİF ERSOY

Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

  • 1029

İçinde bulunduğumuz hafta 12 Mart gibi çok önemli bir değere sahipti. Malumunuz 12 Mart İstiklal Marşı’mızın kabul yıl dönümüdür. İstiklal Marşı’mızı Akif’ten, Akif’i de İstiklal Marşı’mızdan ayrı düşünmek mümkün değildir. Bugün bu iki önemli değerimiz hakkında yazacağım.

Akif’i nasıl tanırsınız bilmem ama benin gözümde o Türk milletine hediye edilmiş üstün şahsiyetlerden biridir. İstiklal Marşı’mız ise şiir üstü bir eserdir. Akif tam anlamıyla entelektüel tanımına uyan bir kişiliğe sahiptir. Odasına astığı Luis Pastör’ün resmini her gün severek işe başlayan bir veteriner hekimdir Akif. Gerçek mesleği olan veteriner hekimliği 21 yıl yapmıştır. Dindarlık ile pozitif bilimleri, doğu ile batıyı, beyinle ruhu, dindarlıkla güzel ahlakı birleştirebilen nadir aydınlardan biridir.

Mehmet Akif Ersoy içinde bulunduğu imparatorluğun bütün sorunlarını ve sıkıntılarını iliklerine kadar hissetmiş ve onlara çözüm bulmak için ömrünü adamıştır. Milletin yeniden var olma adına Anadolu’da yaktığı bağımsızlık ateşinin öncüsü olan ordumuza,

 

 “Türk eriyiz silsilemiz kahraman / Müslümanız Hakk’a tapan Müslüman”

 

diyerek benliğimizden kopmadan mücadeleye devam edileceğini ve sonunda da hakkın vaat ettiği günlerin doğumunun yarından da yakın olacağı müjdesini vermiştir. Onun yaşadığı dönemde sadece ülkesi değil, içinde bulunduğu bütün coğrafya da acı, keder, hüzün ve umutsuzlukla doluydu. Acıdan bıkan, kederden usanan insanlara ışık oldu, umut oldu Akif ve Safahat adını verdiği büyük milli destan ortaya çıktı. Ne ulvi şereftir ki İstiklal Marşı da onun nasibiydi, şairi olduğu bu şiir üstü şaheserle çok sevdiği milletinin gönlünde ilelebet kalacak bir yer edindi. Milletini çok iyi tanıdığından dolayı sunduğu çözümler de bir nevi hastalık tedavisi için yazılmış reçeteler mahiyetindedir. Gördüğü yanlışlıkları kendi deyimiyle “odun gibi dümdüz” olarak söylemekle kalmamış, sorunların serencamındaki muhtemel hadiseleri de bildirmiştir. Tespit ettiği her sorunu çözümüyle birlikte dillendirme “Akifçe” bir yaklaşım olup mütefekkirler arasında sıkça rastlanan bir özellik değildir. 

 

Akif fikriyle, fiiliyatıyla ve önerileriyle yaşadığı zaman diliminin ötesine taşmıştır. Kurtuluş Savaşı’mıza kattığı ruh ve millete yüklediği umut ile gelen mücadele azminin öncüsü, toplumu tanımanın getirdiği bilgi ve kültür birikimiyle milletin geleceğini aydınlatan bir ışık, İstiklal Marşı’mızda “Korkma” diye haykırarak milletçe yaşanan ve yaşanması muhtemel bütün korkuları bir çırpıda silip atan bir cesaret sembolü.  Hayatın adandığı bir dava ve o hayatın simgesi olan güzel ahlak sahibi vefakâr ve fedakâr bir kişilik. Cehalet düşmanı, ilim aşığı, eğitim sevdalısı, sağlam bir aile reisi, müşfik bir baba… Lügatinde yenilgi olmayan, başladığı her işte birincilik haricindeki hiçbir dereceye talip olmayan ama o denli de mütevazı bir kahraman, Safahatıyla millete ve insanlığa, “Asım” ile gençliğe yol gösteren bir rehber…

 

Sayın okuyucum, söz konusu Akif ve İstiklal Marşı olunca yazım da düzenden çıkarak duygu denizinde başıboş dolaşmaya başladı bunun farkındayım ama affınıza sığınarak bunu böyle kabul edin diyeceğim.

 

Onu daha yakından tanımak adına baktığımız eserleri ise bu yüce insanın vasıflarını sarih bir şekilde ortaya koymaktadır. Akif’in kaleminden dökülen her kelime, her cümle onu tanıtmakla beraber aşağıdaki mısraların onu en iyi tanımladığını düşünürüm ve naçizane kendim de bu mısraları çok severim:

 

Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım!…
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!

Dileğimizi onun dileğiyle birleştirerek söyleyelim: “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.” ve “Nazlı Hilal Kahraman Irkımıza” her daim gülümsesin.

     [email protected]

  

Yazarın Diğer Yazıları