Tecavüz, Tecavüzcü

  • 2184

Başta erkek düşmanı bir kısım kadın derneklerinin yanı sıra olayı derinlemesine yorumlamak zahmetine katlanmayan iyi niyetli çevreler hemen “kadına kalkan eller kırılsın” biçiminde tepkiler göstermişler. Büyük bir olasılıkla bir kısım muhalefet bu olayı ele alarak “Hükümet erkek egemen bir toplum yaratmak istiyor, erkeklerin her yaptığına göz yumuyor. Bunlar gerici, İŞİD’çi. Tayyip istifa” diye yaygarayı basacak. Yargıya varmadan önce olayı çok iyi değerlendirmek gerekir. En sondan başlayalım. Bazıları sapıklık bu diyecek. Yasalarımız 18 yaşından gün almış genç kızların evliliğine izin veriyor. Bazı durumlarda bu hâkim kararıyla on altı yaşa kadar indirilebiliyor. Dinimiz bu konuda çok açık: Adet gören her genç kızın evliliğe uygun olduğunu bildiriyor. Bu durumda bazılarının sapıklık diye bağırıp çağırması her iki açıdan da mümkün değil. Tecavüz, ki kadına yönelik şiddetin ete kemiğe bürünmüş hali, sosyo kültürel bir kavram olarak karşımıza çıkıyor. Öğrendiğimiz kadarıyla bizim olayımızda şiddet unsuru yok. Çiftler bir süre arkadaşlık ediyorlar. Erkeğin kız ile evlenmesi mümkün olmayınca da olay gerçekleşiyor. Aynı olay evlilik dışı cinsel ilişkilerin normal karşılandığı, hatta insanların yarıya yakın kısmının evlilik dışı birlikte yaşadığı Kuzey Avrupa ülkelerinde yaşanmış olsaydı büyük bir olasılıkla böyle sonuçlanmayacaktı. Genç kız öğretmeniyle yaşadığı günleri acı bir hatıra olarak saklamakla yetinecek ve kendisini öldürmeye kalkmayacaktı. Çünkü orada gençler ergenliğe eriştikten sonra çoğunlukla cinsel ilişkiye başlıyorlar ve bu da aileleri tarafından olumsuz karşılanmıyor. Bizim toplumumuzda ise bunu yapan kızların alnına bir leke sürülmüş oluyor. Kızlar böyle bir lekeyi taşımakta ölümü tercih ediyor. Bu gibi durumlarda aileler bazen anlaşıyor, çiftler evleniyor; mesele kapanıyor. Aileler anlaşamazsa delikanlı “tecavüzcü” olarak yargılanıp hüküm giyiyor. Yani burada “tecavüzcü” terimi bütünüyle bir hukuki kavram olarak anlam taşıyor. Belki de istatistiklere bakılırsa Türkiye “tecavüz” olayının en fazla gerçekleştiği ülkeler arasında yer alıyor. Ama gerçekte öyle mi? Ben bundan çok önce Finlandiya’ya gittiğimde sınırdaki görevliler gece hava karardıktan sonra parkta yalnız dolaşmamamız konusunda bizleri uyarmıştı. Yine ABD’nin büyük şehirlerinin sokaklarında gece vakti değil genç kızların, erkeklerin bile sekiz on dolar için gırtlaklandığını biliyoruz. Kanımca şiddet içeren gerçek tecavüz olaylarının en az yaşandığı ülkelerden biridir Türkiye. Ama ortada bir sorun olduğu gerçek. Cinsel ilişki insanların yemek, içmek gibi en doğal ihtiyaçlarından birisi. Ergenlik yaşına gelindikten sonra mutlaka yapılması gerekiyor. Yapılmazsa insanda hem ruhsal hem de fizyolojik sorunlara yol açıyor. Batılı toplumlar işin bu tarafını çözmüşler, gençlerin ilişkilerine karışmıyorlar. Fakat bu da karşımıza başka bir sorun çıkarıyor: bu toplumlarda aile kurumu giderek yok oluyor. Bu da toplumları bir kanser gibi çürüterek giderek çökmesine neden olacak gibi görülüyor. Ülkemizde ise gençlerin ilişkisi yasak. Ekonomik ve sosyal nedenlerle evlilik en erken yirmili yaşların ortalarında gerçekleşiyor. Yani gençler sağlık açısından en verimli dönemlerinde engellenmiş bir cinsel hayat yaşıyorlar, belki de bu işi kaçamak olarak yapıyorlar. Bu da onların sağlıklarının bozulmasına yol açıyor. Bazen da Kayseri’deki olay gibi sonuçlar ortaya çıkıyor. Rahmetli Necmettin Erbakan’ın bir söyleşisini dinlemiştim. Gençlerin on yedi, on sekiz yaşlarına geldiğinde mutlaka evlenip, bir yuva kurmalarının daha uygun olacağını savunuyordu. On sekiz yaşında oy hakkı verdiğimiz, yirmi yaşında askere aldığımız gençleri iş yuva kurmaya gelince ekonomik nedenler öne sürüp neden yıllarca bekletiyoruz? Aileler gençlere destek olmak için ne güne duruyor? Hocamızın önerileri ne derecede uygulanabilir bilmem ama, her masum genç kız kurban gittiğinde sokaklara dökülüp erkeklere olan nefretlerini kusan kadın derneklerinin asalım, keselim demek dışında oturup çözüm önerilerini tartışması daha yararlı olur kanısındayım.

Yazarın Diğer Yazıları