Ölüleri Rahat Bırakalım

  • 442

Cenaze namazında hoca üç kere sorar: “Hakkınızı helal ediyor musunuz?”. Cemaat de, gelenek olmuştur, ölenin kendisine borçlu olduğunu düşünse bile helal ettim der. Bu sorunun sorulmasındaki amaç geride kalanların rahmetli ile her türlü alış verişi bitirdiklerinin dil ile ikrar etmelerini sağlamaktır. Artık bundan sonra o kişi hakkında dedikodu yapılmaz, şöyleydi, böyleydi denilmez, ölünün arkasından konuşulmaz. Ne yazık ki milletimiz ölülerini bir türlü rahat bırakmıyor. Ölümünden seksen yıl geçtiği halde Atatürk’ü günlük tartışmalarımızın içine çekmekten kaçınmıyoruz. Bazılarımız kendi yalanlarını topluma kabul ettirebilmek için bunların altına Atatürk’ün imzasını atıyor, bu kişilerin karşısında olanlar da cevap olarak ona olmadık sıfatlar yakıştırıyorlar. Gerçek Atatürk bu kargaşa arasında kaybolup gidiyor. Muhalefet Berkin Elvan adında on beş yaşında bir genci devlete karşı direnişin simgesi haline getirdi. Ne yapmış bu genç? Biraz da ana babasının teşvikiyle Gezi direnişine katılmış. Bir polisin dikkatsizce sıktığı gaz tabancası kapsülünün beyninde yaptığı hasar nedeniyle bir süre sonra hastanede ölmüş. Önce bu çocuk ekmek almaya giderken polisler onu katletti dediler. Sonra baktık ki duvardaki afişlerde Berkin’in ağzında maske elinde Molotof kokteyli resimleri. Hangisi doğru? Birileri ondan bir kahraman yaratmaya çalışıyor, ama onu bile beceremiyor. Gerçek şu ki gaz tabancası kapsülünün etki alanı en fazla on metredir. Emniyet güçlerimize bunun eğitimi verilirken yukarı doğru 45 derecelik bir açıyla sıkması öğütlenir. Böylece kapsülün karşıdakini yaralamasının önüne geçilecektir. Demek ki bizim polis kavganın heyecanı ile kalabalığın ortasına sıkmış, kapsül de bizim gence isabet etmiş. Şimdi sormak gerek; ekmek almaya giden çocuk kavganın ortasına neden girmiş? Biz Berkin’i nasıl yargılayacağız? Onu yargılama görevi artık bizim elimizde değil. Allah taksiratını affetsin, çocuktur, bir yanlış yapmıştır, inşallah hesap günü affolunur diye onun için dua etmemiz gerekir. Ama biz öyle yapmıyoruz, sanki o bir terörist, bir katilmiş gibi onu yargılamaya çalışıyoruz. Davaya biz böyle mi hizmet edeceğiz? Geçtiğimiz gün İran’da bir uçak kazası oldu. Dubai’de katıldıkları bir eğlenceden özel jetleri ile dönen sekiz genç kız ve uçağın üç kişilik bayan mürettebatı uçağın düşmesi sonucu yanarak öldü. Kızların hepsi zengin ailelerin iyi eğitim görmüş çocuklarıydı. Kariyerlerinde başarılı bir gelecek ufukta görünüyordu. İki tanesi de gayrı müslimdi. Ama kendileri henüz toplum tarafından tanınmıyordu. Bir de baktık kaza haberi bütün gazetelerin başköşesini işgal edivermiş. Günlerdir bu kaza konuşuluyor. Üzerlerine ağıtlar yakılıyor. Öte yandan önceki gün gazetelere bir haber düştü. Çorum’da bir otobüs yol kenarında park etmiş bir TIR’a çarpmış. Çıkan yangında on üç kişi ölmüş. Ölenler sıradan vatandaş, Ayşe, Fatma, Ahmet, Mehmet, isimleri bile belli değil. Baktım kimse ölenlerin hikâyesini anlatmıyor; ne iş yaparlardı, nereden gelip, nereye giderlerdi? Bilinmez. Onlar da can değil mi? Onlar da yanarak öldü, genç kızlar da yanarak öldü. O da kaza, bu da kaza. Ama onlar zengin ailelerin çocukları olmadığı için bir iki gün içinde unutulup gidecekler. Belki de öbürleri için heykelleri dikilecek, romanlar yazılacak. Tepkilere bakıyoruz, onlar bize hiç yakışmıyor. Birileri neredeyse İsrail Devletinin Filistinlilere yaptığı zulümlerin hesabını yanarak ölen iki Yahudi asıllı vatandaşımızdan soracak. Bir tek “oh olsun, iyi ki gebermişler” demedikleri kalmış. Bu insanların yaşam tarzı bizlerinkinden farklı olabilir. İnanışları da büyük bir olasılıkla bizimkine benzemez. Eğlenmek için Dubai’ye gittiklerine göre gerçekten farklı insanlar. Ben elimde sınırsız imkân olsa dahi Dubai’ye gidip nasıl eğlenilmesi gerektiğini bilemem. Bizim gibi yaşamıyorlar diye bu insanları toplum dışına itmeğe, onların ölümüne sevinmeye hakkımız var mı? Cumhurbaşkanımız her söyleminde Türk, Kürt, Laz, vs. hep biriz demiyor mu? Herkes bize benzemek zorunda değil ki. O halde külahlarımızı önümüze koyup aklımızı başımıza alalım.

Yazarın Diğer Yazıları