Suriye'de Hareketlilik

  • 646

Silahlı Kuvvetlerimizin Afrin harekatı ilerledikçe çeşitli merkezlerden değişik tepkiler gelmeye devam ediyor. Bunlardan bir tanesi de Suriye Hükümeti ile PYD terör örgütünün anlaştığı ve birkaç gün içinde Afrin’i Suriye Ordusuna teslim edeceğine dair. Biz böyle bir gelişmeyi uzak bir olasılık olarak görüyoruz. Böyle bir gelişme Ortadoğu’da hatta tüm dünyadaki jeopolitik gelişmeleri şimdikinden çok farklı bir süreç içine sokar. Buna ise Suriye’nin tek destekçisi olan Rusya ve İran’ın izin vermeyeceği gibi bölgemizle dolaylı olarak ilgili olan Çin’in de pek hoşlanmayacağını düşünüyoruz. Afrin’in Suriye Hükümetine teslimi Türkiye’nin bu harekâtı yarım bırakması zorunluluğunu doğurur. Zira Türkiye meşru hükümete karşı işgalci durumuna düşmek istemez. Bu sonuç Türkiye’de büyük bir hayal kırıklığı yaratır. Ak Parti hükümeti sıkıntıya girer. PKK güçlenir ve yurt içindeki saldırılarını arttırır. 2019 seçimlerinde Erdoğan’ın başkan seçilmesi de zorlaşır. Öte yandan Türkiye’de Rusya’ya karşı oluşmaya başlayan sempati ortadan kaybolur. Çünkü vatandaş bilir ki Suriye Rusya izin vermediği sürece böyle bir hareketi yapamaz. Ülkemiz yine 2000 öncesindeki karmaşa günlerine döner. Rusya ve İran’ın bu duruma seyirci kalacağı düşünülemez. Her iki devletin de birinci amacı ABD’nin Ortadoğu’dan kalıcı olarak uzaklaşmasıdır. Şimdi kendilerine Türkiye gibi kuvvetli bir ortak bulmuşken bu ortağı kaybetmek istemezler. Amerikan karşıtlığının yüzde seksenleri aştığı bir ülkeyi çaresiz bırakıp yeniden ABD’nin kucağına atmak akıllıca bir siyaset değildir. Çin de böyle bir durumdan sıkıntıya düşer. İstikrarsız bir Türkiye Demir İpek Yolu projesi için bir tehdittir. Çin Türkiye üzerinden geçen bu yolun güvencede olmasını ister. Ancak gerek Rusya ve gerekse de İran’ın Suriye’deki mevcut iktidar ile ortak çıkarları vardır. Rusya kendisine Suriye tarafından verilen üslerini koruma çabasındadır. İran ise Lübnan’daki Şii Hizbullah ekibi ve Suriye’deki Nusayri topluluğu ile mezhepsel dayanışmasının engellenmesini arzu etmez. Bütün bu nedenlerden dolayı bu iki devlet hem Türkiye ile, hem de Suriye ile iyi geçinmek zorundadır. Suriye’nin iç siyaseti de önem taşımaktadır. Şu anda yirmi milyonluk Suriye nüfusunun üç buçuk milyonu Türkiye’de olmak üzere yaklaşık yedi milyonu başka ülkelerde mülteci durumundadır. Buna ek olarak ülke içinde de yaklaşık beş-altı milyonluk bir Sünni nüfus grubu direniş halindedir. Nüfusunun yarıdan fazlası yönetimle savaş halinde olan bir ülke yönetiminin ülkede birliği sağlaması şansı yoktur. Zaten ordusunu kaybetmiş, İran milis güçleri ve Rusya’nın bombardımanı yardımıyla ayakta duran bir rejimin Türkiye’yi de karşısına alarak yeni bir bölgeyi kontrol edebileceği düşünülemez. Buna karşılık Türkiye teröristlerden kurtardığı toprakları esas sahiplerine devretmiş ve buralarda düzenli bir yönetimin kurulmasına yardımcı olmaktadır. Türkiye’nin İran ile olan ilişkileri ise karşılıklı anlayış ilkesine dayanmaktadır. Türkiye İran’ın ilgi alanındaki Şii topluluklar üzerinde bir yaklaşımda bulunmamakta, bu cümleden olarak İran’ın etki alanındaki Irak ile ilişkilerini normalleştirme çabasına girmektedir. Yine aynı düşünceyle ABD’nin bütün kışkırtmalarına rağmen İran’daki Azeri nüfusun ABD tarafından oluşturulan sözde bağımsızlık hareketine soğuk bakmaktadır. Yine Türkiye’nin Rusya’nın silahlı güçlerinin Suriye’de bulunmasına hiçbir itirazı yoktur. Bütün bunlar göz önüne alındığında Türkiye-Rusya ve İran arasındaki işbirliğinin bozulması mümkün görülmemektedir. Bu durumda Afrin’in Suriye Hükümetine teslim edileceğine dair söylentiler kanımızca Türkiye-Rusya ve İran arasında yeni bir planlamanın gündemde olduğunu ve belki de bu sefer Suriye hükümeti ile Türkiye arasında bir diyalogun kurulacağının işaretidir.

Yazarın Diğer Yazıları