Coşkun Karabulut / Kültür Sanat

YAŞAM PAYLAŞMAKLA GÜZEL!

Coşkun Karabulut / Kültür Sanat

  • 4122

Bazen kendi kendime “nasıl yaşamalıyım ?” diye sorduğumda kendime ilke edindiğim bir yanıtım vardır: “Geçiciyi kalıcıya çevirerek yaşamalıyım” Yaşamın kendisi ve evrendeki her şey sürekli bir değişim içinde. Bir filozofun dediği gibi “ Değişmeyen tek şey, değişmenin kendisidir.” Her şey değişiyor. Günlük yaşamda da görmekteyiz bunları. Yağmur toprağa düşüyor, toprak bitkiye, bitki besine, besin kana ve cana ete kemiğe dönüşüyor ve sonunda et kemik toprağa... Böyle sürüp giden bir döngü. Cana ve ete kemiğe bürünen yani insana dönüşen atomlar, moleküller,bu insan denilen istasyonda epey işler yapıyorlar. Enerjinin oluşup dağıtıldığı bir santrale dönüşüyor insanoğlu. Yediği besinlerle, içtiği suyla, sütle enerji üretiyor ve ürettiği bu enerjiyi bir yerlerde harcıyor.
 
      İşte bu üretilen enerjinin nerede harcandığı çok önemlidir. Kalıcı olanı elde etmek için mi yoksa geçici olanı elde etmek için mi harcamalıyız enerjiyi? Bir insan olarak mademki yaratılanların en üstünü olarak yaratılmışım ve ona göre donatılmışım; o zaman yaratanın bana vermiş olduğu bu ayrıcalıklı yapıdan elde ettiğim enerjiyi O’ nun isteği doğrultuda harcamalıyım. Havaya uçmamalı bu enerji. Elde ettiğim bu enerjiyi dönüştürürken basiretli bir tüccar gibi davranıp, işletmeyi zarar ettirmemeliyim. Çünkü bu enerji ister istemez bizden gidecektir. O gitmeden önce biz onu güzel, yararlı işlere dönüştürmeliyiz.
 
      Ürettiğimiz enerjiyi mutlaka harcamak zorundayız. Yoksa patlarız bu enerjinin verdiği basınçla. Ya yürüyeceğiz, ya koşacağız, hareket yapacağız. Bunlar zaten sağlık için olan hareketler. Ama yaşamın tamamını bunları yapmakla geçiremeyiz. Yani elde ettiğim enerjiyi sadece kendimiz için kullanamayız. Enerjiyi harcarken de paylaşmak zorundayız. Bu enerjiyi yaşamı paylaştığımız diğer insanların da yarar göreceği şekilde harcamak durumundayız. Okuyup ilim yapan birisi, bir şey icat ettiği zaman , bundan bütün insanlık yararlanır. Bu insan ürettiği enerjiyi boşa harcamamış; okumaya dönüştürmüş, oradan bilime oradan da deneylere dönüştürmüş ve sonunda bir keşif yaparak bütün insanlığın yararlanabileceği bir alete dönüştürmüştür. İşte insan olmanın gereği budur. Ürettiğin enerjiyi boş yere harcayarak heba etmek değil, bütün insanlığın yararına olacak bir ürüne dönüştürmektir insan olmak.
 
      Etrafımız bir baktığımızda dostuna bir çay ısmarlamamak için köşe bucak insanlar görürüz. Bir dostuna üç kuruşu gidecek diye evden çıkmayanlar vardır. Sadece kendi karının doyurmak için bir yaşam tüketenler... Kimseye zırnık koklatmayanlar... Komşusu aç mı tok mu bilmeden mangallar yakıp etin kokusunu beş kilometreye yayanlar...Hatta bunu hava atmak için yapanlar... Aldığı arabayla eşi dostu kıskandırmak için caka satanlar...
 
      Diğer yandan aldığı üç kuruşla hem yaşamını idame ettirip hem de kitap alıp okuyanlar... İhtiyacı olanlara yardım edenler...Kızarttığı etlerden koku giden evlere servis yapanlar... Kendine yetecek kadar var ise, koku gidip de olmayanların nefsi kalmasın diye gizli saklı yiyenler... Yani nesneyi , maddeyi paylaşanlar ile sadece kendini düşünüp kimseyle paylaşmamak için kaçanlar.
 
      İyi düşünmek gerekiyor ve iyi bir seçim. Yaşam ticaretini kâra dönüştürmek ve işletmeyi batırmamak için bedenin isteklerine fazla kulak asmamak gerek. Sonuçta ne kadar beslersen besle çürüyüp gidecek bir bedene yapılan yatırım “ölü yatırım “olacaktır.
 
      Yaşam , paylaşmakla güzel...

Yazarın Diğer Yazıları