Neymiş Benim Günahım

  • 543

On beş günlük sanayi macerasının sonunda aracımı trafik muayenesine hazır hale getirdikten sonra kendi kendime sordum; acaba benim günahım neydi diye. Sonra düşündüm, günah bende değil, hepimizde. Toplum olarak eğitim anlayışımızı değiştirmezsek sıkıntı artarak devam edecek. Sıkıntı çok yönlü. Bir tarafta ara eleman ve çırak sıkıntısı çeken sanayi bulunmakta. Sekiz yıllık zorunlu eğitim çıkalı beri çırak yetişmez oldu. Meslek liseleri de bir türlü istenilen verimi sağlayamıyor. Eleman açığı gün geçtikçe büyüyor. Öte yandan üniversite kapılarında bekleyen mesleksiz, becerisiz lise mezunu yığınlar nasıl olursa olsun bir diplomaya sahip olabilmek için sınav maratonunda gençliklerini tüketiyorlar. Şans eseri bir yüksek okula girip de mezun olduklarında ellerinde kendilerinin bile neye yaradığını bilmedikleri bir diploma ile sudan çıkmış balık misali o kapıdan bu kapıya iş aramaya başlıyorlar. Eleman arayan çok ama ; “Kusura bakmayın biz İngilizce ve ikinci bir yabancı dil bilen, seyahat etmeye engeli olmayan, yabancı teknik yayınları izleyebilecek donanımlı bir genç arıyoruz. Konusunda tecrübeli olması da tercih nedenidir”. Genç boynu bükük devlet kapısına yaslanır. Başlar KPSS sınavına hazırlanmaya. Sınav biter, puanlar açıklanır. Önünde şöyle bir seçenek vardır; Ardahan İli Merkez Kütüphanesi Memurluğu, Tekirdağ İli, Malkara İlçesi Veteriner Müdürlüğü hayvan sayım memurluğu, Urfa İli, Ceylanpınar İlçesi Tarım İşletmesi tahıl deposu sorumlusu. Beğen beğendiğini. Boynu bükük baba ocağına döner, bir dahaki KPSS’yi beklemeğe başlar. Halbuki ne umutlarla çıkmıştır yola. İlk başvurduğu iş yerinde müdür bey “Hoşgeldiniz genç adam. Biz de tam sizin gibi birisini arıyorduk. Masanız hazır. Hemen çalışmaya başlayabilirsiniz. Bugün çaylar şirketten. Kusura bakmayın, sizin bugün geleceğinizi bilmediğimiz için sekreter hanıma izin verdik. Yarın onunla da tanışırsınız”. Bu sıkıntılı durum kötü sonuçlar doğuracağa benziyor. Korkarım önümüzdeki yıllarda sanayimiz eleman açığı nedeniyle gereken ivmeyi sağlayamayacak. Cumhurbaşkanımızın işaret ettiği 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine varmakta zorlanacağız. İşin daha kötü yönü şu ki boşta gezen bu gençler içine düştükleri halin sorumlusu olarak devleti görüyor. Devlet karşıtı bozguncu söylemlere takılıp düşman kampa geçmeleri kolaylaşıyor. Biz uygun bir eğitim sistemiyle durumun birkaç yıl içinde kontrol altına alınabileceğine inanıyoruz. Şimdi görünen o ki devletimiz de mevcut sistemden memnun değil. Şayet memnun olsaydı on beş yıl içinde eğitim sistemini defalarca değiştirmek yoluna sapmazdı. Demek ki onlar da bir arayış içinde. Geçtiğimiz gün ilçemizde sevilen bir CHP yöneticisiyle sohbet ediyordum. Konu eğitimden açıldı. Bekledim ki bir takım öneriler getirip tartışmaya açacak. Hayır. İmam Hatipler dedi, dokuz yaşındaki kız çocukları dedi, orada kaldı. İmam Hatipler olmasa, bunların yerine düz lise olsa mezunları harikalar mı yaratacak. Hoş, İmam hatip mezunu olmak da benim arabayı tamir için yeterli değil. Ama hiç olmazsa karşımızda ahlaklı, milli ve manevi değerlere saygılı bir nesil yetişecek. Hiç yoktan iyidir. Ne yapmak gerek? Önce öğrenciler olmak üzere bütün taraflarda bir zihniyet değişikliğinin gerekli olduğunu düşünüyorum. Gençler ne olursa olsun, yeter ki bir diplomam olsun anlayışını terk etmelidir. Diploma, bilgi, beceri olmadan hiçbir işe yaramaz. Aileler çocuklarını arkadaşları, akranlarıyla karşılaştırıp, yarıştırmaktan vaz geçmelidir. Bir meslek çok para kazandırıyor diye çocuklarını zorla oraya yönlendirmeye çalışmamalı, çocukların kendi istek ve becerileri doğrultusunda bir meslek seçmelerini teşvik etmelidir. Esas görev ise devlete düşmektedir. Öğrenciler ilk öğretimden başlayarak becerileri ve istekleri doğrultusunda meslek seçmeye yönlendirilmelidir. Orta öğretimde olsun, yüksek öğrenimde olsun puan sistemi esnetilmeli, çok talep olan alanlara yüksek puan uygulaması son bulmalıdır. Örneğin hiçbir yabancı dile istidadı olmayan, konuşmayı sevmez, gülümsemeyi bilmez, yüzünde ve kafasında yanık izleri olan bir öğrenci puanı uygun diye turizm okuluna yollanmamalıdır. Zira onu ilk gören turist bir dahaki yıl da karşıma çıkar korkusuyla ilerdeki rezervasyonunu Okyanusya adalarından birine yaptıracaktır. Bu çocuğun eline aldığı bir makineyi kısa sürede söküp takmayı öğrendiği düşünülürse onun teknik bir alana kaydırılmasının doğru olacağı aşikârdır. Devletin önemli bir görevi de eğitim planlaması yapmak olmalıdır. Okul kontenjanları talebe göre değil, ülke ihtiyaçlarına göre belirlenmelidir. Ekonomiyi canlandırma gerekçesiyle her kasabada bir fakülte açma yarışına son verilmelidir. Böylelikle örneğin Fransızca öğretmenliği diploması olan birisinin uzun süre boş kadro bulamaması nedeniyle özel harekât polisi olmak için yeniden eğitime başvurması komedisinden kurtulunmuş olunacaktır. İlginize, bilginize.

Yazarın Diğer Yazıları