Pedofili

  • 469

Malum çevreler milletimizi karalayıp lekelemek için her gün yalanlarına bir yenisini ekliyorlar. Sıradan bir haberi allayıp, pullayıp amaçları doğrultusunda eğip büktükten sonra yeniden servis ediyorlar. Son günlerde bunlara bir yenisi daha eklendi. Bir hocanın “Dokuz yaşındaki bir kız çocuğu da evlenebilir” yönünde görüş açıklaması üzerine bu çevreler hemen harekete geçti. Önce dokuz yaş rakamı küçüle küçüle beş yaşa indi; ondan sonra her türlü cinsel şiddet, tehdit, gayr-ı meşru ilişki, sübyancılık, sapık ilişki aynı torbaya konarak suç Ak Parti iktidarına ve özellikle İslam’a yüklenmeye başlandı. Bu konular ısrarlı bir şekilde dile getirilince medya da mal bulmuş gibi bunlara sarıldı. Bu haberler birkaç aydan beri gündemimizin tam ortasına oturdu. Sonunda devlet de endişe edenler korosuna katıldı ve Cumhurbaşkanımızın eşi Emine Hanım öncülüğünde cinsel tacize karşı bir kampanya başlatıldı. Biz bu hareketlenmelerin başlangıcında kıvılcım rolü oynayan hocanın dokuz yaşındaki çocuklar evlenebilir sözünü hangi amaçla söylediğini bilmiyoruz. Dinimize göre bir kadınla cinsel ilişki kurulabilmesi ve evlilik için onun ergenlik yaşını geçip cinsel olgunluğa erişmesi gerekmektedir. Bunun da kanıtı kadınlarda her ay düzenli olan adet kanamalarının başlamasıdır. Bu yaş toplumlara göre değişir. Sıcak iklimlerde daha erken, soğuk iklimlerde ise daha geç olduğu bilinmektedir. Ancak dokuz yaş rakamı olsa olsa uç bir örnek olarak kabul edilebilir. Kesinlikle bir genellemeye konu olamaz. Biz bu vesileyle özellikle dini konularda görüş bildiren hocalarımızın konuşurken daha dikkatli olmalarını, sözlerinin kolaylıkla başka yönlere çekilebileceğini hatırlatmak istiyoruz. Yazımızın başında her türlü sıra dışı cinsel ilişkinin aynı kefeye konulup tartılmak istendiğini söylemiştik. Böyle bir davranış bizi büyük yanlışlara sevk eder. Çünkü bir kısım cinsel davranışlar insanın yapısından kaynaklanır, bunların normalden sapma göstermesi bir hastalık belirtisidir. Başka bir kısım cinsel davranışlar ise toplumsal çevrenin etkisiyle ve eğitimle kazanılır. Bunların değiştirilmesi veya engellenmesi ise yine eğitim yoluyla veya ceza uygulamasıyla mümkün olur. Örneğin birçok Batı ülkesinde evlilik dışı cinsel ilişkiler normal karşılanmakta, buna karşılık özellikle şeraitle yönetilen İslam ülkelerinde son derece büyük bir suç olarak kabul edilmektedir. Yine ülkemizin Doğu ve Güney Doğu bölgelerinin az gelişmiş yörelerinde bazı aileler genç kızlarının kendilerinden otuz, kırk yaş büyük yaşlı erkeklerle para karşılığı evlenmelerine yardımcı olmaktadır. Böyle bir davranışın ise Batı ülkelerinde konuşulması bile tepki çekebilir. Biz burada sadece pedofili, yani küçük çocuklarla cinsel ilişki konusuna kısaca değinmek istiyoruz. “ Pedofili ya da sübyancılık, yetişkin bir kimsenin ergenlik öncesi çocukları veya ergenliğe yeni girmişlericinsel açıdan çekici bulması ve cinsel eğiliminin çocuklara yönelik olmasına neden olanpsikoseksüel rahatsızlık. Bu rahatsızlığa sahip kişilere pedofilya da sübyancı denir. Sübyancılar -tipik olarak- yetişkin cinsel ilişkiden zevk almakta güçlük çekerler, özgüvenleri eksik olabilir ve çocuklarla ilişkiyi yetişkinlere nazaran daha az tehdit edici bulurlar. Sübyancının eğilimi karşı cinse veya kendi cinsine olabilir. Sübyancıların büyük çoğunluğu erkektir ve bu durum kadınlarda çok nadir görülür.”(Wikipedia) Bu rahatsızlığın başka bir özelliği de çoğu hastada bir obsesyon, yani takıntı halinde belirmesidir. Hastanın bütün yaşamı böyle bir ilişkiyi kurabilme hayali üzerine programlanmıştır. Bu nedenle böyle kimseler öğretmenlik, sporcu eğitimi gibi çocuklarla daha kolay ilişki kurabilecekleri meslekleri seçer. Önce çocuklara kendilerini sevdirir ve alıştırır. Yakınlaşma sağlandıktan sonra da icraata geçer. Yapılan araştırmalar bu hastaların beyinlerinin bazı bölümlerinde yapısal farklılıklar bulunduğunu göstermiştir. Bu yapıdaki insanlar kendi çocukluklarında benzer bir deneyim geçirmişlerse büyüyünce bu hastalığa tutulmaları olasılığı fazlalaşmaktadır. Hastalığın nedeni bilinmediği gibi tedavisi de yoktur. Ancak şiddetinin bazı ilaçlar kullanılarak azaltılması mümkündür. Bu ilaçlar iki kategoriye girer. Birincisi diğer bazı psikolojik hastalıklarda etkili olan ve kişinin kendini daha mutlu hissetmesini sağlayan ilaçlardır. Diğeri ise erkeklik hormonu olan testosteron salınımını kısıtlayarak kişinin cinsel isteklerini azaltması sonucunu doğuran kimyasallardır. Bu ilaçların sürekli olarak kullanılması gerekmektedir. Çocuklarımızı sübyancılardan korumanın en garantili yolu ise öncelikle bu kişilerin belirlenmesi ile olur. Bir taraftan bu insanlar tedaviye zorlanırken diğer taraftan yaşadıkları çevredeki aileler uyarılarak çocuklarını bunlardan uzak tutmaları istenir. Böylelikle bu insanların vereceği zararlar bir ölçüde azaltılabilir. Şu günlerde sübyancılara idam cezası dâhil her çeşit ceza artırımı düşünülüyor. Ceza tertibinin bu gibi sapıklarda engelleyici olacağını düşünmüyorum. Belki de böylelerini idam edip ortadan kaldırmak en kestirme yoldur. Bu da mümkün olmayacağına göre yine de bu kişilerin etkin bir şekilde kontrol altında tutulması kanımızca en doğrusu olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları