Siyaset Medya Etkileşimi

  • 4358

Siyaset ve medya karşılıklı olarak birbirlerini etkileyen kurumlardır. Bu etki bazen bir yönden diğer yöne daha fazla olur, bazen yön değiştirir, ters yönde akmaya başlar. Özellikle seçimlerin yaklaştığı şu günlerde çevremizde olup bitenleri sağlıklı olarak algılayabilmek, üstümüze yağdırılan propaganda bombardımanının içinden doğruları ayıklayabilmek için bu iki kurum arasındaki ilişkileri bilmemiz gerekir.
Önce siyasetin medya üzerindeki etkilerinden başlayalım. Demokrasinin mevcut olmadığı ülkelerde medya yönetimin kontrolu altındadır. Bu gibi ülkelerde medyanın söylediklerini yorumlamak çok kolaydır. Yönetim neyi nasıl görmemizi istiyorsa medya onu öylece söyler. O halde medya demek yönetimin sesi demektir. İster inan ister inanma.
Demokratik ülkelerde ise durum daha farklıdır. Bir kısım medya kendilerini belli bir siyasi görüşün sözcülüğü ile görevlendirmiştir. Bu durumda da işiniz kolaydır. O siyasi görüşün ne söylemek istediğini öğrenmek istiyorsanız yayın organlarına bakar, değerlendirmenizi yaparsınız. Ancak kendisinin tarafsız olduğunu ilan eden ve belki de gerçekten de öyle olan medyayı yorumlamak beceri ister. Çünkü siyaset dünyasının medyayı etkilemek için kullandığı bir dizi yöntem vardır. Acaba bu yöntemler söz konusu medya üzerinde etkili olmuş mudur, bunu bilemezsiniz.
Siyasetçilerin medyayı etkilemek için uyguladıkları satın alma, şantaj gibi yöntemleri bir kenara bırakıyorum. Bunların kokusu kısa sürede ortaya çıkar. Ancak hemen hemen bütün siyasetçilerin kullandığı temel bir yöntem vardır ki bu da son derece etkilidir: medya ile iyi geçinmek.
Fethiye’de bu yöntemi en iyi uygulayan Belediye Başkanı Behçet Saatçıdır. Kendisine karşı olsanız bile size güler yüz gösterir, hal hatır sorar. Belirli günlerde basın mensuplarıyla yemekli toplantılar yapar. Sözün kısası sizi belediye ailesinden biri olarak görür. İnsanın yüzü yumuşaktır. Böyle bir davranış karşısında ister istemez etkilenir. Kendi görüşünün doğruluğu karşısında yüzde yüz emin olsa bile içine bir “acaba” kuşkusu düşer. Hiç değilse eleştirisini yaparken “ben dün akşam bu adamla karşılıklı yemek yedim, şimdi yerin dibine koymağa elim varmaz” diye düşünür ve en azından kırıcı olmaktan kaçınır.
Son günlerde Ak Parti yönetimi ve MHP milletvekili aday adayı Evrenosoğlu da bu yöntemi benimsemiş görünüyorlar. Bence doğru bir yöntem, insanların birbirlerinin yüzüne bakacak tarafı oluyor. Şimdi CHP’nin kahvaltılarına ne zaman konuk olacağız diye beklemekteyiz.
Bu yöntemin bazen istemeyerek tersi uygulanır. Siyasetçilerin kendileri olmasa bile çevrelerindeki görevliler basın mensuplarına yanlış davranışlarda bulunurlar. Örneğin Başbakan’ın korumaları her hangi bir art niyetleri olmadığı halde görev yapan fotoğrafçıyı güvenlik gerekçesiyle itip kakarlar. Kazara o fotoğrafçının ayağı kayıp yere düşse, bir de makinası kırılsa seyredin gümbürtüyü. O gün üçüncü dünya savaşı çıksa gündemde yine fotoğrafçıya yapılan hareket birinci sırada yer alır.
