Partilerin Aday Belirlemesinde Hemşehrilik Unsurunun Katkısı

  • 3721

Seçimler yaklaştıkça bir sözü çokça işitmeye başladık : “Fethiyeli bir adayı üst sıraya koyan parti Fethiye’de malı götürür”. Bu yazımızda bu sözün doğruluk derecesini araştıracağız.
Genel anlamda düşündüğümüzde mantıklı gelen bir söz olarak görülüyor. Zira insanlar kendilerine yakın olan, kendilerine benzeyen kimselerle iş birliği içinde olmayı uygun görürler. Bu nedenle dört yıl kendilerini temsil edecek şahsın kendilerinden biri olması daha mantıklıdır.
Ancak konuyu siyasi partiler ölçeğinde değerlendirdiğimizde kendilerinden olmak sözcüğünün anlamı farklılık gösterir. Önce ana muhalefet partisi olan CHP’den başlayalım. Kanımca hemşehrilik kavramı CHP’li seçmen tarafından diğer partiler seçmenine oranla daha az önem taşır. Bunun iki nedeni vardır.
CHP bir doktrin partisidir. Onun seçmeni için seçeceği adamın dünya görüşünün kendi dünya görüşüne uyumlu olması öncelik taşır. CHP seçmeni siyasetin vatandaşa hizmet etme yolu olduğu düşüncesinden uzaktır. Zaten hizmet bekleyen bir seçmenin CHP’ye eğilim göstermesi alışılmamış bir şeydir. Bu nedenle partisinin göstereceği adayın kendi hemşehrisi olup olmaması onun için önem taşımaz. Yeter ki dünya görüşü farklı olmasın.
Hemşehrilik kavramının CHP’li seçmen için önemli olmamasının ikinci sebebi ise Muğla’nın özel durumundan kaynaklanır. Seçim sonuçlarına baktığımızda Bodrum, Marmaris gibi dış göçün yoğun olduğu, turizmle uğraşan şehirler, yine Fethiye’de benzer konumdakı Karagözler, Çalış, Cumhuriyet ve Tuzla mahalleleri, Ölüdeniz ve benzeri yerleşim yerleri CHP’nin en kuvvetli olduğu bölgelerdir. Yani Muğladaki CHP oylarının önemli bir kısmı Muğlalı olmayan seçmenden gelmektedir. Başka bir kentte doğup sonradan Fethiye’ye yerleşen seçmenin de hemşehrilik duygusunun zayıf olacağı, belki de hemşehrilik bağlarının önceden bulunduğu yer ile daha kuvvetli olduğu düşünülebilir. Sözün kısası böyle bir seçmen için gösterilen adayın Fethiye’li olması hiçbir anlam taşımaz.
Bütün bu nedenlerden dolayı CHP’nin 2011 seçimleri için Muğladan ön sırada aday göstereceği kimsenin Fethiye’li olup olmaması CHP’nin oylarına önemli bir katkı sağlamaz.
Buna karşılık Ak Parti ve bir ölçüde MHP’de on sıralardaki bir Fethiye’li aday bu partilerin Fethiye’den alacağı oyları büyük ölçüde yükseltir. Şöyle ki: Fethiye seçmeninin yarıdan fazlası “sağ” eğilimlidir. Yani aşırı olmayacak biçimde milliyetçi, fanatik olmayacak biçimde Müslüman eğilimlidir. Özetle Türkiye’nin genel seçmen profiline uyum sağlar. Böyle bir seçmen seçip Ankara’ya göndereceği kişiden hizmet bekler. Bu hizmeti de kendi arasından çıkmış, kendisiyle birlikte yaşamış, birlikte çalışmış, uğraşmış kişilerin daha iyi yapacağına inanır. Böyle bir vekile her istediği zaman ulaşabileceğini ve derdini anlatabileceğini düşünür. Haklıdır da.
Fethiye tek başına iki milletvekili çıkaracak seçmene sahiptir. “Sağ” oyları sürükleyebilecek bir Ak Partili aday tek başına bir milletvekilliğini garanti edecektir. Bu nedenle Fethiye’li bir adayın listenin seçilecek bir yerinde olması gerekmektedir. Bu aday sevilen bir esnaf, ilçede uzun yıllar hizmet vermiş bir bürokrat, ve belki en önemlisi örgüt içinde çok zamandır vatandaşın sorunları için çözümler arayan bir yönetici olabilir.
Kuşkusuz Muğla’nın diğer ilçelerinde de benzer seçmen eğilimleri söz konusudur. Ancak bu ilçelerdeki seçmen sayısının tek tek ele alındığında Milas ve Muğla Merkez gibi CHP’nin kaleleri sayılabilecek ilçeler dışında çok az oluşu oralardan liste başı olabilecek bir hemşehri adayın tek başına milletvekilliğini sürüklemesi şansını ortadan kaldırır.
Seçimlere altı ay kaldı. Parti yöneticileri bu süre içinde seçmen eğilimlerini mutlaka inceleyecek ve adaylar konusunda son söz onlara ait olduğundan partileri için en doğru olan yapacaklardır.

Yazarın Diğer Yazıları