Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

FETHİYE DEPREMİ

Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

  • 2636

Sene 1957. Nisan 25… Tam 62 yıl önce, gerek Fethiye’miz gerek ülkemiz için yas günüydü. Fethiye’mizi deprem darmaduman etmişti. Merkez üssü Fethiye olan 24 Nisan 1957 gecesi saat 21.17’de 6.2 şiddetinde bir deprem ve 25 Nisan sabahı saat 04.26’da 7.1 şiddetinde ikinci bir deprem Fethiye’mizin kaderini değiştirmişti.

Depremden önce şehirdeki evcil hayvanların bağrıştıkları duyulmuştur. Bu depremde insanlar öldüğü halde bir tek kedi ve köpeğin öldüğü görülmemiştir. Bunu, şehirde yaşayanlar da fark etmişlerdir. Yine depremden önce, bir kuyruklu yıldızın doğduğu ve birkaç ay boyunca göründükten ve deprem olayı vuku bulduktan sonra kaybolup gittiğini pek çok Fethiyeli görmüştür.*

Taş üstünde taş kalmamıştı. İlk sarsıntıda, Fethiye halkının büyük bölümü teravih namazı için camilerdeydi. Yeni Cami’nin minaresinin yıkılması sonucu 4 kişi hayatını kaybetmişti. Toplam 19 hemşerimizi kaybetmiştik. 8,000 kişi evsiz kalmıştı. Bakanlık tarafından verilen resmi istatistiklere göre bütün deprem bölgesinde toplam 3,796 ev, 20 okul binası, 3 cami, 23 resmi bina ve 124 iş yeri tamamen yıkıldı. Kızılay, 2,500 battaniye, 1,350 çadır ve seyyar hastane göndermiştir. Ülkede resmi olarak yas ilan edilmişti.

Kaymakam Nezih Okuş’un kahramanlığıyla büyük bir katliam önlenmişti. İlk sarsıntıdan sonra evlerinden dışarı kaçan hemşerilerimizin tekrar eve girmelerini yasaklamıştı. Bu hayati tedbir, yaramızın daha da derinleşmesini önlerken, Fethiye’mizin tarihine de önemli bir not düşmüştü. Şehrimiz belli bir dönemi çadır-kent hüviyetinde geçirmişti. O çadırlarda bebekler doğmuş, çocuklar büyümüş, çadır komşulukları oluşmuştu. Hatta o dönem doğan ve çadırda büyüyen çocuklara deprem çocuğu veya çadır çocuğu da dendiğini duymuştum. Fethiye’miz, işte o çocuklardan bir tanesine kendisine 20 sene hizmetkârlık etme şerefini de sunmuştu. 28 Nisan’da devlet erkânı bölgeyi incelemek için geldiklerinde Başbakan Adnan Menderes, Okuş’u tebrik ederek kendi ceketini hediye etmiştir. 1990 yılında hayata gözlerini yuman merhum kaymakamımızı sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum.

Fethiye depremi ve çadırlar denince nedense aklıma hep Babaannem gelir, imparatorluğun sonunu, Cumhuriyetin kuruluşunu, varlığı, yokluğu, göçü, göçmenliği yaşamış Osmanlı kadın. Depremden bahsedince “hareket oldu, Saatcıların bahçesine çadırlar kuruldu, aylarca orada yaşadık” diye anlatırdı. Depreme “hareket” derdi, Babaannem.

Deprem, Fethiye için gerçeğin ta kendisidir. Unutulmaması gereken bir olgudur. ‘Depremde yaşayabilmek’ için ‘depremle birlikte yaşadığımızın’ bilincinde olmalıyız. Özellikle, Fethiye’miz gibi, 1. derecede deprem bölgesinde yer alan yerleşim yerlerinde tedbirsiz ve hazırlıksız yakalanmanın, 1957’deki sonuçları doğuracağı açıktır. Biz, bu güzel Fethiye’mize kolay ulaşmadık. Nazar boncuğu gibi körfezi olmasına rağmen ne yazık ki nazara yakalanmamız oldukça olasıdır. Gerek bireysel tedbirlerimizle gerekse kentleşirken göz önünde bulundurmamız gereken kıstaslarla ve alacağımız önlemlerle, canımızı, sevdiklerimizi ve hem canımız hem de sevdiğimiz olan Fethiye’mizi her an koruyup kollamaya hazır olmalıyız.

Başka bir Fethiye yok, maddi manevi ona sahip çıkmalıyız.                                  

*Ünal Şöhret Dirlik Arşivi

Bu yazı biraz aile yazısı gibi oldu. Madem öyle, bu haftaki vedamı da oğlum Buğrahan’ın şiiri ile yapayım.

 

 

’57 Ağıdı

 

Bir nisan gecesi buldu,

Kara kasvet, Fethiye’mi.

Ramazan ayında aldı,

Bir şehadet, Fethiye’mi.

 

Hem köpekler hem kediler,

‘’Bunda bir iş var’’ dediler.

Ani gelir; dümdüz eder,

Acı afet, Fethiye’mi.

 

On dokuz canım toprakta,

Sağlar telaşta, merakta.

Yıktı caddede, sokakta,

Bu kıyamet, Fethiye’mi.

 

Meltemli rıhtımım çökmüş.

Ne varsa denize dökmüş,

Sanki haritadan sökmüş,

Kahpe illet, Fethiye’mi.

 

Ben neyledim söyle felek?

Arzuhâlim bir tek dilek:

Sarmasın ateşten gömlek,

İlelebet Fethiye’mi!

 

 

Yazarın Diğer Yazıları