Geçtiğimiz gün Karaçulha’da yapılan deve güreşlerinde böyle bir olay cereyan etti. Develerden biri seyircilerin üzerine yürüyerek onu altına aldı. Aslında böyle bir olaya bütün deve güreşlerinde rastlamak mümkündür. Ölüm olmadıktan sonra bu olay üçüncü sayfanın alt köşesinde yer alan bir ayrıntıdan ibarettir. Ancak o gün öyle olmadı. Ertesi gün bütün medya bu kazayı birinci plandan verdi. Çünkü sahadaki belediye görevlileri kasabalarının isminin böyle bir kaza ile anılmasını istemediklerinden olacak olayın resmini çekmek isteyen foto muhabirlerini engellemeye çalışmışlar, bizim arkadaşlar da buna tepki göstererek istenilenin tam tersini yapmışlar ve olayı manşetten vermişler.
Medyanın siyaset üzerindeki etkisi ise daha karmaşık yollarla olur. Siyasetçiler kendilerini bilgilendirmek için çeşitli araçlara başvururlar. Bunların arasında medya ön sıraları işgal eder. Siyasetçinin üzerinde böyle bir etkisi olan medya ise değişik toplum katmanlarının ve çıkar gruplarının baskısı altındadır. Bu gruplar siyasetçilerle doğrudan ilişkilerle elde edemeyecekleri sonuçları medya aracılığıyla kolaylıkla sağlarlar. Örneğin belirli konularda ısmarlama anketler yaptırır ve bunları yayınlatırlar. Siyasetçi bu sonuçları gerçekmiş gibi
değerlendirirse söz konusu çıkar grupları amacına ulaşmış sayılır.
Çıkar gruplarının siyaseti etkilemek için kullandıkları bir diğer yöntem ise konunun üzmanı olarak önceden pazarladıkları bir kısım şahıslara yazılar yazdırmaktır. Örneğin günümüzde cep telefonlarının zararları, HES santralleri, baz istasyonları, GDO’lu ürünler gibi birçok konularda tartışmalar var. Bütün bu konularda son kararı siyasetçiler vermek durumunda. Dikkat edilirse bu alanların hepsinde milyarlarca dolarlık iş hacmi var. Kimisinin toplam cirosu belki de devlet bütçesini aşıyor. Bu kadar para ortada dönüyorsa mutlaka bu paraları döndüren kişi veya gruplar arasında çıkar çatışmaları olacaktır. Bu kişi ve gruplar da son karar mercii olduğu için siyasetçileri etkilemek isteyecektir.
Siyasetçiler teknoloji ile ilgili konularda yeterli birikime sahip değildir. Komşumuz Rusya ve diğer doğu ülkelerindekilerin aksine Türkiye’de siyaset sahnesinde teknokratlara pek rastlanmaz. Siyaset Türkiye’de özellikle avukatların eline terk edilmiştir. TBMM’deki en büyük meslek grubu avukatlardan oluşur. Bazı ülkelerde, örneğin ABD de milletvekillerine değişik uzmanlık alanlarında danışmanlar tahsis edilmiştir. Bunların maaşı devlet tarafından ödenir. Milletvekilleri bilmedikleri konuları bunlara danışır. Bizde böyle bir yapı bulunmadığı için siyasetçimiz bilmediği konuyu öğrenmek için gazetenin sayfalarını karıştırmağa başlar ve kendisi için hazırlanan tuzağa düşer. Bakar yazının altında Prof. Bilmem kimin imzası var. Koskoca prof bunu bilemeyecekte ben mi bileceğim der adeta yazıyı yutar. Halbuki bu prof aynı konuda uzman olan yüzlerce proftan birisidir ve işin ilginç tarafı diğer profların ortak görüşünün tam tersi bir görüş ortaya atmaktadır. Zaten onu oraya getirenin amacı doğruları anlatmak değil olayları kendi çıkar grubu doğrultusunda yönlendirmektir. Ama bir kere olan olmuş ve siyasetçi kendince o konuda bilgilenmiştir.
Seçimler öncesi TBMM’ye kendi çıkarlarının bilinçsiz sözcüsü olacak kişileri sokabilmek için değişik çıkar grupları şimdiden medyada bir yanıltma-yönlendirme çabası başlatmıştır. Siyasi parti yetkililerinin aday belirlerken bu yanıltıcı etkilerin varlığını da göz önünde bulundurmasının yararı olacaktır.
 

Yazarın Diğer Yazıları