Coşkun Karabulut / Kültür Sanat

GÜZELLİK VE ÇİRKİNLİK

Coşkun Karabulut / Kültür Sanat

  • 1348

Bir gün Güzellik ve Çirkinlik bir deniz kıyısında karşılaştılar ve “ haydi denize girelim dediler.” Ve giysilerini çıkartıp sularda yüzdüler. Ve bir süre sonra, Çirkinlik kıyıya dönüp Güzelliğin giysilerine bürünüp yoluna gitti. Ve Güzellik de denizden çıktı kendi giysilerini bulamadı. Ama çıplak olmak utandırıyordu onu; çaresiz Çirkinliğin giysilerine büründü ve yoluna devam etti Güzellik. O gün bugündür erkekler ve kadınlar onları birbirine karıştırır. Ancak içlerinden Güzelliğin yüzünü önceden görmüş kimileri vardır ki, giysilerine bakmaksızın tanırlar onu. Ve yine Çirkinliğin yüzünü bilen kimileri vardır ki, giysi onu gözlerinden gizleyemez. Bu öykü Lübnanlı ünlü düşünür ve şair Halil CİBRAN’ ın GEZGİN adlı eserinde geçer. Ama yaşamın her anında ve her alanında karşımıza çıkar öyle değil mi? Görünüş güzelliğinin aldatıcılığına kapılmamak için uyanık olmamız tembihlenir. Oysa ne zordur bunu başarmak. Canımız çeker bir yandan görünüşün güzelliğine tutuluruz; ama diğer yandan kulağımızda sürekli bir ses:”Aman dikkat et!” Görünüşün güzelliği ilk bakışta cezbeder insanı ama çoğu zaman sonu hüsranla biter. Bu nedenle de sadece dış güzellik yeterli görünmemiştir. Bunun yanına “iyi” , “ahlaklı” “yüce”, “olgun”, gibi eklemeler yapılarak görünüş güzelliğinin öz güzelliğiyle ya da buna bağlı davranış güzellikleriyle desteklenmesi arzu edilmiştir. Dış güzellik, niyet tutum ve davranışlarla da desteklenirse ideal olur ama bu dış güzelliğin ardında çirkin tutum ve davranışlar varsa yani aldatma varsa, kandırma varsa, ihanet varsa, çıkar varsa, kullanma varsa nice belalara yol açar. Özellikle insan güzelliğinden söz ettiğimizde; dış güzelliğin elbette ki herkesin arzu edeceği bir şey olduğu kabul edilir. Ama yukarıda dediğimiz gibi bu güzelliğin diğer faktörlerle desteklenmesi koşulu vardır. Güzelliğe bir bütün olarak baktığımız zaman “devamlı ve kalıcı” olması beklenir. Yani bir insan güzelse, bu güzelliğini ömür boyu devam ettirmesi beklenir. Oysa dış görünüşü güzel olan birinin davranışları güzel değilse; yalancıysa, ihanet ediyorsa, çıkarcıysa, insanları kullanıyorsa vs. artık onun dış güzelliği görünmez olur ve bu davranışları her tarafını kaplayarak çirkinliğe boyar boydan boya. Bunun için de dış görünüşümüz ne olursa olsun, yaşıyor olmanın ve varolmanın mutluluğunun bilincine varmaktır güzellik. Başkalarının da bu yaşama hakkına sahip olduğuna gönülden inanarak onların yaşamlarına saygı gösterip hatta kolaylaştırıyorsak ve mutlu ediyorsak onları , bu da bir güzelliktir. Güzellik; bu dünyaya şöyle veya böyle yolu düşmüş biz insanoğluna yaşamımızı kolaylaştıran, çekilir kılan davranışlardır, bakışlardır. Aslında bu yazımda başka bir şeyden söz edecektim ama nereye geldi konu. Dün televizyonlarda duyduğum bir haberle utandım insan olduğumdan ama bir o kadar da sevindim böyle bir ülkede yaşadığımdan. Habere göre Fransa’da yaşlıların giderek daha fazla intihara yöneldikleri olgusu karşısında hükümet bir karar almış. Anne ve babalarına bakmayan çocuklarına hapis cezası getirilmiş. Bu çocuk dedikleri elbette ki yetişkin ileri yaşlardaki çocukları. Yani onlar da bir ana- baba olmuşlar. Ve kendi ana -babalarına maddi yardım da yapıyorlarmış ama intiharların önlenmesi için bu yetmiyormuş. Maddi yardım yanında hükümet, evlatların ana-babalarına manevi yardımda bulunması zorunluluğu da getirmiş. Kanun yoluyla “hayırlı evlat” olacaklarmış artık. Yoksa hapisi boylayacaklar. Ne kadar insanlık dışı bir durum değil mi? Üstelik uygarlıkta ne kadar da gelişmiş bir ülke Fransa, öyle değil mi? Üstelik bizi Avrupa Birliği’ na almamak için türlü bahaneler bulan ve bizi AB’ye layık görmeyen bir Fransa , öyle değil mi? Aslında Avrupa’nın tamamı böyle, öyle değil mi? Oysa biz, örfümüzle, adetlerimizle, toplum ve aile yapımızla ne kadar güzel bir ülkede yaşıyoruz değil mi? Anne-baba, çocuklar ve dedelerimizle-ninelerimizle bir yaşamı paylaşıp, nice güzellikler üretiyoruz aile kurumlarımız içinde. Yalnız bırakmıyoruz bizi bugünlere getiren büyüklerimizi. Yalnızlık duygularının yerini ailenin sıcaklığı sarıyor. Bu özelliğimiz bile yeter böyle bir ülkede yaşamaya, öyle değil mi? Ne kadar güzel bir ülkede yaşıyoruz değil mi? Sanki dünyaya güzelliğin tanımını yapıyoruz, öyle değil mi?

Yazarın Diğer Yazıları