Şimdi Ne Yapmalı

  • 1090

Siyasi partilerle ilgili yazı yazarken hep Osman Pazarlı aklıma gelir. Lisedeki sosyoloji kitaplarımızın yazarıydı. Yanılmıyorsam yurttaşlık bilgisi kitaplarımızı da o yazmıştı. Çok partili demokrasiyi şöyle tarif ederdi: Siyasi partiler yapacakları hizmetleri seçmene anlatır. Seçmen hangisinin yapacağı hizmeti daha çok beğenirse ona oy verir. Biz gerçeklerin Sayın Pazarlı’nın anlattığı gibi olmadığını zaman içinde öğrendik. Hele CHP gibi hemen hemen yapılacak bütün hizmetlere karşı çıkan, kendisi de hiçbir öneride bulunmayan partilerin var olduğu ve bu partinin her seçimde % 25 oy aldığı Türk siyasetinde Pazarlı’nın anlatımının bir değeri bulunmadığını biliyoruz. Önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi kimlik siyasetinin hizmetinin önüne geçtiği bir ortamda iktidardaki siyasilerin farklı düşünmesi gerekir. Örneğin Fethiye’nin Patlangıç Mahallesinde 1 Kasım 2015 seçimlerinde Ak Parti ve MHP’nin toplam oy yüzdesi %53’e ulaşmış durumda. Ama iki partinin birlikte desteklediği bir evet %32 alabilmiş ancak. O Patlangıç ki kenarından bir ucube yol geçirdi “hayır” cılar, yolun karşısındaki evinize ulaşabilmek için neredeyse Ovacık’a kadar araç sürmek zorundasınız. Hal böyle olunca bu kimliklere karşı ne yapılabilir, onu tartışmalıyız. Yapılan bir araştırmaya göre 18-34 yaş arası gençler ve işsizler “hayır” taraftarıymış. Bu gençlerin 6 milyonu üniversite öğrencisi, yaklaşık 2 milyon üniversite mezunu işsizi de sayarsak aynı potada 8 milyon seçmenin bulunduğunu görürüz. Bu da 56 milyon olan seçmen sayısının % 15ine denk gelir. Bir genç üniversitenin kapısından ilk girdiğinde büyük bir şok yaşar. Orası bambaşka bir dünyadır onun için. Ailesinden, yurdundan kopmuş, tutunacak bir dal arar kendine. Değişik bir kültür, farklı bir yaşam, medyadan yapılan milyonlarca bombardıman onu sersemletir. Vazgeçilmezi olan cep telefonu onu gerçek dünyadan koparır. Dışarıdaki hayat başka, kampustaki hayat başkadır. Buna hocalarının telkinleri de eklenince iş tamamlanır. Artık o töresini, köklerini unutmuş, kim olduğunu yeniden tanımlamaya çalışan boşlukta gezen biri ol muştur. Birileri o boşluğu doldurmak için pusuda beklemektedir. Bazı gençler çeşitli sapık ideolojilerin tuzağına düşerler. Büyük bir çoğunluğu ise izledikleri o sanal dünya aracılığı ile Batının tüketim kalıplarına şartlanır. Üretmeyen, ama gittikçe daha çok tüketmek isteyen, maddiyatçı bir kişi olup çıkmıştır. Milli, manevi değerler onun için alay konusu olmuştur. Koptukça kopar, uçurumun dibine kadar iner. İşte tam bu sırada okul biter, gerçek hayat başlar. Büyük olasılıkla istemediği, sevmediği bir meslek seçmek zorunda kalmıştır. Çünkü çok harfli üniversite giriş sınavının puanları ona yetmiştir. Üstelik bu seçtiği meslekte iş sahası da çok azdır. Gelir, iktidar partisinin kapısına dayanır bana iş bulun diye. Kimisi daha iş başvurusu yapmayı bile öğrenememiş olduğu için babasının elinden tutarak çıkar parti yetkilisinin karşısına. Yetkili önüne bir form uzatır, doldurmasını ister. Buruk bir sevinçle formu imzalarken bilmez ki sabahtan beri aynı başvuruyu yapan bilmem kaçıncı kişidir. Başvurduğu işte ise belki üç, belki beş kişilik kadro vardır. Başvuru formu parti yetkilisi tarafından alınır, itina ile bir dosyaya yerleştirilir. Genç bekler, bekler, aylarca bekler. Bir ses çıkmaz. Sonunda bir dostları hatır için onu geçici bir işe yerleştirir. Çocuğa düşünmek, düşünmek, hep boş düşünmek kalmıştır. Bir Ak Parti yetkilisi üniversite mezunlarının partisine destek vermediğinden yakınarak eleştirel bir tavıra girmişti de herkes ona hücum etmişti. Adam aslında doğru söylüyor. Ama çözüm nerede? Ben eğitimci değilim. Üniversitelerdeki bu yapı nasıl değişir, bilemem. Bildiğim tek bir şey var, üniversiteler insanları üretim sürecinden uzaklaştırıyor. Üretmeyen, çalışmayan bir insan her yanlışı yapar. En kısa zamanda üniversitelerimizi gençleri üretici duruma getirecek onlara istedikleri yönde bir meslek ve beceri kazandıracak bir yapıya kavuşturmamız gerekir. Gerisi kendiliğinden gelir. Yoksa korkarım önümüzdeki seçimlerde bu %15 lik nüfus her geçen gün çoğalarak karşımıza ne istediğini bilmeyen bir muhalefet bloku olarak çıkacak.

Yazarın Diğer Yazıları