Sanayileşmenin Neresindeyiz?

  • 1150

Birileri kan yaş ağlıyor; “Elimizde kalan son sanayi tesisleri şeker fabrikalarıydı. Onları da satıyorsunuz. Hepsi kapatılacak. Ülkemiz fabrikasız kalacak”. Kimse kusura bakmasın. Ben mizah yazarı değilim. Bu gibi iddialara cevap verip gülmecenin içine düşmek istemem. Ama konu hazır açılmışken sanayileşmenin neresindeyiz, onu bir araştıralım dedik. Sanayileşme teknoloji üretmek demektir. Başkalarının ürettiği teknolojiyi alıp kullanarak bir sanayi üretim, yapmak ancak sanayileşmeye başlangıç olarak kabul edilebilir. Gerçek bir sanayi ülkesi araştırma geliştirmeye verdiği önem sonucunda sürekli yeni teknolojiler icad eder ve bunları üretim aşamasına geçirir. İşte sanayileşme budur. Türkiye’de sanayileşmede ilk adım Sultan II.Abdülhamit Han zamanında atılmıştır. Padişah ülkenin her alanda yabancıların üretimine muhtaç olduğunu görerek bazı ürünlerin Osmanlı topraklarında da yapılabilmesi için fabrikalar kurulmasını emretmiş, bu tesislerde çalışacak personeli de eğitim için Avrupa ülkelerine göndermiştir. Yurt dışına gönderilen bu öğrencilerin bir kısmı siyasete atılıp devlet aleyhinde çalışmaya başlamışlarsa da yine de bu dönemde sanayileşmenin ilk tohumları toprağa düşmüştür. Kurulan fabrikalar arasında iplik ve dokuma sanayi, askeri fabrikalarda top, tüfek ve cephane imalatı, çeşitli döküm sanayi, Beykoz Deri Fabrikası, Havagazı fabrikaları, Yıldız Porselen Sanayiini sayabiliriz. Türkiye’nin ikinci ve gerçek sanayi atılımı 1923-1938 arasında Cumhuriyet döneminde olmuştur. Bu dönemde temel sanayi dallarının hemen tamamında fabrikalar kurulmuştur. Sümerbank tekstil ve giyim sanayinde, Etibank madencilik sektöründe öncü olmuş, yine yurdun çeşitli bölgelerinde çok sayıda şeker fabrikası kurulmuştur. Karabükte kurulan demir çelik fabrikası yurdumuzun ilk ağır sanayi fabrikasıdır. Bu dönemde demiryolları da geliştirilmiş, Adapazarı, Eskişehir ve Sivas’ta vagon ve lokomotif üretimi yapılmaya başlanmıştır. Gıda sektöründe ise Tekel idaresinin sigara ve içki fabrikaları sayılabilir. Devletin savunma sanayine yaptığı katkılar da çok büyüktür. Kırıkkale silah ve mühimmat fabrikaları bu devrin eseridir.Cumhuriyet devrinde özel şahıslar da girişimci olmuş, bunlardan Nuri Demirağ ve Vecihi Hürkuş kendi imalatları olan uçakları uçurmuş ve ticari anlamda üretimi sürdürmüştür. Bu arada Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Killigil silah üretimine merak sarmış ve kendi adını taşıyan tabanca imalatı yapmıştır. II: Dünya Savaşından sonra ABD ile kurulan yakın ilişkiler sonucu yerli savunma sanayimiz büyük ölçüde baltalanmış ve Türkiye savunma alanında ABD’ye muhtaç duruma getirilmiştir. 1950’den sonraki dönemde ise tüketime dönük sanayi gelişmiş, hemen her malın Türkiye’de üretimi gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. 1960’lar ise otomotiv sanayinin doğuşunu müjdeler. Her ne kadar önce montaj sanayi olarak başlayıp daha sonra lisanslı üretim aşamasına geçilmişse de bu alanda yıllar içinde önemli bir bilgi birikimi oluşmuştur. 1974 Kıbrıs harekatı sanayi anlayışımız açısından bir dönüm noktası sayılabilir. ABD’nin çıkartma ertesi bize uyguladığı silah ambargosu sanayileşmenin başkalarının izin verdiği ölçüde kopyalayıp üretmek olmadığını bize göstermiştir. Ancak 1980’lerdeki beş yıllık Özal dönemini saymazsak Ak Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılına kadar araştırma geliştirme konusunda pek fazla bir atılım yapabildiğimizi söyleyemeyiz. Bununla beraber Özallı yılların sanayimiz açısından büyük yararı olmuştur. Bu dönemde sanayi rekabete açılmış, ithal ikamesi ortadan kalkmış ve kaliteli ürün, iyi fiyat politikası geçerli olmuştur. Bir kısım sanayi ürünlerimizin ihracata başlanması da bu dönemde gerçekleşmiştir. 2002 sonrası Ak Parti döneminde ise gerçek anlamda sanayileşmenin yerli yerine oturduğunu görebiliyoruz. Özellikle savunma sanayi alanında yabancıların bize vermek istemediği ürünler yerli imkânlarla geliştirilerek silahlı kuvvetlerimizin emrine verilmiştir. Ar-Ge çalışmalarının ne kadar önemli olduğunun bir kanıtı da Aselsan’da geçtiğimiz yıllarda meydana gelen bir dizi sözde intihardır. Son on beş yıl içinde önemli askeri projelerde araştırma yapan sekiz adet genç bilim adamı kuşkulu bir şekilde hayatlarını kaybettiler. Bunlara intihar süsü verildiyse de inanmak için hiçbir neden yok. Bize göre bu konuda yeniden soruşturma açılmalı ve gerçek ortaya çıkarılmalıdır. Bu dönemde geliştirilen yeni silahların silahlı kuvvetlerimizin emrine verilmesiyle terörle mücadelede ne kadar önemli yol aldığımız herkesin malumudur. Şimdi sıra nükleer teknolojiye gelmiştir. Bu konuda şimdilik kopyalama aşamasındayız. Ancak Ruslarla yapılan anlaşmalar sonucunda gelecekteki zamanda teknoloji transferi ve ortaklaşa Ar-Ge çalışmaları yapılacaktır. Bazıları belki yine üzülecek ama şu anda sanayileşmenin son aşamasına girmek üzereyiz. Bu alanda başta siyasi irade olmak üzere bütün katkı sunanlara milletimiz çok şeyler borçludur.

Yazarın Diğer Yazıları