Yeni Yılda Siyasi Partileri Bekleyen Tehlike: Popülizm

  • 3287

Önümüzde genel seçimler var. Bu nedenle bütün siyasi partiler seçmene şirin görünmek çabasına girecekler. Seçmen bol keseden atılan vaatlere inanır mı bilinmez ama partilerimiz popülizmden vaz geçmeyecek gibi görülüyor.
Seçmene gerçekten verebilecek bir şeyleri olan partilerin işi daha kolay. Zira onlar gerçekten yapabileceklerini söyleyecekler. Ama bir iktidar projesi olmayan partilerin işi daha zor, belki de daha kolay. Söyleyecek hiçbir şey olmayınca başlayacaklar bol keseden savurmaya.
Önce ana muhalefet CHP’yi alalım. Durumu en zor görülen bu parti ve doğal olarak yeni başkanı Kılıçdaroğlu. CHP aslında sivil ve asker bürokrasinin egemenliğini savunan, bunların dışındaki sınıf ve kitleleri tebaa olarak gören bir zihniyete sahip. Onlara göre her şeyin doğrusunu kendileri bilir, vatandaşın geri kalanının da onların istediği gibi kendilerini biçimlendirmesi gerekir, yoksa birileri bu işi zorla yapar. Demokrasiye taban tabana zıt olan bu düşünce sistematiğiyle CHP iktidara gelemeyeceğini biliyor. O zaman kendi kitle tabanı dışındaki seçmene şirin görülebilmek için değiştim imajını sergiliyor. Zaten Kılıçdaroğlu’nun bir saray darbesiyle genel başkan yapılmasındaki gerekçe de bu.
Yeni genel başkan bir dizi ekonomik ve sosyal vaatlerde bulunuyor. İktidara gelirlerse devletin herkese bol keseden para dağıtacağını ilan ediyor. Tabi bunların hiçbirisinin projesi yok, zaten gerçekleşmesi de mümkün değil.Bir taraftan da değiştiklerini kanıtlamak için dindar kitlelere yaklaşmak çabası içine giriyorlar. Bunu da çok acemice yapıyorlar. Gidip artık tarihe karışmak üzere olan kara çarşaflı giysili bir bayanı üye yapıyorlar. Buna tepki yine parti içinden geliyor. Bir il teşkilatındaki bayanlar çarşaf yakma gösterisi düzenliyorlar. Özetle yönetimin kitlelere şirin görünmek için yaptığı çabalar gerçek nedeni anlaşılmadığı için parti tabanından da tepki görüyor. Yani bir yandan kitleleri kazanmak için popülizme baş vurulurken, bu iş partinin öz tabanının kaybına yol açma tehlikesini de içinde barındırıyor. Bu nedenle yönetimi önümüzde zor günler bekliyor.
Öte yandan iktidar partisi Ak Parti yapacağı her şeyi önceden projelendirmiş görülüyor. Son günlerde vergilerde olsun, faiz ve kredilerde olsun devlet tarafından vatandaşa sağlanan kolaylıkların hepsinin karşılığı olduğunu bilmekteyiz. Ancak Ak Parti’nin de işinin pek kolay olduğunu söyleyemeyiz. Yıllardır seçim öncesi hak ettiğinden fazlasını devletten ulufe olarak almaya alıştırılmış vatandaşlarımız yine bir beklenti içinde. Kimisi ilçesinin il olmasını istiyor, kimisi kredilerinin faizinin affını istiyor, kimisi devlet arazisini işgal ederek inşa ettiği konutuna tapu istiyor, özetle önüne gelen hiç de hak etmediği bir takım taleplerde bulunuyor. Bu konuda özellikle taşra örgütleri sıkıntı içinde. Vatandaşın biri çıkıp “Bizim köydeki çeşmenin yalağının sıvası döküldü, Başbakana söyleyiverin de birkaç adam yollasın, o sıvayı yeniletsin” biçiminde bir talepte bulunursa ben hiç şaşırmam.
Aslında görevleri vatandaşla diyalog içinde toplumun bütününü ilgilendiren projeler üretip bunların gerçekleşmesi için yönetimle bağlantı kurmak olan örgütler sıradan bir iş takipçisi konumuna düşürülüyor. Belki seçim dışı zamanlarda bu kadar yoğun olmayacak talepler yoğunlaşıyor, üstelik bu taleplere olumsuz karşılık vermek seçmenin hemen karşı tarafa yönelmesine neden olabiliyor. Dolayısıyla yerel örgütlerin bu konuda çok dengeli düşünmesi gerekiyor.
Bir başka parti BDP ise özerklik, iki dil gibi kendisinin de saçmalığını bildiği taleplerle ortaya çıkıyor. Kanımca bu da seçmeni pek iyi tanımamaktan kaynaklanıyor. Kürt seçmenin bu gibi taleplerden çok ekonomik talepleri olduğunu herkes bilmekte. Yani bu parti bir taraftan gereksiz bir popülizm yaparken kendini de ateşe atmış oluyor.
Diğer partiler daha çok doktrin partisi oldukları için popülist söylemlere pek rağbet etmiyorlar. Görünürde popülizm yarışını CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun kazanacağı belli oluyor.

Yazarın Diğer Yazıları