Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

Denizimizin Son Çığlığı, Alg Patlaması ve Bilimsel Rapor

Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

  • 2775

 

Denizimizin kirliliği ile ilgili yazılarımı sizlerle paylaşırken, bunu basit bir alg patlaması diye geçiştirmenin ne kadar yanlış olduğunu belirtmiştim. Gelinen nokta ne yazık ki bizi haklı çıkardı ve konu ile ilgili geniş kapsamlı bir kamuoyu oluştu. Böyle de olması gerekiyordu, sorunlar onlardan kaçarak değil üzerine giderek çözülür.

Bugün ise aynı konu ile ilgili ihtimalleri değil gerçekleri sizinle paylaşacağım. Sizlerle yani Fethiye partisinin delegeleriyle, Fethiye partisinin üyeleriyle ve aynı partinin tabanıyla. Çünkü söz konusu Fethiye ve onun geleceği olduğu zaman gruplaşma benim açımdan anlamsızdır. Hele parti taassubu yüzünden gerçekleri olduğunu gibi söylememek ve eleştirmemek bu çağdaki “insan” kavramına yakışmayan bir durumdur

Uzatmayayım.  Denizimizin kirliliği ile ilgili hazırlanmış bilimsel araştırma raporlarından anladıklarımı özet olarak maddeler halinde sıraladım.

Alg patlaması kirlilikle ve suyun ısınmasıyla ilgilidir. (Kirlilikle olan ilgisini daha önceki yazılarımda açıklamıştım.) Bu demektir ki mevcut durum devam edecek olursa, kirliliğin artmasına bağlı olarak ileriki günlerde alg patlamaları da artabilecektir.

Denizimizde bulunması gereken çözünmüş katı madde miktarı belirlenen maksimum değeri zorlamaktadır.

Bir litrede bulunması gereken oksijen miktarı minimuma yakın olmakla birlikte, kabul edilen sınırlar içerisindedir. Fakat olası alg patlamalarının kısır döngüye dönmesi oksijen seviyesini de düşürebilecek etkenlerden biridir.

pH değerimiz kabul edilebilir maksimum değerin hemen altındadır. Bu şekilde artarak devam etmesi deniz ekosistemine zarar verir.

Suyumuzun bulanıklığı kabul edilen sınırların üzerindedir. Hatta son iki yılda bulanıklık ölçüsü değerlerinde ciddi artış vardır. Bu tehlikeli bir durumdur.

Alkalinitemiz normal değerlerden fazladır. Bunun iki önceki pH maddesi ile ilgisi vardır. Sürekli artması arzu edilmez.

Deniz suyumuzdaki askıda katı madde olması gereken standardın oldukça üzerindedir.

Alglerin besin olarak kullanacağı maddeler aşırı yoğunluktadır. Bu da alglerin ve bulanıklığın artmasını, oksijenin ise azalmasını beraberinde getirir.

Fosfor miktarı normalin çok üzerindedir. (Fosfor kaynakları: Arıtılmayan atık sular, septik akarsular, deterjanlar, endüstri atıkları, böcek zehirleri.)

Azot değerleri de fosfor gibi normalin çok üzerindedir. Kaynak olarak da fosforda belirttiklerimizi söyleyebiliriz.

Biyolojik oksijen ihtiyacı değerlerimiz de yüksektir. Bu değerin yüksekliği suyun kirliliğini gösteren bir parametredir.

Koliform ve fekal bakteriler ise ne yazık ki azımsanmayacak oranda tespit edilmiştir. Söylemesi zor ama bunlar dışkı kaynaklı bakteriler olarak da anılırlar.

İnsanların ve birçok hayvanın sindirim sisteminde bulunan E.Coli de örneklerde tespit edilmiştir.

Beklenildiği gibi, bitkisel ve hayvansal planktonlar da yoğun oranda mevcuttur.

Özetin özeti diyebileceğimiz mahiyette denizimizin durumu budur. Bu durumu nelerin oluşturabileceğini sizler de artık tahmin edebilirsiniz. Arıtma, akıt su tankı bulunan deniz taşıtları ve limana akan dereler.

An itibarıyla “Dönülmez akşamın ufkunda “değiliz vakit de çok geç değil. Ama durumu uçurumdan önceki son kavşak olarak tanımlayabiliriz.  Ya kavşağı dönüp düze çıkacağız ya da… Ata sözleri yine haklı çıktı “bir musibet bin nasihatin” başaramadığını başardı. Biz de bu sayede Limanımızın kirlilik düzeyini öğrenmiş olduk. Acil tedbir almamız gerekiyor. Eğer tedbir almayıp yine sorun yokmuş gibi davranırsak, sonumuzun pek de iyi olmadığı aşikardır.

Sorunun azalması veya tamamen ortadan kalkması için üç kirletici kaynağa odaklanıp onlarla ilgili tedbirler almalıyız. Arıtma, deniz taşıtları ve limana akan dereler.

Tarih sorunu örtenleri değil onu çözenleri yazar, 12 Temmuz’daki Titus tüneline değindiğim yazım buna örnektir.

Pırıl pırıl denizi olan Fethiye limanında kulaç atmamız umuduyla…

[email protected]

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları