Yanlış Nerede?

  • 592

Fethiye Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği’nin eski başkanlarından, aynı zamanda CHP ilçe yöneticisi emekli öğretmen geçtiğimiz gün hakkın rahmetine kavuştu. Kendisi değerli bir eğitimci olmasının yanı sıra çok iyi bir insan, iyi bir arkadaştı. Allah rahmet eylesin.

Hasan Hoca’nın ölümü birden Köy Enstitüleri macerasını hatırıma getirdi. O arada geçmişimiz konusunda bilgi edinmek isteyen bir arkadaş “Köy Enstitüleri iyi midir, kötü müdür” diye sorunca hemen cevabı yapıştırdım. Bazılarına göre Köy Enstitüleri Türk toplumunu yoldan çıkarmayı amaçlayan bir şer yuvasıdır. Bazılarına göre ise bu okullar Türkiye’nin ihtiyacı olan parlak nesiller yetiştiren bir ilim ocağıdır. Bize göre bu görüşlerin ikisinde de doğruluk payı bulunmakla beraber ikisi de yanlıştır.

Köy Enstitüleri köylünün geri kalmışlığını ortadan kaldıracak, ona modern tarım teknikleri öğretecek ve böylece onun eğitim düzeyini artırarak kalkınmaya katkı sağlamasına imkân verecek öğretmenler yetiştirmek amacıyla kuruldu. Zeki ve çalışkan çocuklar köylerinden alınarak bu okullara gönderildi. İlk  başlarda herkes bu olayı coşkuyla karşıladı, ancak çocuklara verilen eğitim belli oldukça bu coşku yerini tepkiye bıraktı. Zamanın milli eğitim anlayışına göre geri kalmışlığımızın tek nedeni İslam dini idi. O halde tarihimizden ve kültürümüzden onun izleri silinmeli yerine kalkınmış Avrupa’nın kültürü getirilmeliydi. Önce milletin 1400 yıllık tarih hafızası silindi, Türk tarihi olarak da Türklükle hiç ilişkisi olmayan Hitit, Sümer gibi uygarlıkların tarihi benimsendi. Oluşan bu boşluğun üzerine de Batı kültürü eklemlenmeğe çalışıldı. Sonunda da her tarafı dökülen bir ucube doğdu.

Batı kültürü Roma ve Eski Yunan medeniyetlerinin Hıristiyanlığın süzgecinden geçmesiyle temeline oturmuştur. 15. Yy dan itibaren gelişen burjuvazi ise dini kendi çıkarları doğrultusunda yorumlayarak Protestan inancını oluşturmuş ve toplum bu inanca göre biçimlenmeye başlamıştır. 19. Yy da ortaya çıkan işçi hareketleri de Batı toplumunun gelişmesine son noktayı koymuştur. Dışarıdan hiçbir baskı olmadan, toplumsal hareketlerin ivmesiyle oluşan bu kültür kendi  içerisinde tutarlıdır ancak tarihinde bu evrelerin hiçbirisini yaşamayan Müslüman Türk toplumuna bunu yapıştırmaya çalışırsanız bir ucube ortaya çıkar. Zamanındaki tüm milli eğitim çabalarının sonucu gibi Köy Enstitüleri de bu ucubenin kurbanı olmuştur.

İşte bu ucube kültürle köylerine dönüp bir şeyler yapmaya çalışan enstitü mezunu gençler karşılarında kendilerine yabancı bir toplum bulmuştur. Köylü de birkaç yıl önce güle oynaya okula gönderdiği evlatlarını tanıyamamıştır. Her ikisi de birbirlerine “yaban” olmuştur. Gençler kendilerine okulda gösterilen ışıklı Batı’nın hayaliyle yanıp tutuşurken, köylü de “din elden gidecek” korkusuyla geleneklerine sımsıkı sarılmıştır. Sonuçta bir sağırlar diyalogu oluşmuştur. Kendi yaşamımdan bir örnek vermek gerekirse ben 1960’lı yıllarda İzmir’in bir kısım köylerinde suni gübre kullanımının gerekliliğini anlatmakta güçlük çekiyor ve bunun dinimize aykırı olduğu yönünde tepkiler alıyordum. Sonunda Demokrat Partinin 1950 yılında iktidara gelmesiyle Köy Enstitüleri kapatılmış ve bu macera da böylece son bulmuştur. Enstitü mezunlarının çoğu ise öğretmenlik mesleğinden koparak hayal ettikleri büyük şehirlere yerleşmişlerdir.

Bize göre Köy Enstitülerinde billurlaşan ısmarlama kültür oluşturma çabalarının en belirgin sonucu bu günlerde yaşadığımız toplumsal kırılmadır. Siyasi temsilcileri ne kadar inkâr ederlerse etsinler kendi öz değerlerimize düşman, yerli ve milli olan her şeye karşı bir toplumsal kesim inatla varlığını sürdürmektedir. Bu kesimin olaylara bakış açısını güncel bir örnekle göstermek istiyoruz.

Geçtiğimiz Cumartesi günü çocuk istismarını protesto için toplanan Fethiye Kadın Dayanışma Derneği sözcüsü şöyle diyor “ Toplumun cinselliği ayıplayan, aileyi kutsayan yaklaşımı çocuklarımızın susmasına ve istismarcıların güçlenmesine yol açmaktadır”. “Çözüm önerimiz ise öncelikle cinselliğin tabu olmaktan çıkarılması…” ve devam ediyor.  Yani demek istiyor ki aile kavramı ortadan kaldırılır ve serbest aşk düzeni getirilirse sapıklar da beş yaşındaki çocuklara ellemeyecekler. Öyle mi?

O sayın sözcü ansiklopediyi açsa da çocuk istismarı nedir,  pedofili nedir, nasıl tedavi edilir, tecavüz ne anlama gelir, bu gibi kavramların ne anlama geldiğini bir öğrense, ondan sonra beyanat verse.

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları